
Organik tarım; gerek hayvansal ve gerekse bitkisel üretimde her türlü yapay girdilerin kullanılmaması, buna karşılık kontrollü bir şekilde son derece yüksek kalitede nitelikli tarımsal ürünlerin üretilmesidir. Organik tarımda kimyasal gübrelerin yerine; başta ahır gübresi olmak üzere, her türlü organik gübre, yeşil gübre, bitkisel ve hayvansal artıkların fermantasyonu ile hazırlanan kompost ve organik olarak üretilen gübreler kullanılır. Kimyasal ilaçların yerine; hastalık ve zararlılara mukavim çeşitler yetiştirme, mekanik, biyolojik, biyoteknik ve kültürel mücadele teknikleri uygulanır. Yabancı ot mücadelesi için herbisit kullanmak yerine, değişik fiziki mücadele yöntemleri ve kültürel mücadele usulleri uygulanır.
Bugün FAO kaynakları dünya nüfusunun 6 milyar dolayında olduğunu, 2020 yılında bunun 10 milyar olacağını ve 2050 yılında da 14 milyarı geçeceğini bildirmektedir. İşte bu nüfusu gereği gibi barındırmak, giyindirmek ve besleyebilmek için özellikle 20. yüzyılda Yeşil Devrim adı verilen, kalitesine fazla bakılmaksızın birim alanda verimini artırmak için kitle halinde tarımsal üretimde bulunulmuş, bunun için de bir yandan çok fazla miktarda kimyasal gübre ve mücadele ilacı kullanılırken, bir yandan da teknoloji ve makinenin hiçbir sınır tanımadan tarıma uygulanmasıyla, çayır ve meralar toprakları tahrip derecesinde açılmış, yağmur ormanları kesilerek yerlerinde yetiştiricilik yapılmaya başlanmış ve canlı ekosistemleri çok insafsız ve hesapsız bir şekilde tahrip edilmiştir. Netice olarak yeryüzünde kurulu denge bozulmuş ve tabii kaynaklar hoyratça kullanılmıştır.
Bugün Türkiye'de gerek suni gübre kullanımı, gerekse mücadele ilacı kullanımı elbette ki çok yüksek ve had safhada değildir. Hatta henüz Avrupa Birliği ülkelerine ulaşabilmek için bir hayli zamana ve üretime ihtiyaç vardır. Henüz daha Türkiye'de her yıl işlemeli tarım yapılan 27 milyon hektar arazinin 4-5 milyonu nadasa ayrılmakta, ekilen 22 milyon ha arazinin de ancak 16 milyon hektarı gübrelenebilmektedir. Dekara isabet eden gübre miktarı 1 ile 4 kg arasında değişmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye için bugün herhangi bir tehlike veya korku söz konusu değil gibi gözükmektedir.
Ancak Çukurova, Antalya, Marmara ve Ege bölgeleri gibi veya sera ve örtü altı yetiştiricilik yapılan bölgelerimizde çok fazla miktarda gübre ve ilaç kullanılmaktadır. Türkiye'de kapama sarı ot mücadelesinin yapıldığı Orta Anadolu ve geçit bölgeleri ile yine aynı şekilde kımıl, süne ve zabrus mücadelesi yapılan Güneydoğu Anadolu ve Trakya'da fazla miktarda kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Ayrıca çok geniş alanlarda pamuk ve şekerpancarı tarımı yapılan Ege, Akdeniz, Marmara, Güneydoğu, İç Anadolu ve geçit bölgelerinde de hastalık, zararlı ve yabancı otlara karşı kimyasal ilaçlar kullanılmaktadır. Bölgemizde de fındık alanlarında, fındık kurdu ve diğer fındık zararlıları için her yıl önemli miktarlarda kimyasal ilaç kullanılmaktadır.
Bütün bunlara rağmen "Organik tarım bir lüks müdür?" sorusu yine de garip karşılanmamalıdır. Elbette ki fert başına yıllık gelirin son derece düşük olduğu, açlık ve ölümle karşı karşıya kalan insanların yaşadığı, verimin fevkalade az olduğu, üretimin tam anlamıyla ilkel olduğu bölgelerde organik tarım bir lüks olarak kabul edilebilir. Ancak belli bölgeler için organik tarım lüks olmak bir yana; zarurettir.
Türkiye'de organik yöntemlerle üretilen ve sertifikalandırılarak iç piyasaya sunulan organik ürün yok denecek kadar azdır. Organik ürünlerin üretimi sözleşmeli tarım kapsamında gerçekleştirilmekte ve organik yöntemlerle üretilen bu ürünün güvenilir kuruluşlar tarafından sertifikalandırılması belli bir masrafı gerektirmektedir. Bu masraf ile kısmen verim ve üretim miktarı düşüşü, satışa sunulan ürünlerde fiyat artışı olarak kendisini göstermekte, buda fert başına milli gelirin düşük olduğu ülkemizde organik ürünlere talebin çok az olmasına neden olmaktadır.
Türkiye'de organik tarımın gündeme gelmesi, gelişen çevre bilinci içerisinde üretici ve tüketicilerin talebi doğrultusunda olmayıp, tamamen ihracatçıların bir reaksiyonu şeklinde olmuştur. Bu nedenle, üreticilerimizin ilgisi organik tarım düşünce ve fikrinin dışında, daha fazla gelir sağlama amacına yöneliktir. Netice olarak denilebilir ki, organik tarım yerine göre bir lüks, yerine göre ise bir mecburiyettir.
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!