İnsan gelişimi çok yönlü ve karmaşık bir aşamalar zinciri şeklindedir. Bu aşamalar zincirinin etkilerini insan ömür boyu taşır. Çevrenizdeki insanlara alıcı gözle baktığınızda, onların birbirine benzer veya farklı yönlerinin olduğunu görürsünüz. Ahmet, sakin bir insan, oldukça da neşeli, olur olmadık şeylere üzülmez. Deniz, atılgan bir insan, yarışmayı sever, sürekli dikkati kendi üstünde toplamayı seviyor.
İnsan gelişimi çok yönlü ve karmaşık bir aşamalar zinciri şeklindedir. Bu aşamalar zincirinin etkilerini insan ömür boyu taşır. Çevrenizdeki insanlara alıcı gözle baktığınızda, onların birbirine benzer veya farklı yönlerinin olduğunu görürsünüz. Ahmet, sakin bir insan, oldukça da neşeli, olur olmadık şeylere üzülmez. Deniz, atılgan bir insan, yarışmayı sever, sürekli dikkati kendi üstünde toplamayı seviyor.
Kendisinden daha başarılı insanların olduğu yerleri pek sevmez, hemen o ortamı terk etmek ister. Durmuş ise; mütemadiyen üzüntü ve kaygı içinde, ne yapacağını karar vermekte zorlanan bir kişidir. Onu mutlu edebilmek zordur. Çünkü başarılı olduğu alanlara önem vermez, başaramadığı konuları gözünde fazla büyütür.
Bu kişilerin davranışlarının özelliklerini açıklayabilmek için, onların yetiştiği aile ortamını, nasıl bir çevre içinde, hangi etkilere maruz kalarak büyüdüklerini bilmek isteriz. Bu isteğimizin temelinde, kişinin bugünkü davranışıyla, içinde yetiştiği ortamın özellikleri arasında bir ilişki olduğu düşüncesi yatar. Bu ilkyazımda insanın ahlak gelişiminin aşamalarını inceleyeceğim.
Alman psikolog Kohlberg, insanın ahlaksal (moral) düşüncesinin temelini zihinsel gelişime bağlayarak, yedi aşamalı bir gelişimin olduğunu savunur. İnsan, çocukluk yıllarında en somut ve yüzeysel ahlak anlayışından, en soyut ve derin bir ahlak anlayışına kadar yedi aşamadan birine ulaşabilir. Yedinci aşamaya, kendini aşmış, içinde yaşadığı toplumu, insan ırkını aşan ve evrensel bir düzen kurmaya çalışan insanların gelebileceğini savunmuştur. Şimdi kısaca çocukluktan başlayarak, ahlak gelişiminin aşamalarını inceleyelim.
1. Aşama Ceza ve İtaat Yönelimi: Davranışlar bütünüyle dışarıdan denetlenir. Dışarıdan gelen emirler, cezalar ve ödüllendirmeler davranışın yönünü belirler. Cezalandırılan davranış kötü, ödüllendirilen davranış iyidir. Gücü elinde tutan otoritenin(yetişkinler) her dediği doğrudur.
2. Aşama Bireysellik ve Amaca Yönelik Değiş-Tokuş: Kişinin ihtiyaçlarını gideren her şey doğrudur. Paranın açmayacağı kapı yoktur. Elindeki maddi imkânlar var oldukça doğru dürüst bir alış veriş yaparak her şeyi alabilmek mümkündür.
3. Aşama İyi Çocuk Yönelimi: Diğerlerini, özellikle kişinin aile üyeleri gibi yakını olan kimseleri memnun etmek için yapılan hareketler doğrudur. Kişinin kendisinden bekleneni yapması en doğru davranış biçimidir. Sallabaşını al maaşını, elin etlisine sütlüsüne karışma! Her koyun kendi bacağından asılır! Otoriteyle ters düşmemek için, otoritenin uygun gördüğü davranışları yapmak daha doğrudur. Niçin sorusunu sormak gerekli değildir. Bu soruya verilecek cevap bellidir, öyle istendiği içindir. Birey niçin sorusunu sorsa bile, buna vereceği cevabı önceden hazır etmiştir zaten. Niçin Irak’taki kimsesiz çocukların organları Amerikalılara nakil olacak? Çünkü Amerika savaş için çok para harcamıştır. Savaşan uçaklar, tanklar, su değil benzin yakmaktadır. Bu silahların geliştirilmesi için birçok ar-ge çalışması yapılmıştır. Üstelik orada Amerikan askerleri de ölmüştür. Irak ülkesinin çocuklarının böbrekleri, gözleri, kalpleri, karaciğerleri vb. organları tabi ki Amerikalıların olacaktır. İnsan olarak onlara değer vermek gereksizdir. Çünkü onlar zalim bir yönetimden kurtulmuştur. Onun içinde, kimsesiz ocukların organları Amerikalı organ bekleyenlere verilecektir. Değerlerin olmadığı yerde, tek şey vardır: fiyatlar!
4. Aşama Yasa ve Düzen yönelimi: Bu aşamada kişinin görevini yapması, yasalara boyun eğmesi,yasayı temsil eden otoriteyi dinlemesi doğru davranıştır. Başörtüsü kullanan üniversiteli kız, girmek için kapıya dayandığında, kusura bakmayın bu konuda yasalar böyle, yapacak bir şey yok demek doğru olan davranıştır.
5. Aşama Toplumla Sözleşme: Bu aşamadaki birey için, yasalar önemlidir, ancak, yasalar, istendiğinde değiştirilebilen sözleşmeler olarak görülür. Yasaların amacı, toplumun büyük kesimine hizmet edebilmek olduğuna göre, sırası geldiğinde bu amacı gerçekleştiren diğer seçeneklerin düşünülmesinde de sakınca olmamalıdır. Bu şekilde yapılan sözleşme ve anlaşmalar, bir kez yapıldıktan sonra her iki tarafı da bağlayıcı özellik taşımalıdır. Kuralsızlık, kuralsızlığı doğurur. Hiçbir kuralın olmadığı yerde kuralsızlık kural olur. Kurallar belirlenirken, ihtiyaca göre belirlenmelidir. Niçin sorusu önemlidir. Niçin sorusuna cevap vermeden nasıl sorusunun ehemmiyeti yoktur. Bir kural belirlenirken önce niçin sorusuna cevap bulunmalıdır. Tabi ki bu soruya verilen cevap gerçekle örtüşebildiği halde toplumla barışık, uygulanması sonucunda genelin rahatsız olmayacağı kurallar ortaya çıkacaktır. Bu aşamadaki insan, kuralların niçinine kafa yorar. Günümüzde otoriteler, bu aşamadaki bireyleri ikna edebilmek için, sahte gündem, provokasyon gibi yollarda dahil her türlü yolu denemektedir. Çünkü bu aşamadaki bireylerin ikna olması önemlidir. Önemlidir, zira bu aşamanın insanları nasıl sorusundan önce niçin sorusunu sormaktadırlar.
Bu aşamadaki birey sorar: Başörtülü olmayı tercih eden insanların üniversite tahsili yapmasına niçin engel olunuyor? Bu neden gerekli? Cevap verilmesi gereken bir sorudur, öyleyse otorite cevabını da hazır etmek mecburiyetindedir. Bu insanlar tahsil sonunda devlet kademelerinde görev alırlar. Çoğalırlar, yönetimde söz sahibi olurlar. O zaman kendilerini uyan katı kuralları sizin yaşamanız içinde dayatırlar. Siz bu gün onların başörtüsü kullanmasına izin verirseniz, yarın onlar sizin başörtüsü kullanmanız için elinden gelenleri artlarına koymayı ihmal etmeyecekler. Nasıl tehlikenin farkında olmazsınız? Bu portreye birkaç provokatif eylem de eklenince niçin sorusunu soran grup, tatmin olmuş ve sinirlenmiş bir halde, desteklerini esirgemeyeceklerdir. İnsanlar bilmediklerinin kaygısını çekerler. Dini yaşama konusunda kimsenin kimseye baskı yapamayacağının dinin bir emri olduğunu bilselerdi, niçin sorusuna otoritenin cevabı bu kadar kolay olmayacaktı.
6. Aşama Evrensel Ahlak İlkeleri: Bu aşamadaki bireyin düşünüşünü temel ahlak ilkeleri belirler. Ahlak ilkeleriyle yasalar arasında çoğu kez çelişki olmayacağı için(Avrupa toplumu için geçerli bir ifade olarak alınmalı), ahlak ilkelerine uyan birey kendiliğinden yasaya uygun davranmış olur. Yasa ile ahlak ilkeleri arasında bir çelişki olduğunda bireyin ahlak ilkelerine uyması beklenir. Bizim yıllar önce yaşadığımız köy toplumunda kendiliğinden oluşuveren bir durumdu bu. Birinin tarlası yanlışlık birinin üzerine tapulanmış ise, kanunun ön gördüğü itiraz süresi de geçmiş ise, toplum tarafları ahlak ilkelerine uygun olmaya davet ederek, durumu çözerdi. Kanun bu tarlayı sana verse de, madem tarlanın gerçek sahibi Mehmet’tir, o zaman ver adamcağızın tarlasını deyiverirdi toplum. Sosyal değişimin her alan da dejenere ettiği toplum artık sesini çıkaramıyor. Bireysellik o kadar ön plana çıktı ki, bayramlarda bile komşular birbirlerini ziyaret etmiyor. Şairin ifadesiyle, biliyorum telefonlar oldukça görmeyecek insanlar birbirlerini. İnsanlar, kalp ameliyatı olmuş komşusunun bu durumunu üç ay sonra, rastlantısal olarak öğrenecek. Hasbelkader bir araya gelseler bile, misafirlik süresinde televizyon seyredecekler.
7. Aşama Kutsallıktan Kaynaklanan Ahlak Anlayışı: Bu aşamada birey, kendini, içinde yaşadığı toplumu ve insan ırkını da aşarak, kutsal düzenin bir parçası olma yolunda, evrensel düzen kurmaya çabalar. Bu durumu Mevlana şöyle dillendirir: Gel, Ne olursan ol gel! Evimiz gönül evidir. Kapısı herkese açıktır!
Bu aşamada ki insan, yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmektedir. Şartsız saygı ve şartsız kabul herkese verilen açık çektir. Yaratılan her canlının, ne kadar hata yaparsa yapsın, şartsız saygı görme ve kabul edilme hakkı daimdir, bakidir. Bu durum, Psikolojik yardım meslekleri mensupların da olması gereken en büyük özelliktir. Yaradan’ın engin merhametiyle, bizleri yedinci aşamada tutması en büyük dileğimizdir. Vesselam..
H.İbrahim AKTAŞ
Uzman Psikolojik Danışman
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!