Tabiatta öyle bir denge kurulmuş ki halkanın bir tanesi kırıldığında domino taşı gibi yıkılıveriyor. Bunun örnekleri o kadar çok ki sadece bir örnek vereyim. Okavenko havzasında zehirli yılanlardan korkan çiftçiler bir kampanya ile bütün zehirli yılanları öldürmüşler. Bir müddet sonra bakmışlar ki yetiştirilen bitkiler zehirlemeye başlamış. Bilim adamları araştırmalar yaptıktan sonra zehirli yılanla bağlantıyı kurup tekrar bölgeye getirilmesini sağlamışlar. Bu zehiri yılan mı alır? Yoksa yılanın yediği bir canlı mı verir? Bilinmiyor ama kesin olan şey kurulan halkanın-dengenin ne kadar hassas olduğudur.
Bu girişten sonra arıları tanıyalım. Dünyanın her yerinde kendi iklim ve tabiat şartlarına uygun bal arısı türleri vardır. Kimi sıcak sever kimi serin sever kimi nemli vesair. Her birisinin optimum yaşama değerleri farklıdır. Optimumlarında ki yaşam aralığı aşılınca toplu ölümler olabiliyor.
Bal arılarının belirli bir sıcaklığın altında metabolizmaları çok yavaşlar. Adeta uyuşurlar ve enerji sarfiyatları sıfıra yakın olur ve dolayısı ile yiyecek stoklarını idareli kullanırlar. Bu sıcaklıklar dahada düşerse tedbir alınmazsa hayvanlar ölürler.
Erken ilkbahar veya geç sonbahar dediğimiz zamanlarda havaların erken ısınması sonucu bal arılarının metabolizmaları tekrar hızlanır. Hayvanlar yiyecek bulmak maksadıyla kovanı terk ederler. Hava sıcaklığı akşamüstü ani düşünce otomatik olarak metabolizma yavaşlar. Hayvan kovana dönemez. Ve dışarıda çoğu ölür. Geri dönebilen hayvanlarda yiyecek bulamadığından stoktakini tüketir. Tedbir alınmazsa yine toplu arı ölümleri olur. Yine havaların zamansız ısınması ana arıyı yumurtlamaya teşvik eder. Buda aynı sonucu doğurur.
Tabii bu saydıklarımız doğal şartlarda ormanın derinliklerindeki veya dağların ulaşılamaz yerlerindeki bal arısı kovanlarını pek etkilemez. Zira onların balını alacak bir çiftçi sahipleri olmadığından her zaman stokları fazla verir.
Bal arıları koloniler halinde yaşayan sosyal varlıklar olmalarına rağmen diğer sosyal koloniler halinde yaşayan hayvan toplulukları gibi bireysel kimlikleri yoktur. Koloni kimlikleri vardır. Bu kimlikleri de ana arıdan aldıkları kovan kokusudur. Aynı koloniden olan bir arının bir şekilde kokusu değişirse kovana giremez. Girerse anında öldürülür. Çünkü o artık bir yabancıdır. Mesela arıcılıkta ana arı yetiştirilip başka kolonilere verilir. Bu işlemde önce koruyucu bir kafeste bir süre kovan içinde bekletildikten sonra serbest bırakılır ki kovanın kokusu üzerine sinsin
Bunları neden anlattım? Esas arı ölümleri bunlara bağlı gerçekleşir. Küresel ısınmanın bu olaylar zincirinde bir kabahati yoktur. Zirai alanda kullanılan ilaçların hepsi kesif koku yayar hatta bunlara böcekle alakası olmayan herbisit ve gübreleri de dahil ederiz. Herhangi bir maksatla kullanılan ilaç veya gübrelerin alanda çalışan bal arısını direkt öldürmez. Fakat bu maddelerin kokusu arının üzerine siner ve arının kokusunu değiştirir. Kovana dönen arı artık bir yabancıdır ve yapılacak işlem bellidir ilaçlama yapılan bölge yakınındaki arı kovanlarının önleri çok miktardaki arı ölüsü ile doludur sebep bu.
Mevsimlerdeki bu yıllar itibarı ile oluşan sıcaklık kaymaları olağandır. Meteorolojik verilerden bu anlaşılır. Doğal şartlardaki bal arıları bunu zaten tolere edebilir. Ancak insan müdahalesinin olduğu durumlarda mutlaka insanların ek tedbir alması gerekir. Nasılmı? Mesela kovanda yeterli bal bırakarak. Nasılmı? Kokusuz zirai ilaç üreterek.
Ne dersiniz?
Selam ve dua ile.
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!