Nesilden nesile devam eden yaşamsal döngünün en önemli parçası olan tohumlar.Geçmişi irdelerken neleri kaybettiğimizi düşündük mü.Bununla birlikte neleri kazanacağımızı umut ederek farkında olamadan bazı değerleri gözden kaçırdığımızda ne tepki gösterebiliyoruz.
Asıl işin tehlikeli tarafı yalnızlığa itilmiş veya dededen babadan gördükleri ile tarlasını işleyen belki daha fazla ürün alma hesabı yaparken farkında olmadan birilerine mahkum Türk köylüsü geleceğini kaybettiğinin farkında mı.Çünkü elinde bulundurduğu ürünün türüne göre küçük yarın bir ağaç,bir sebze veya bir çiçek olan tohum geleceğini ne kadar etkiliyor.Avucunuzda ki tohumu düşünün. Ağırlığını hissetmezsiniz bazen. Belki sadece gördüğünüzde teninizde varlığını anlarsınız. Ne kadar hafif, ufak olursa olsun, içinde çok büyük, güçlü bir yaşam enerjisi barındırır. Tohumlar yeryüzünde yaşamın devamını sağlar. Tüm besinin başlangıcıdır ve bize doğal besin döngüsü hakkında çok şey söyler.Evet geleceğimiz olan tohumlar.Tohum hakkında herkes konuşuyor yorum yapıyor fakat onun gerçek değerini onu toprakla bütünleştiren çiftçi ve köylü anlar.Buraya kadar her şey güzel.
Türk çiftçisi Tohumculuk Kanunu ile sınırlı olmayan 3 binden fazla “endemik/ kendine has” bitki türünü barındıran Anadolu topraklarında yaşayan türlerin “Islahçı Hakları Kanunu” ile birlikte, devlet eliyle, uluslararası tohumculuk şirketlerinin eline düştüğünün farkında mı acaba.
Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in söylediği gibi, “gıdayı kontrol eden ülkeyi kontrol eder.” Bir ülkenin tohumdaki bağımsızlığının kaybı, ülke bağımsızlığının olumsuz etkilenmesine kadar varan ciddi sonuçlar doğurabildiğinin farkında mıyız.Belki geçte olsa GDO lu ürünlerin; Ülke gündemine girmesiyle bazı gerçeklerin ortaya çıkması bazen şer zannettiğimiz şeyin hayır olduğu inancını doğruladığını kabul etmemiz hiçte yabana atılır değil.Ambarına veya deposuna tohumluk ayıran çiftçi Mehmetler, önümüzdeki yıldan sonra bunu pazarda satabilecek mi acaba. Belki de başı uluslararası tohumculuk şirketleri ile belaya girecek.
Dededen kalma yöntemi uygulayan çiftçi tohumunu kullanma hakkından mahrum olduğunda zaten girdi çıktı dengesi bozulan çiftçi burada bir yerde uluslar arası şirketin eline düşmüş olacak.Çünkü artık kendi tohumuna yabancı farklı bir tohumla zoraki uygulama.
Sonuç şimdi yaşanan köylerde üretimsiz günler ve gidecek yeri olmayan yaşlılara emanet edilen köyler.Sonuç dışa bağımlı Türk tarımı.Bir tarafta mesleğini yapamayan Ziraat mühendisleri diğer tarafta kullanılamayan ülke toprakları .Kim haklı herkes kendine göre haklı olamaz ama ne hikmetse bir bütüne baktığımızda kaybeden Ülkemiz oluyor.
Çağlar AYDIN
Ziraat Mühendisi
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!