Türk misafirperverliğinin bir göstergesi olarak en önemli ikram içeceği olan çay, Dünya üzerinde diğer medeniyetlerden ülkemize gelinceye kadar edindiği birikimin ışığında, bizim kültürümüzle yeniden yoğrulmuş ve özellikle sabah kahvaltısından başlayarak ikindi çay saatlerimizin ve akşam sohbetlerimizin müdavimlerinden olmuş çıkmıştır.
“Çek bir çay, tavşan kanı olsun” denir çoğu mahallelerdeki kahvelerde.
Toplumumuzun her zaman vazgeçemediği yegane sıcacık içeceğidir çay. Hele buram buram demini almış mis gibi çayın tadına doyum olmaz tatlı sohbetlerimizde…
Türkiye’de Çayın Üretimi
Türkiye’de çay tarımının başlamasına, gelişmesine ve yerleşmesine önderlik eden Muğlalı hemşerimiz Ziraat Mühendisi Zihni Derin olmuştur. 1880 yılında Muğla’da doğan Zihni Derin ilk ve orta öğreniminden sonra İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat okulunu bitirmiştir. 1920 yılında Ziraat Umum Müdürlüğüne tayin edilmiştir. Göreviyle ilgili bir gezi sırasında Doğu Karadeniz bölgesinin çay ve turunçgiller üretimine elverişli olduğunu görerek bu bölgede ilk çay tarımının başlatılmasına önder olmuştur. 1945 yılında emekliye ayrılmış 1964 yılında “Çayın 40.Yılı” kutlama törenlerine katılmak üzere Rize’ye giderken bir trafik kazası geçirmiş, kazada aldığı yaralar neticesinde 1965 yılında rahmetli olmuştur. Çay tarımında önder kabul edilen Zihni Derin’in hatırasına 1969 yılında TUBİTAK Hizmet Ödülü verilmiştir. Ülkemizde Türk tarımına ve ekonomisine büyük katkısı olan böyle değerlerin unutulmaması gerektiğine inanıyor ve minnetle anıyor ve Allah’tan rahmet diliyorum. Bu değerlerin hatırlanması bir kadirşinaslık borcudur.
Türkiye’de çay üretmek için ilk girişim 1898 yılında yapılmıştır. Çin’den çay fidanları ve tohumları getirtilerek Bursa ilinde denenmiş ancak ekolojik koşulların çay yetiştirilmesine uygun olmaması nedeniyle başarılı olmamıştır. Sonra ilk önemli girişim 1917 yılında Batum çevresinde yapılan incelemeler sonucu hazırlanan raporlara göre 1924 yılında “Rize İli Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesine Dair Kanun” kabul edilmiştir. Çay üretimi için Zihni Derin görevlendirilmiş ve 1924 yılından 1937 yılına kadar yapılan çalışmaların olumlu sonuç vermesi ile Batum’dan çay tohumları ithal edilerek çay bahçeleri tesis edilmiştir. 1940 yılında çıkarılan Çay Kanunu ile çay bahçeleri tesisleri hızlanmış ve ilk Çay Fabrikası 1947 yılında 60 ton/gün kapasiteli Rize Çay Fabrikası işletmeye açılmıştır.
1963 yılına kadar ithalat ile karşılanan iç çay tüketim talebi 1963 yılından sonra yurt içi üretim ile karşılanmaya başlanmıştır.
Bugün çay sektöründe Çay-Kur’un 46 adet yaş çay eleme fabrikası, 3 adet paketleme fabrikası mevcut olup özel sektörün ise 1’i kooperatif fabrikası olmak üzere 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır.
Türkiye çay tarım alanlarının genişliği yönünden üretici ülkeler arasında 6.sırada, kuru çay üretimi bakımından 5. sırada yıllık kişi başı tüketim oranı bakımından 4. sırada yer almaktadır.
Türkiye’de Çay Kültürü
Dünyada 5000 yıllık tarihe sahip olan çay, Türklerin yaşamına geç girmişse de oldukça temiz girmiş ve bir çay kültürü oluşmuştur. Gün boyu çay içmemizin yanı sıra, kendimize özgü demleme usulümüz, ince belli bardaklarımız, kıtlama çay içme usulümüz gibi katkılarımızla çay kültür tarihine olan eklediklerimiz göz ardı edilmemesi gereken gerçeklerdir. Katkılarımızdan ilki, iyi bir çay demlemenin olmazsa olmaz kurallarından biri olan demliğin seramik ve sıcak olması şartını ve demliği çaydanlığın üzerine oturtarak ustaca ve güzelce çözümlememizdir.
Ayrıca ince belli bardaklarda çayın tavşan kanı rengini görmek ve avucunun içine alıp çayın sıcaklığını hissetmek ve ağzınızın içinde kokusuyla tadına varabilmek ne güzel bir zevktir ki bu da çay kültürüne katkılarımızdandır. Bizler çayımızı böyle beş duyumuzla yudumlarız. Bizler için çay içmek işte budur.
Son yılların Amerikan icadı poşet çay, çay topları ve ağları, fazla aromalı çaylar, çaya çok süt ve limon koymak, çayı metal demlikte demlemek gibi bazı davranışlar Türk çay kültüründe olmayan duruşlardır. Sallama çay olarak da anılan poşet çay, fast-food kültürünün bir parçası olduğundan gerek renk gerekse tat bakımından biz demleme çay tiryakilerine hiç hitap etmemektedir.
Yine son yıllarda yurdumuzun bazı kahve ve çay bahçeleri “cafe”lere özenerek ince belli çay bardağını ortadan kaldırmış porselen veya cam fincanlarda servis yapmaya başlamıştı. Bir de poşet çay girdi ki yaşamımıza “cafe”lerin dışında kimi evlerde de yüz yıllık çay demleme usullerimiz hemen rafa kaldırılıp demlik poşet çaylar fincanda sunulmaya başlanmıştı. Bereket komşumuz da başlayan ve bize“Yunanlılar ince belli bardakta çay veriyormuş” haberinin ulaşmasının etkisiyle son zamanlarda bizim eski çay demleme usulümüze göre ve ince belli bardaklarda sunulmağa başlandığını görmek sevindirici olmuştur.
Çayın Demlenmesi
Çayı demlerken mutlaka porselen demlik ve yumuşak kaynak suyu kullanılmalı. Çay suyunu uzun müddet ve yüksek ateşte kaynatmamalı ve demleme süresi uzun tutulmamalı. Zira uzun tutulması halinde çay hem acılaşır hem de çaydaki kafein miktarı yükselir. Aynı zamanda suyun oksijeni kaybolur ve lezzeti azalır. Her bardak için bir tatlı kaşığı dökme çay koymalı ve çayın demleme süresi de 10– 15 dakika olmalı keza demlenen çay yarım saat içinde içilmelidir. Unutmamak lazımdır ki çayın demi asla kaynatılmamalıdır. Böylece demlenen çayı ince belli bardaklarda servis yapınız.
Afiyet olsun.
Özetle
Çayın en önemli özelliği tamamen doğal bir ürün olması ve hiçbir yapay renklendirici, koruyucu ve kokulandırıcı içermemesidir. Hele hele hiç GDO’lu ürün değildir.
Çay bugün sosyal hayatımızda yerini başkaca doldurulamayacak kadar sağlamlaştırmış ve onun etrafında oluşan kültürümüzle yaşamaktadır. Sabah kahvaltısından gecenin geç saatlerine kadar hayatımızın içinde bulunan çay, değişik kültürel değerlerin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Çayın Faydaları ve zararlarını da gelecek yazımızda gözden geçireceğiz.
Bugün tavşan kanı ve ince belli bardakta çaylarınız benden…
Afiyet olsun…
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!