Doğru kullanıldığında Milletlere çağ atlatan yanlış kullanıldığında ise tarih sayfasından silen bir olgudur sulama... Dünyadaki en eski medeniyetlerin kurulduğu yer olarak bilinen bölge, anadolunun güney doğusunu kapsayıp, güneyinde kızıl denize kadar uzanan yerdir,diğer adıyla Mezopotamya.

Olaya sulama açısından baktığımızda dünyadaki en eski sulama izlerine bu bölgede rastlanmaktadır. Bu sulama şekli, zamanın imkanlarına göre nil nehrinin uygun yerlerinden suyu eğim yönünde kanalize ederek iç bölgelere kadar hendeklerle taşımak suretiyle nispeten yüksekte kalan alanlara suyun götürülerek tabiri caizse vahşi sulama dediğimiz yöntemle kullanılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Bir diğer yöntemi de nil nehrinin etrafındaki çiftçiler her bahar nehrin taşma bölgelerinde suyun çekildikten sonraki kalan 5-10 cm. lik alivyon tabakasını kullanabilmek için nehri taşırmışlar, ve bu vesileyle nehrin taşıdığı alivyon tabakası çökmüş arazi yüzeyinde kalmış ve bu arada taban suyu kontrolsüz bir şekilde yükselmiş oluyordu.  Bu yöntemdeki esas maksat nehrin taşıdığı verimli siltasyon tabakasından faydalanmaktı. Bu uygulamayla siltasyon çökeltiliyor ama kontrolsüz bir şekilde taban suyuda bilinçsizce yükseltilmekteydi.

Gerek kurak zamanlarda, nehrin basit yöntemlerle taşırılması sonucunda sulanan bölgeler, gerekse siltasyon bölgeleri oluşturulmak için taşkın alanlarında fazla sudaki tuz, drenajın olmamasından dolayı toprakta  birikmekteydi.

 Az tuzlu sular dediğimiz sulamacılık açısından pratikte tuzsuz gibi nitelediğimiz sular dahi kurak bölgelerde tedbirsiz kullanılırsa, belirli aralıklarla yıkama suyu da verilmezse toprak içerisinde belirli bir zaman sonra tuz birikimi başlar çünkü sıfır tuzlu su yoktur.

Başlangıçta bu durum farkedilemediğinden dolayı sadece verim artışı göz ününde bulundurulduğundan olabilecek kötü sonuçlar kestirilememişti. Ama bu durum uzun yıllar devam ettikten, toprak tuz oranı iyice yükseldikten sonra anlaşılmış ki bilinçsizce vahşi sulamanın kısa süredeki faydası uzun yıllarda telafi edilemeyen zararlarının yanında hiç bir şey değilmiş. Ve neticede o bölgede sudan dolayı verimli toprakların savaşları yapılmış ama bilinçsiz sulamadan dolayı savaşsız medeniyetler yıkılmıştır.

Belki suyun azlığı çokluğu veya ekonomik kullanılması bütün bölgeye yetmesi açısından önemlidir. Ama burada dikkat çekilmek istenen suyu doğru kullanmadığımız için geçmiştekilerin başına gelenin bizimde başımıza gelmekte olduğudur.

Bu durum bilinipduragelinirken, günümüzde halen belki nil nehri taşırılmıyor ama benzer bir şekilde Atatürk barajını ve bunun gibi baraj ve göletleri ovalarımıza taşırarak kendi elimizle kendi topraklarımızı süratle çoraklaştırmaya devam ediyoruz.

TAŞIRMA DEĞİL SULAMA YAPALIM

 

Selam ve dua ile...

Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!