Aşağıdaki yazı Aydın ili Koçarlı ilçesine bağlı Güdüşlü Köyünde çiftçilik yapmakta olan Mehmet Uğur Bey'in çabalarını anlatmaktadır. Kendisinin kaleme almış olduğu ibret dolu bu yazıyı okumanızı tavsiye ediyoruz. Bahcesel.com yönetimi
"BİR ÜRETİM HİKÂYESİ! Türkiye’de bir ilk!, İyi Tarım Uygulamaları hakkında, işsizim...Bu Gerçektir."
Aydın ili Koçarlı ilçesine bağlı Güdüşlü Köyünde çiftçilik yapmaktayım. Tarım bakanlığının yeni başlamış olduğu İTU programına dâhil oldum ve bu programda ben sebze üretimi üzerine yaptım. Kendi arazimde domates(2 çeşit ve 3 kademeli dikim), biber(6 çeşit), patlıcan( 3 çeşit), börülce, karnabahar (3 kademeli dikim) , lahana (3 kademeli dikim), brokoli, portakal, mandalina, zeytin olmak üzere 10 farklı ürün ve 25 farklı üretim gerçekleştirdim.
Başlangıçta amacım tarım sektöründe yaşanan gerçek problem olan pazar sorununu çözmekti. Bu yüzden ürünleri öncelikle yerel ve ulusal marketlerde satışını yapmak için bir araştırma yaptım. Fakat araştırma sonucunda çıkan sonuç şuydu: marketler insan sağlığını düşünmeksizin raf ömrü ve albenisi olan ürünlerin alımı üzerinde bir talep içinde olduklarını ve tarla ürünleri ile ilgilenmediklerini öğrendim. Tabii el altından çok ucuz ürünlerde alıyorlardı. Üstelik üreticiden veya tedarikçiden alınan ürünlerin parasını da en erken 45 gün olmak üzere 90 güne kadar çıkıyordu. Yani benim paramı kullanıyorlardı. Her biriyle görüşürken hepside belli standartlarda ürün aldıklarını ve bu standartlara ulaşmak içinde bazı belli başlı koşulları yerine getirilmesi gerektiğini beyan ettiler. Bu koşullar da her bir tedarikçinin büyük yatırımlar yapmasını gerektiriyordu. Fakat uygulama da ise farklıydı. Uygulamada istenenlerin yarısı bile yapılmıyor ve her ne hikmetse uygunsuz olan ama çok ucuz fiyata veren tedarikçilerle çalışma yapıyorlardı. Sonuçta üretici ve tüketici bunu sadece tedarik kısmında kalıyor, üreticiden ucuz ürün alınıp tüketiciden de tüketicinin parasını almak olarak bir zincir kurulmuş oluyordu. Arada kalan tedarikçi ve marketçi aldığı paraya bakıyor olduğunu gördüm.
Tüm bunları gördükten sonra bende kendi ürettiğim ürünü günlük hasat yapıp günlük semt pazarlarında satışını sağlamam gerektiğini öngördüm. Böylelikle aradan pazarcıyı, toptancıyı çıkarmış ve ürettiğim ürünün bedelini de nakit ve günlük alabilecektim. Fakat başka bir sorun daha vardı bu da pazarda bu yerleri nasıl alabilirim? Sorusuydu ve bunu satarken nasıl farklılık yaratabilirdim.
Bu yüzden farklılık işine giriştim. Tarım bakanlığı onaylı uluslar arası bir sertifikasyon firması ile anlaştım. Pazarda farklılık yaratmanın ilk şartı olan marka olma olduğu için kendi logo mu kendim yaptım ve Türk Patent ofisine başvurdum. Köylü pazarı adı altında marka patenti aldım. Bu logo yu da kendi tezgahtarlarıma giydireceğim önlük, şapka, tişört e bastırdım ve eldiven aldım. Kendi web sayfamı kurdum (www.koylupazari.org) ve tanıtımımı buradan yaptım. Bunun yanı sıra kesekâğıdı ve poşetleri mide kendi logomu bastırdım. Tüm evraklarımı tamamladıktan sonra yapacağım her şeyi anlatan bir dosya hazırlayarak belediyelere başvurdum. Belediyeler dosyamı görünce tepkileri çok hoşuma gitti. Benden ne bir rüşvet ne bir ekstra para talepleri olmadan gerekli yardımları esirgemediler. Sonuçta haftanın 6 günü pazaryerleri edinmiş oldum. Pazaryerlerini alırken de hem yazın hem de kışın iş yapabileceğim yerler aldım. Pazarlama ekibi olarak hem il merkez pazarlarında hem de ilçe pazarlarında satış yapabileceğim bir ekip oluşturdum.
İş başlamak için güzeldi her şeyi yapmıştım çünkü. Üretimde de pazara yetiştirebileceğim miktarda ve kademeli olarak üretim programı hazırlamıştım. Kademeli üretim yaparak malım eksik olmayacak ve en önemlisi GDO suz ve tarlada yetişen laboratuar tahlilli ürünleri sağlık ön plana alınarak direkt tüketiciye satışını yapabilecektim. Üstelik mevsiminde mevsimlik ürünler satarak kalıntısız, hormonsuz ve GDO suz ürünleri kaliteli bir şekilde topluma kazandırmış olacaktım. Her şey çok güzeldi.
Başladık...
Ve ne mi oldu. İçler acısı
Pazarda tezgâhtarla beyefendi, hanımefendi diye hitap eden ürünleri giymiş oldukları eldivenle poşet ve kesekâğıdına dolduran. Şikâyet edebileceği bir İTU belgeli ve laboratuar tahlilli yapılmış ürünlerin satışı bu kadar mı hüsran olur. Üstelik pazar fiyatından 1 kuruş dahi fazla olmadan aynı fiyattan satış yapılmaz mı?
Evet, aynen öyle oldu. Yapılan bu proje pazarda heder oldu. Klasik pazarcı olarak görüldü. Diğer pazarcılar bana güldü. Tüketici 3 kg 1 tl olan domatesi 4 kg olurmu diye yaklaştı. Sağlıklı ürün alıyorsun işte belgeleri, işte satıştaki hijyeni dememize karşı yan tezgâhtan aldılar. Aynı fiyat ama sağlıklı ürünleri değil klasik pazarcı ya yöneldi benim vatandaşım. Temiz kıyafetli, tırnakları temiz ve traşlı, eldivenle satış yapan değil de klasik pazarcıdan aldı benim vatandaşım.
Ah benim vatandaşım Ah sen neleri hak ediyorsun sen bir bilsen!
Tüm bunların dışında bu yapmış olduğum projenin içersinde genetiği oynanmamış tohumları toplayıp üretim yapmak ve yapmak isteyenlere de vermek vardı. Çevremdeki kişilerden, çeşitli köylerden bulduğum hiç üzerinde oynama yapılmamış çok eski tohumlar da vardı. Hatta bu kapsamda Adnan Menderes üniversitesi ziraat fakültesi ile de kısa bir görüşmeden sonra ortak bir çalışma yapabiliriz diye de bir teklif gelmişti. Bu köylü pazarı pazarlama sistemiyle markamı markalaştırdıktan sonra manav zincirleri kurulup hatta bunu da franchising yoluyla bir pazarlama ağı kurmaktı. Maalesef bu çalışma için ömrüm vefa etmedi.
Avrupa birliğine girecek dediğimiz bir dönemde bir çiftçinin hikâyesi bu. Bu hikâyenin başrolünde ki kişi yani ben Mehmet Uğur Hacettepe mezunu kimya mühendisi 40 yaşında ve 1 oğlum var. Zaten bende oğluma yedirebileceğim ürünleri herkesle paylaşmak istemiştim. Ama olmadı. Ama ben gene de oğluma yedirebileceğim. Ya siz?
Şimdi elimde kalan kademe üretimleri satmaya çalışıyorum. Satabilirsem ne ala. Biraz daha borcumdan düşer sadece. Şimdi endişem; oğlumu nasıl büyütecek, nasıl okutabileceğim, kiramı nasıl ödeyebileceğim.
Şimdi iş arıyorum. İyi çalışırım. Düşünen, kişileri değil olayları bakıp yorum yapan bir babayım. Son çarem kaldı bir iş bulmak... Elimde kademelerde kalan ürünlerim var. Ama derseniz ki bu iş İstanbul Ankara ve İzmir de olur, ben finanse ederim derseniz o başka. Olabilir tabii.
Saygılarımla!
Mehmet Uğur
Not: bu yazılanlar gerçektir. Yapılmıştır.

Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!