SANAYİLEŞME VE KENTSEL YAŞAM

kentveevre.jpgDünya' da ve ülkemizde, özellikle kırsaldan kentsel alanlara hızlı göç ve nüfus artışıyla beraber, sorunlar beraberinde gelmiştir.Bununla beraber sanayileşmeyle bağlantılı olarak hızla gelişen tüketim ve atık madde üretimi sonucu, doğal kaynakların giderek azalması ve kirletilmesiyle ekolojik denge bozulmaya başlamıştır. Ülkemizde şehirleşme süreci her ne kadar son 50-60 yıla dayansa da  istenildiği düzeyde gerçekleşmemiştir. Çünkü ülkenin Doğu ve Batı kavramında yaşanan düşünce şehirlere de doğal olarak yansımıştır.Aslında bunu Avrupa kentleriyle kıyasladığımızda aradaki farkın uçurum mesafesinde  olduğunu görmek mümkün.  Bu oluşumun  temelinde sanayileşme yatmaktadır. Kentsel yaşamın temelini oluşturan  sanayileşme bazı sorunları beraberinde getirmiştir.
 
    Genele baktığımızda  kentlerin şekillenmesinde önemli roller oynayan, "Şehir Planlama",  "Mimarlık", "Peyzaj Mimarlığı", "Altyapı Mühendisliği", "Çevre Mühendisliği" vb. bilim dalları da, uluslararası bir anlayış olan "SÜREKLİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA" (Sustainable Development) temeli üzerinde çalışmalar yaparken yoğun göçe yetişememiştir.Bu oluşum batı toplumunda olmamıştır aslında. Fakat ne yazık ki ülkemizde ön plana çıkmıştır.1 
 
     Kentsel dönüşümün temelinde yatan süreç bu noktadan başlamış ve sürdürülebilirlik kavramıyla kentlerin disipline edilmesiyle çevreye daha duyarlı yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Sanayileşmeyle birlikte endüstrinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan kentleşme olgusu, ekonomik olduğu kadar sosyal yapıdaki değişimlerde de etkili olmuştur. Endüstriyel gelişme sonucu kentlerde ortaya çıkan işgücü ihtiyacı, köyden kente göçün başlıca nedenini oluşturur. 
        Köyden kente göç, sanayileşmenin bir gereği olduğu kadar, modernleşme sürecinin bir simgesi olarak da değerlendirilmektedir. Ancak göç olgusu, Türkiye de bu genel anlamının dışında yapısal nitelikteki kimi değişkenlerle karakteristik hale gelerek, sosyal bir yaraya dönüşmüştür..  Nedeni kentsel duyarlık ve bilincin oluşamadığı yerler sanayi ile birlikte mega köylere  dönmüştür.Aynı olgu gelişen  hatta gelişimi eş düzeyde olsa bile kuzey ülkelerinde bile  kentsel yaşamın temelinde disiplin yatmıştır. Türkiye’de önce sanayi kurulurken insanlar barınmayı düşünürken şehir mantığından çok kendine sığınacak mekanlar oluşturmuştur. Hızla gelişen  sanayileşme insan faktörünü göz ardı etmiştir.Bunun sonucunda çevre kirliliği insan yaşamını olumsuz etkilemiştir. Bu süreçle birlikle kentsel olgu göz ardı edilmiş,kentsel bilincin yerleşmesi uzun yıllar almıştır. 
 
    Sanayileşmiş toplumun temelini  doğal olarak kırsal kesimden gelen insanlar oluşturmaktadır.Bunu sonucunda doğa özlemi çeken bu insanlar rekreasyon  alanlarına yönelme ihtiyacı duymuştur..Bu ihtiyacı karşılamak için çevresinde bulamadığı bu alanı uzak noktalarda arama ihtiyacı duymuştur. Kentsel alanlarda yaşayanların, kentte  yaşamının verdiği stres ve beraberindeki oluşan yaşamsal sıkıntı doğa özlemi  rekreasyon alanların talebini tetiklemiştir. Çünkü Globalleşen dünya ölçeğinde  sanayileşme kentsel yaşam olgusunu ortaya çıkarırken , kentlerin   sanayileşmeyle doğal olarak ortak  ilişkisinin varlığını göz ardı etmek mümkün olmamaktadır.     
   Son yıllarda bilinçlenen toplum gelişmiş ülkelerde olduğu gibi  rekreasyon değerlerini  korumaya çalışmaktadır.Bu bilinçlenme beraberinde  Hem doğal hem de sosyo-kültürel rekreasyon değerleri daha çeşitli ve kullanılabilir durumunu koruma zorunluluğu getirmektedir.Gelişmiş ülke kentlerinde,insanların rekreasyon gereksinimi ile Türkiye de ki rekreasyon olgusu farklılık arz etmektedir.Çünkü  kentlerden uzaklaşma gereksinimi içinde olan bu toplumlar   kentsel yaşamdan  uzaklaşamayan insanlarla doludur. Sanayi kentlerinde  yoğunlaşan  yeni kalabalıklar beraberinde  ciddi bir konut ve enerji sorunu oluştururken aynı zamanda  kent içi ulaşımını da zorlaştırmaktadırlar.
 
      Çevreye  duyarlı  planlama  amaçlarının ve çevresel standartlarının (hava, su, toprak kalitesi, gürültü vb.) sistematik olarak belirlenmesi öncelik taşımaktadır Bu doğrultuda yasal, yönetsel ve parasal önlemler düşünülüp oluşturulmalıdır. Kent olgusunun  yapısal  analizine ilişkin değerlendirmeler arasında Sjoberg'in kuramsal yaklaşımı önemli bir yer tutmaktadır. Sjoberg, kentsel  ekolojistlerin modern sanayi kenti analizinden farklı olarak, sanayileşmenin girmediği toplumlarda kentlerin yapısal niteliklerini belirlemeyi amaçlamaktır.2 
      Sjoberg'in kuramsal yaklaşımında, kentsel yapı bağımlı değişken, teknoloji bağımsız değişken olarak ele alınmıştır. Kentler tek başına var olan birimler olarak değerlendirilmemekte, parçası oldukları toplumun temel yapısı ile ilişkili olarak analiz edilmektedir. Sjoberg, sanayi öncesi kentlerin genel sosyal ve mekansal çizgilerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle dünyanın çeşitli bölgelerindeki kentlerde tarihsel süreçler sonunda ortaya çıkan yapısal farklılıklara değinilmemiş, benzerlikler vurgulanarak genel bir çerçeve elde edilmeye çalışılmıştır3
   Sanayileşmeyle birlikte oluşan yapılması gereken  yatırımlar yeni "Merkezi İş Alanı" na ve "Alt Merkezlere" yönlendirilmelidir. Spekülasyona yol açan yatay ve dikey  rantları kontrol mekanizmaları geliştirilmeli, Belediyelerin başıboş plan yapmalarına engel olunarak, makro plan disiplini altına alınmaları sağlanmalıdır. Belki de, yeniden merkezi yönetim önderliğinde, özerk Nazım Plan Büroları kurularak, bu tür görevler bu bürolara verilmelidir.
 
     Sanayi öncesi kent merkezleri incelendiğinde kenti oluşturan insanların ortak olarak kullandığı mekanları bir arada görmek mümkün.Bu mekanlar insanlar Pazar,Yerel yönetim ve Dinsel mekanlar olmaktadır Kent merkezi, sanayinin içinde olduğu mekanlar  değildir şüphesiz.Tam tersi yoğunluk artıca doğal olarak kent dışına çıkma ihtiyacı doğurmaktadır.Aslında temelinde planlamanın  göçün veya diğer bir deyişle kırsal alanlardan gelen baskının önüne geçemeyen toplumlarda bu sorun yaşanmaktadır..Yerel ve merkezi yönetim planlamayı yaparken arz talep dengesiyle yoğunlaşan ve sanayileşme sürecindeki olumlu ve olumsuz baskıları çözüme kavuşturmalıdır. Batı kentlerinde görülen tablo sanayi öncesi toplumda, kent merkezinde elitin konutları yer almaktadır. Merkez, itibarlı bir alandır, burada düşük gelirli ve işsizlerin barındığı, yıpranmış, terkedilmiş konutlardan oluşan çöküntü bölgesinin yer almasının ekonomik ya da sosyal alt yapısı yoktur Yoksullar kent dışında yaşamaktadır .
   Sonuçta günümüz insanı, sağlıksız ve monoton kent yaşamından uzaklaşmaya çalışırken rekreasyon alanlarına ve doğaya dönmektedir.Bunu yaparken de bazen abartı derecesinde kent kimliğinden uzaklaşmaktadır. Sanayi öncesi kentinde sosyal tabakaların kent merkezi ve çevrede dağılımı giderek farklılık arz ederken karşımıza sosyal tabaka farklılığı çıkmaktadır.Bazen de   sanayileşmeyle birlikte oluşan insan yoğunluğu beraberinde kentsel dönüşümle birlikte yeni bir kültürel farklılık oluşturmaktadır. Bu merkezlerde yer almanın bir değer taşıdığını, burada yer alan konutların prestij değerine sahip olduğunu öne sürmek mümkündür.
 
 
 Çağlar AYDIN
ZİRAAT MÜHENDİSİ
 
kaynak
1:Ç.Aydın Kentleşme ve kentlerin imarı
2 Doç.Dr.R. Aslanoglu.
3 Aslanoğlu R-Sjoberg
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız