AŞK 1

Bundan önceki iki yazımda sevgi kavramını işlemiştim. Özellikle var olmuş sevgiyi tarif etmeye çalışmıştım. Bu yazı ve devamında sevginin ilk tutuşturucusu olan aşkı ele almaya çalışacağım. 
İnsan diğer insanlara ihtiyaç duyar şekilde programlanmış bir varlıktır. Bu yaratılışından getirdiği bir özelliktir. 
Hayvanlar veya bitkiler âlemi de birbirine bağlı ve (bağımlı) muhtaç olarak yaratılmıştır. Çam ağacına zararlı olan pamuklu koşnil, bal arasının yiyeceğinin tezahüründe etken oluverir. Bütün bunlar yaratılıştaki mucizevî bağlılığın eseridir. Birbirini tamamlayan bir sistem içinde, birine külfet olan bir etken, diğer bir canlı için nimet olabilecek şekilde programlanmıştır. 
Hayvan veya bitki âlemi bile, türler olarak birbirine ihtiyaç duyuyorsa, insan türünün yaratılışındaki mükemmellik bir yana, canlı cansız tüm türlere ihtiyaç duyması bir kusur değildir. Çünkü, yaratılışta birbirine ihtiyaç duyacak şekilde programlanmıştır. Bu programın kontrolü de kendi eline (iradesine) verilmiştir.
Eğer duyulan ihtiyaç aşırı giderse ne olur? İhtiyaçtan da öte, tutku şeklini alırsa ve âdeta ihtiyaç duyduğu materyale mahkûm olursa neler olur?  Evet, böyle olduğu dönemlerde normal dışılık söz konusu olur ve hemen müdahale gerekebilir. Örnekle açıklarsam daha iyi olacak sanırım: Kırmızı örümcek, yaratılışındaki program gereği ve irade hürriyetinden yoksun olarak, ağaç yaprağına âşık olmuştur. Yaprağı o kadar çok sever ki, her zaman ona yakın olmayı istemektedir. Bu sevgi onun varlığının da teminatıdır aynı zamanda. Çünkü yaprakta ona hayat verecek her şeyi bulmaktadır. Fakat yaprak tutsak edecek kadar olan bağlılıktan şikâyetçidir. Çünkü her geçen dakikada hep alan, hiç vermeyen kırmızı örümceğin aşkı, yaprağın sonunu hazırlamaktadır. Kırmızı örümceğin yaprağa olan aşkı, hem kendini hem de yaprağı bitirmektedir. 
Bu iradeyi saf dışı bırakan, etkisizleştiren bir aşktır. Tutsak olunmuş ve tutsak etmiş, asalakça bir aşk. Müdahale gerekmektedir. Durum konunun uzmanlarına iletilir, onların tavsiyesi gereği gereken yapılır. Tutsak etmiş ve tutsak olunmuş aşk müdahale sonucu sahili selamete çıkarılır. 
İnsan ile diğer canlılar arasındaki fark, insanın eşref-i kâmil olarak yaratılmasında gizlidir. Kırmızı örümcek gibi, insanda âşık olur. Hem bazen o denli yoğundur ki bu duygu, görenler Ona, aşk gözünü kör etmiş derler. Eğer aşkına karşılık bulur da, vuslat gerçekleşirse, bu durumda müdahaleye gerek kalmadan aşk bitiverir.
Sayın Okur! Hemen itiraz etme! Biter dediysek biter! 
Evet, vuslat aşkı bitirir. Yegâne amaç kavuşmak ise, aşk görevini yerine getirmiştir. Kırmızı örümcek gelişim safhalarını tamamlayarak, yaprağa ulaşmıştır.  Âşık ve maşuk kavuşmuştur. Bundan sonra iş sevginin işidir. Sevgi ya varolmuş bir sevgi olacak ya da tutku haline gelerek eziyetini devam ettirecektir. 
Günümüzün psikologları aşkı tarif ederken önemli üç durumun varlığını aşk olarak nitelerler. 1- karşılıksız verme isteği 2- fiziksel olarak yakın olma isteği (vuslat) 3- koruma ve kollama isteği. Eğer bu üç durum var ise, aşk da vardır. Bu bir yönüyle bülbülün güle olan aşkına benziyor. Bülbül bu üç duyguyu da yoğun olarak yaşıyor. Bunda sorun yok. Ama gülün bundan haberi var mı o tartışılır işte. 
Eğer gül için, bülbülün aşkı önemsiz ise, o zaman bülbülün kendine verilmiş ilahi bir tasarruf olan irade mekanizmasını çalıştırması gerekmekte. İrade mekanizmasını işletemeyen bülbül yıllarca virane diyarlarda ağlar durur. Amacı aşkının büyüklüğünü ispat etmek ise, bunu başarmıştır. Böyle bir aşka şapka çıkarmakla beraber, keşke iradesini işletseydi de, virane diyarlarda kendine acındırıp durmasaydı derim ben. 
Aşkı gözünü kör etmiştir. Bu yönüyle o duygu artık aşk değil kör tutkudur. Fark da buradadır. Çünkü aşk özgür bırakır, azad eder, tutku ise tutuklar, mahkûm eder. 
Günümüzde aşk anlam ve önemini yitirmeye yüz tutmuştur. Bu sosyal değişimin bir sonucudur. Âcizane meslek hayatımda, karşısında şapkamı çıkarıp derin düşüncelere daldığım aşkların varlığını çok az olarak görmekteyim. Genetik kodda, yani yaratılışta var olan bir duygu nasıl böyle bir biçim değiştirmiştir? Sadece biçim değiştiren aşk da değildir. Sevgi de, mutluluk da anlam değişikliğine uğramıştır. 
Günümüz insanın pek çoğu, hususiyetle de gençler, mutluluk ile hazzı karıştırmaktadır. Zaman zaman genç insanların ağzından şuna benzer şeyler duyuyorum ve bu beni ürkütüyor. Hamburger yedim ve çok mutlu oldum diyor. Veya yaşasın istediğim gözlüğü aldım ve çok mutlu oldum diyor. Sonunda bitecek olan bir şeyde, kesintisiz mutluluk olamaz. Onun için, sonunda bitmeye mahkûm olan tüm hazlar da aşk olamaz. Bu gün için çok güzelsin, ya bir kaza sonucu yüzünün parçalanmış haline ne dersin? Bu gün için çok sağlıksın, kalbinin mitral kapağında stenoz (darlık) veya dilate (bolluk, genişleme) olursa ne dersin? 
Günümüz toplumu almayı, sahip olmayı mutluluk olarak öğrenmiş. Bu içi boşaltılmış bir eğitimin (pardon öğütümün) bir sonucudur. Oysa almanın yanında, eğer paylaşmak, vermek duygularını da yaşamasına zemin hazırlansaydı, mutluluğun tek kaynağının almak olmadığını da öğrenebilecekti. 
Gelecek yazımda insan aşkının gayesini,  normal dışı olmayan aşkları ve aşıkları, bunların temel özellik ve güzelliklerini paylaşmak dileğiyle..


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız