2008 yılında yaşanan kuraklığın etkisi çabuk unutuldu. Anlaşılan sıkışmadan ciddi konulara ciddi çözüm üretemiyoruz. Tarımda salma sulamanın vahşi sulama olduğunu ve devletin damlama sulama diye bir sulama sisteminin olduğunu bu yılda anladı ve o yıldan başlayan “damlama sulamaya” teşvik koydu.
Geçen yıldan başlayan yağmur günümüze dek devam etti. Barajlar doldu kapaklar açıldı. Belediyeler su tasarruf tedbirlerini rafa kaldırdı. Su yine bildiğimiz gibi bir yandan har vurup harman savrulurken diğer taraftan ülke suyu şişeleyip satan firmaların istilasına uğradı. Televizyonlarda ve Ulusal gazetelerde şişelenmiş su satışında Avrupa’dan çok geride olmamıza rağmen son üç yılda damacana su tüketiminde Avrupa’yı yakalamakta olduğumuz anlatılıyor.
Reklam bombardımanında kalan tüketiciler nerede ise köylerde ve küçük kasabalarda bile damacana dan su tüketmeye başladı. Orman içersinde bulunan ve her tarafından pınar suyu fışkıran Yozgat’ın Çayıralan ilçesinde bile vatandaşın bir kısmı damacana ile su alıyor.
Oysa ülkemizdeki Belediyelerin büyük bir kısmının getirdiği su, şişelenmiş sudan daha kaliteli olduğunu vatandaşa anlatmıyor. Artık vatandaşta şu bilinç yerleştiriliyor “Musluktan akan su sağlıklı su değil ”.
Vatandaş şişelenmiş her suyu kaynak pınar suyu zannediyor. Oysa gerçekte öyle değil. Bilinçli olarak vatandaşlar yanıltılıyor. Piyasada bulunan ve şişelenerek satılan suların büyük bir kısmı pınar kaynak suyu değil.
Firmalar suyu şişelemeden önce revrse osmosis denilen bir sistemle su içersinde bulunan ve istenilmeyen ağır metalleri temizleyerek suyun sertlik oranını istenilen seviyede ayarlayarak dolum yaparlar. Bu esnada zararlı metalleri alayım derken su içersinde bulunan ve faydalı minarelleride sıfıra düşürüyor.
Tüketici haklarını koruma dernekleri bu konuda nasıl bir çalışmaları var bilmiyoruz. Oysa firmalar Ambalajlı su ürünlerinde ambalaj üzerinde okunaklı olarak suyun revrse osmosis suyu mu, kaynak suyu mu, kuyu suyu mu olduğunu üzerine yazılması gerekmektedir.
Tarım Bakanlığı bu firmalara üretim lisansı verirken bu konuyu nasıl atlıyor anlamak mümkün değil.
Özellikle nüfusu az olan Belediyeler vatandaşa getirdiği suyun sağlıklı olduğunu ve rahatlıkla içilebileceğini uyarması gerekiyor. Yoksa yağmur bol her taraf pınar suyu akıyor ama biz tersi olarak ambalajlanmış su tüketmeye yöneliyoruz. Yani su çok ama biz yine para ödüyoruz. Hem para ödüyoruz hemde kapımızın önünde boş yere akıp giden sudan daha sağlıksız su tüketiyoruz.
Bunun için tüketicilerin uyanık olup Ambalajlanmış su satan firmalara telefonla veya mesaj ile sattıkları suyun kaynak suyumu,kuyu suyu mu yoksa revrse osmosis sistemden geçirilmiş su olup olmadığını sormaları gerekiyor.
Korkmaz MERT
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!