İnsan zeki olarak doğar, akılı sonradan kazanır. Zekânın en basit tanımıyla, öğrenmeye ilişkin potansiyel güç olarak tanımlanabilir. Bu güç her insanda aynı oranda değildir. Kiminde teorik öğrenme gücü, kiminde de beceriye dayalı öğrenme gücü fazla olabilir. Yani, kısaca insanoğlu zekâ noktasında birbiriyle aynı özellikleri taşıyan bir makine değildir. Her insanın diğer insanlara göre daha başarılı olduğu bir alan vardır. Toplumda başarısız olarak nitelenen insanlar ise, istidat ve kabiliyetlerine uygun bir alanda faaliyet göstermekten mahrum kalmış insanlardır. Hatta ebeveynler şöyle dert yanarlar: Bizim oğlanda zehir gibi kafa var ama… Kafa mutlaka bir faaliyet alanında zehir gibidir, velâkin faaliyet göstereceği alanı bulamamanın sıkıntısıdır belki çekilen.
İnsanlar zekidoğarlar, akılı sonradan kazanırlar dedik. Evet, insan aklı sonradan kazanılanbir bağdır, köstektir, yerine göre de kavim bir kazığa bağlı halat gibidir.Akıl, farsça da bağ, köstek anlamlarına da gelmekteymiş. Peki, akıl nasıloluşur, gelişir ve bağ veya köstek halini nasıl alır?
Bebeköğrenmeye ilişkin potansiyel bir güç ile dünyaya merhaba der. Meraklıdır; zekâdenilen potansiyel güç, Onu meraklı olmaya iter. Gördüğü her yeni şeyi, almak,incelemek, tadına bakmak, kokusunu, yumuşak mı sert mi olduğunu anlamak içinbir dizi araştırmalardan geçirir. Bu arada da, aynı ve benzer materyalleri birbir yeri geldikçe öğrenir.
Soba veçaydanlığın sıcak olduğunu, anne-babasının cısss sözleriyle öğrenir. Bazencısın yetmediği durumlarda, pratik olsun diye, (kesin bir öğrenme sağlansındiye) bebeğin eli hafifçe sıcak çaydanlığa ve sobaya dokundurulur. Evet, yenibir şey, acıtıyor ya bu soba denen alet ve cıs diyorlar buna. Demek kicıs acıtan bir şey diye düşünür bebek.
Bundan sonraebeveynin işi az da olsa kolaylaşmıştır. Tehlikenin olduğu her yerde çoğu zamancıs demek yeterli. Bu yerde duran yeşil şey ne yaa! Alayım bakalım şunu, aaa çok sertdeğil. Tadına baksam mı acaba? Hem damaklarımın kaşıntısına da iyi gelir. Ahaısırdım. Bu ne yaa. Aaaa yaktı ağzımı, kavurdu resmen. Başlar bebekağlamaya.
Baba veyaanne, kim verdi o çocuğa acı biberi diye seslenir. Arkasından ağzındaki biberparçalarını çıkarırken, bee oğlum bee deyiverir. Demek ki cısgibi bee denilen şeyler de, canımı yakacak. Cıs ve bee’den uzak durayım eniyisi..
Çevresini vekendini tanımaktadır çocuk. Onu tanımaya iten ise zekâsıdır. Bu arada bir sürü karmaşalarda yaşatılır bebeğe. Günlerce, aylarca altına her yaptığında,gülücüklerle altından kakasını alan annesi, bir gün gelir, artık bezine yapmader. Anaaa,bu nerden çıktı yaaa. Giderayak iyice sapıttın sen anne yaa.Aradan geçen iki sene içinde, ben her seferinde altıma yapıyordum. Sen de,gülücüklerle, tatlı sözlerle, okşama ve acıtmayan küçük ısırıklarınla veöpücüklerinle altımdan benim bir parçam olan kakamı alıyordun. Ne oldu şimdi,ne değişti. Bende kendi vücudumdan bir parçayı sana verdiğim için beni sevipokşuyordun sanıyordum ve doğrusu da hâlâ bu bence. Sen ne dersen de, ben sanakendimden bir parçayı hediye ediyorum. Şimdi ne oldu, ne değişti de, senin evvelceçok değer verdiğin, şimdi kaka pis dediğin parçamı, adına tuvalet dediğin körbir deliğe vermemi istiyorsun. Valla, senin gidişatını hiç iyi görmüyorum anne,beni de strese sokuyorsun, bunu da bil. Zaten memeyi de yasakladın. Ben sanayapacağımı biliyorum inşallah, görüşürüz..
Evet, bubenzeri bir dizi karmaşayı zaman içinde çözümler kafanın çalışma mekanizması.Çoğu zaman, iyi çocuk olmak ve söz tutmakla bir sürü ödül kazandığı veya cezadankurtulduğu için, içine pek sinmese de, ağzını tutmayı (davranışlarınıdüzenlemeyi) öğrenir çocuk.
Buna benzeryaşantıların sonucunda elde kalan tecrübelere AKIL denir. Tecrübe ede ede, çoğu zaman atak olması gerekli pek çokyerde, akıl insana bir bağ ve köstek oluverir. Aynı şeyleri yaşadığı için vesonuçlarını önceden gördüğü için, akıl artık ayniyet prensibininetkisindedir. Akılı ayniyet prensibi yönetir ve çoğu zaman da kısıtlar. İyitarafı da vardır, çoğu zaman insanı tehlikelerden korur.
Zekâ; adamınkralıdır. Zekâyı pek zapt-u rabt altına almak mümkün değildir, yaramaz çocuklargibi hür olmak, aklına geleni yapmak ister. Sık karşılaşılan, sıradan durumlarısevmez zekâ. Zekânın bu özelliğine hürriyet prensibi diyoruz. Akıl ilezekâ arasındaki en büyük fark da buradadır. Zekâ, alışılmadık, çılgınca diyeakıl tarafından da kısıtlanabilecek durumları ister ve özler. Sıkkarşılaşılmayan durumlar zekânın ilgi alanıdır. Zekânın bu zorlayıcı yanıolmasaydı, belki de icatlar olmazdı.
PTT kapanmadanbir an önce yetişsem de, şu havaleyi yapsam endişesi içindeyim. Koşar adımlarlayürüyorum. Cadde de bayrama yakın olduğundan mıdır nedir, oldukça kalabalık. Şuküçük aracıktan diğer insanlara zahmet vermeyeyim düşüncesi ile geçirivereyimdiyorum. Kütttt. Başımı (kafamı) park yapılmaz (yassak hemşerim!) adı verilenlevhaya çarpıyorum. Ne çarpma ama belki levha hâlâ sallanıyordur. Boyum Türkiyeortalamasının azıcık üstünde olunca, o levhayı orayı diken arkadaşlar dalevhanın direğini iyice sabitlemek amacıyla derince yerleştirmeleri neticesindeoluyor bu olay. Geçmiş olsun. Size öyle demek düşer tabi, biz az yakıtla çok işyapan bir kafadan oluyorduk neredeyse..
Bu olaya şahitolan insanlardan kimisi kıs kıs, kimisi aşikâr kahkahalarla gülüyorlar bana.Bende güleceğim de, yahu canım çokyanıyor yaa.. Aslında, hadiseye akıl penceresinden bakıldığında, gülecek birşey yok. Adam biraz uzun boylu, levhanın direği de biraz kısa, neticeadamcağızın kafası da çok acıdı. Bunda gülecek ne var ki, der akıl. Zekânın ise,her zaman olmayan, karşılaşılmayan bir hadise olduğu için hoşuna gider. İtirafedeyim ben de istemeden de olsa gülerim böyle hadiselere.
Çok güleninsanlar zekidir demiyorum. Amacım zekânın hürriyet prensibine bağlı çalışmasınıanlatmak. Zekâ, nadir olana, yeninin dayanılmaz çekiciliğine meftundur. Akılise temkinli olmayı, ince elemeyi ve sık dokumayı, yani ayniyet prensibinebağlı olmayı tercih etmiştir. Devam edeceğiz nasip olursa, selam ve dua ile..
TEŞEKKÜR
Annem vekayınvalidemin ameliyatlarını yaparak sağlıklarına kavuşmalarına vesile olan,Halka hizmeti Hak’ka hizmet gören, KonyaBeyhekim Hastanesi Başhekimi dostum, Op.Dr. Gökhan DARILMAZ beyefendiye;
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Yücel GÜLTEKİNbeyefendiye;
Dâhiliye Uzmanı Dr. Kâzım YILDIRIMbeyefendiye;
Genel Cerrahive Dâhiliye servisi tüm personeline TEŞEKKÜRLERİMİ ARZ EDİYORUM. Böyle birkurumun Konya’mızda hizmet vermesinden ötürü gurur duyuyorum.
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!