Boğaz'ın Anadolu yakasında, Fatih döneminden itibaren Osmanlı padişahlarının ilgi gösterdiği yerlerin başında Beylerbeyi gelmektedir. Boğaz'ın bu bölümü için, 'Beylerbeyi' adından daha önce tanınmış ad "İstavroz Bahçesi"dir. O nedenle bu alan, sarayın inşaatından sonra bile tanınmış olduğu adla anılmaya devam etmiştir (Cezar, 1971).
Evliya Çelebi; seyahatname'sinde İstavroz adının kaynağına değinmiş, Eremya Çelebi Kömürciyan da eserlerinde 17. yüzyıldaki İstavroz Kasabası'na yer vermiştir. (Kömürciyan, 1987).
İstavroz ve Kuzguncuk arasında bugün 'Beylerbeyi' adı verilen yer, 17. yüzyılda henüz bu adı taşımamakta, İstavroz'un bir kısmını teşkil etmektedir. İnciciyan, burada IV. Murad'ın bir sarayının bulunduğu, fakat III. Mustafa'nın onu yıktırıp arsayı halka sattırdığı; Beylerbeyi'nde 'Arslanağzı' denilen suların aktığı ve meşe ağaçlarının gölgelediği eski sarayın yerinin de güzel bir mesire alanı olduğunu söylemektedir.Özellikle I. Mahmud döneminden itibaren Beylerbeyi'nin adı daha fazla duyulmaya başlanmıştır. Bu ilgi, Beylerbeyi Sarayı'nın devamlı şekilde elden geçirilmesini sağlamıştır.
Nitekim, 1734'te Beylerbeyi Sarayı bahçesi, esaslı bir biçimde düzene sokulmuş ve 1735'te burada bir köşk yaptırılmıştır (Cezar, 1971).
18. yüzyılın sonlarına doğru I. Abdülhamid zamanında İstavroz Bahçeleri'nin büyük arazisi, bir istimlak problemi yüzünden parçalanarak halka satılmış, burası Osmanlı
padişahlarının yazlığı olmaktan çıkmış ve İstavroz Bahçeleri önemini yitirmiştir (Batur, A.).
Babası III. Selim'in 1807 yılında öldürülmesi üzerine Topkapı Sarayı'ndan uzaklaşmak isteyen ve Batılılaşma girişimlerini yasalaştıran II. Mahmud, kendine devleti yönetecek bir saray gereği duyduğu ve Boğaziçi 'nde büyük bir saray yaptırmayı düşündüğü zaman ilk aklına gelen yer eski İstavroz Kasrı'nın bulunduğu Beylerbeyi olmuştur. Eski İstavroz Bahçesi'nin I. Abdülhamid döneminde çeşitli ellere geçmiş olan arazisi, sahiplerinin rızası ile halktan parası ödenerek geri alınmış ve bugünkü Beylerbeyi Sarayı'nın işgal ettiği alan üzerinde çeşitli daireleri kapsayan iki katlı, ahşap ve sarı boyalı büyük bir sahil sarayı yapılmıştır (Sözen, 1991).
Miss Pardoe "Harikulade bahçeleri ve köşkleriyle Beylerbeyi Sarayı, imparatorluk konutlar içinde en hoş ve zarif olanıdır, Sultanın Asya kıyısındaki yazlık sarayı Boğaziçi'ndeki en zarif objedir.", Alphonse de Lamartine, " Avrupa kral sarayları arasında bu kadar debdebeli, pırıltılı, bu kadar göz kamaştırıcı bir yapı bilmiyorum" ve Gerard de Nerval, "Dünyanın en güzel ve zarif ikametgahlarından biri olan saray..." şeklindeki ifadeleriyle bu saraya olan hayranlıklarını dile getirmiştir. (Arslan, 1992).
Eski Beylerbeyi Sarayı'nın bahçeleri son derece güzel ve özenle düzenlenmiştir. Miss Pardoe' nun anlatımından, saraya kara tarafından büyük mermer bir kapıdan girildiği, arkasında üst üste taraçalar halinde düzenlenmiş geniş bahçelerin olduğu ve her biri yabancı bir bahçıvan yönetimindeki bu bahçelerin, bahçıvanların kendi ülkelerindeki beğeniye göre düzenlendiği, denize bakan tarafında altın yaldızlı kapı ve kafesli bir duvar olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Beylerbeyi Sarayı, İstanbul'daki padişahlık sarayları içinde Avrupalı gezginlerin en fazla ilgi hayranlığını toplayan saray yapısı olmuştur.
Bugün Boğaziçi Köprüsü üzerinden bakış, Beylerbeyi Sarayı bahçesinin Selamlık ve Harem olmak üzere aralarında bir duvarla nasıl ayrıldığını göstermektedir. Burası, her birinden ayrı güzellikte Boğaz manzarasının görülebildiği setli bahçeler, çiçek tarhları ve hayvan heykelleriyle süslenmiştir. En üst sette 40 x 70 cm. genişliğinde, 3.m. derinliğinde büyük bir havuz bulunmaktadır. (Akın, 1989).
2 . Beylerbeyi Sarayı Bahçesi
Yeni Sarayın bahçeleri, gerek genel konumca, gerekse de ayrıntıları bakımından ileri İtalyan Rönesans'ına en çok yaklaşan Osmanlı bahçesi olma özelliğini taşıyarak, bu konuda ülkemizdeki tek temsilci olması bakımından kültürel mirasımızın önemli bir parçası olmuştur.
Bugünkü Beylerbeyi Sarayı'na ilk girildiğinde karşılaşılan bahçe Harem Bahçesi'dir. Buradan rıhtım boyunca deniz köşklerini görerek Selamlık Bahçesi'ne geçilmektedir. Burada boylu Maglonia grandiflora (manolya) ve Platanus acerifolia (akçaağaç yapraklı çınar) ağaçların ver bambuların arasına yerleştirilmiş bronzdan hayvan heykelleri ortadaki havuzun çevresini süslemektedir . Bu bahçeden sonra saraya giriş üç yerden olup, Harem, Selamlık ve Koltuk kapılarından sağlanmaktadır. Batıda yer alan Selamlık kapısının önünde yarım daireler biçiminde mermerden iki aslan heykeli bulunmakta ve buradan dört basamakla Selamlık'ın giriş salonuna çıkılmaktadır (Ülgen, 1997).
Yazlık bir sahil saray olarak yapılan Beylerbeyi Sarayı'nın arkasındaki setler halinde uzanan bahçelerin bir bölümü 'Geyiklik' adı ile anılmaktadır. Abdülaziz döneminde kuşluk, güvercinlik ve aslanhane olarak ayrılan bu mekanlarda, geyikten aslana kadar birçok hayvanın barındığı bilinmektedir (Konyalı, 1976). Sultan Abdülaziz'in kendisine alıştırdığı aslanın kafesi de burada yer almış ve padişah Beylerbeyi Sarayı'na geldikçe bununla oynamıştır.
A. Harem ve Selamlık Bahçesi
Neo-Rönesans ve Barok stillerinin karmasından oluşan Beylerbeyi Sarayı incelendiğinde sarayın önünde, ortadaki havuza göre simetrik olarak düzenlenmiş geniş ve düz bir bahçe yer almaktadır. Bahçenin tasarımında İtalyan ve Fransız bahçe stillerinden etkilenilmiştir. Saray yapıtı önündeki alt düzlem bahçe, ortadaki havuza göre aksiyal ve bakışımlı düzeni ile tipik bir formel stilde düzenlenmiş Batı bahçesidir. Bahçede yer alan heykelleri ve diğer kent mobilyaları da yine aynı etkiyi belirgin bir şekilde yansıtmaktadır. Ancak tarhlar içinde yer alan bazı ağaçların varlığı bahçeyi tamamen formel stilde düzenlenmiş Batı bahçesinden ayırıp Dolmabahçe Sarayı'nda olduğu gibi Osmanlı bahçesindeki gölgeli alanlar yaratma kavramına yaklaştırmaktadır. Alt düzlemden, ileri Rönesans-Barok stili iki yönlü merdivenlerle sarmaşıklarla kaplı setler şeklinde düzenlenmiş üst bahçeye ulaşmaktadır. O dönemde bu setlerin üzerinde, göller, çağlayanlar, çiçek bahçeleri, nadide kuşların yetiştirildiği kuşluklar, içinde aslan kaplan ve başka vahşi hayvanların gezindiği geniş kafesler yer almıştır (Evyapan, 1972; Evyapan, 1974).
Saray yapısının yanı başındaki formel stilde düzenlenmiş bahçe, hareket anlatan merdivenler dizisi ,setlerin yükselişi, heykeller veya havuz gibi bir simge öğesi ve koruluk sıralanması tipik bir ileri Rönesans-Barok bahçe gelişimi olarak gözükmektedir. Başka bir deyişle yapıt yanındaki formel bahçe düzeni, giderek yumuşamakta ve sonunda koruluğun doğal düzenine dönüşmektedir .Kendi içinde aksiyal olan bu gelişim, saray yapıtına göre aksiyal değildir ; aksine saraya dik bir açı üzerinde uzanmaktadır. Ancak aksiyal gelişimin alt düzlem formel stildeki bahçe ucunda denize bitişi, bu yönde gelişime anlam vermektedir (Evyapan, 1974)
Beylerbeyi Sarayı bahçelerinde kullanılan farklı form ve stilde planlanmış su öğeleri ve havuzların kullanım amaçları farklılık göstermektedir. Selamlık ve Harem bahçelerinde yer alan informel stilde planlanmış grotto süs havuzları, özellikle önceleri yalnızca yazlık saray olarak kullanılan Beylerbeyi Sarayı bahçelerinde serinletici etkileriyle sultanların daha çok tercih edecekleri mekanlar oluşturmak , bunun yanısıra her iki bahçedeki sirkülasyonu yönlendirmek amacıyla kullanılmışlardır. Selamlık ve Harem bahçelerindeki boylu ve geniş tepe tacını sahip ağaçlar da, tıpkı Dolmabahçe Sarayı Kuşluk Bahçesi'nde olduğu gibi tavan etkisi yaratarak bu mekanların gölgeli ve serin alanlar olarak algılanmalarına katkıda bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra Set Bahçeleri'nde yer alan durağan, büyük dikdörtgen havuz ise daha çok içinde balık, tekneyle gezmek ya da su oyunları yaratmak gibi farklı rekreasyonel amaçları için saray halkının kullanımına sunulmuştur.
B. Set Bahçesi
Sarayın iki yanında yer alan Selamlık ve Harem Bahçeleri'nde aksa bağlı simetri görülmekte ve mermer kapılardan kokulu ve renkli çiçeklerin bulunduğu, aralarında türlü kuşların dolaştığı, fıskiyeli havuzların bulunduğu setli bahçeye girilmektedir. Daha çok II. Mahmut döneminde, ileri Rönesans ve Barok stilleri karışımında düzenlenen bahçe, arazinin çok eğimli olması nedeniyle yedi kat teras üzerinde yer almaktadır. Her terasta farklı form ve boyutta yer verilen su öğesi, dördüncü terasta bahçenin en güzel yeri olan grottodan beslenen dikdörtgen kuğu gölü ve alt terastaki Barok stilinde planlanmış havuzlar ile çeşmeler birbirinden kopuk bir şekilde bahçede yer almaktadır. (Akdoğan, 1995; İskender, 1995)
Kurulması oldukça zor ve masraflı olan setli bahçelerin en büyük ve en güzel örneklerinden birisi Beylerbeyi Sarayı'nda görülmektedir. Bu bahçede yedi kat ve bazıları 125 m.'ye kadar uzanan setler bulunmaktadır. Burada yedi kat set ile yetinilmeyip, arada bulunan yolun üzeri tonoz ile örtülerek bahçeye verilmiş ve bu şekilde bahçenin Boğaziçi sahiline kadar kesintisiz devamı sağlanmıştır. Setler, ayrı ayrı bahçeler şeklinde işlenmiş ve birbirine merdivenler ve rampalarla bağlanmıştır. Ancak set düzeninin, Abdülaziz döneminde önemli bir revizyondan geçirilmiş olduğu da görünmektedir. Özellikle yeni Beylerbeyi Sarayı'nın konseptine uygun bahçe düzenlemeleri, oval çiçekler, havuzlar ile üçüncü ve dördüncü seti bağlayan merdivenler grubu, Abdülaziz dönemi üslubuna bağlı bir düzenlemeye işaret etmektedir. Abdülaziz zamanında merdivenler ve parmaklıklar yeniden yapılmış, orijinal stili değiştirilmiştir (Evyapan, 1974; Eldem, 1976; Yaltırık, vd, 1997)
Genel olarak bakıldığında set bahçelerinde gerek setleme şekilleri, gerek merdivenlerinin konum ve biçimlerinin Avrupa stili bahçe etkisini taşıdığı görülmektedir. Setler nitelikçe İtalyan Toskan bahçelerinde yer alan setlere benzemekte, ama sayılarının çokluğu ve her birinin genişliği ve uzantısı Toskan ölçülerini aşmakta ayrıca en gerideki sette yer alan gayet geniş bir havuz gelişimi tamamlayıp, koruluğunun başlangıcını simgelemektedir. Bu nedenle ölçek olarak daha çok Fransız Barok bahçe stiline yakın ama onlar gibi eğim üzerine yayılmış değil, setlerle ayrılmış bir durumda gözükmektedir.
Sultan Abdülaziz zamanında, setler esaslı değişikliklere maruz kalmış, merdiven ve parmaklıkların yeniden yapılması ile yetinilmeyerek bütün tarhlar Natüralistlik üslubuna ve gönül zevkine göre değiştirilmiştir. Bu nedenle istinat duvarları ile büyük havuzdan başka hiçbir yerde, eski düzeni hissetme olanağı bulunmamaktadır.
C. Büyük Havuz , Sarı ve Mermer (Serdab) Köşk
Mevcut bahçenin esaslarını II. Mahmud 1828-1830 yılları arasında kurdurmuştur. Setler, büyük havuz, ve mermer köşkü onun eseridir. Mermer Köşkü'nün konumuna bakılarak, en geç II. Mahmud döneminde, arazinin topografik verilerine uygun bir setleme sisteminin düzenlenmiş olduğu söylenebilmektedir. Büyük mermer levhalarlar katlanmış cepheleri nedeniyle bu adı alan mermer köşk (Serdab Köşkü), II. Mahmud'un yaptırdığı eski Beylerbeyi Sarayı'ndan kalan tek yapıdır. Bu köşkün karşılıklı sel- sebilleri, bunların altındaki tekneler ve bu teknelerden taşan suları orta havuza akıtan, mermer içine oyulmuş su kanalları dikkat çekicidir. Bu su kanalları, kıyı kotundan sonraki üçüncü set üzerinde, büyük havuzun gerisinde, kısmen arazi içine, dördüncü sete gömülü olarak yapılmıştır.
Dördüncü sette yer alan geniş su öğesinin kullanımının durağan olması Floransa Villaları devrinin özelliklerini yansıtmaktadır. Bahçelerde yer alan heykeller ve bahçe mobilyalarının özellikle havuzların etrafında konumlandırılmış olmaları da ileri Rönesans karakterlerini yansıtmaktadır.
Arka bahçe bölümünde Sarı Köşk ve Serdab Köşkü vardır. Bu üçünün arasında ise kayıkla gezilebilecek büyüklükte bir havuz yer almaktadır.
Havuzlar ve göletler; içinde balık tutmak, tekneyle gezmek ya da su oyunları yaratmak için özellikle rekreasyonel amaçlarla tasarlanmışlardır.
D. Sahil Ön Bahçesi
Sarayın denize bakan tarafı, Dolmabahçe Sarayı örneğindeki gibi mermer bir rıhtım ve yerine göre kafeslik, parmaklık ve duvar ile kapanmış durumdadır. Duvarların üstünde tek tipte ve belli aralıklarla konumlandırılmış aydınlatma direkleri ve fenerli babalar bulunmaktadır.
Yeni Beylerbeyi Sarayı, geniş bir rıhtımın gerisinde kalmaktadır. Rıhtım ile saray
arasında, saray kitlesinin yatay etkisini güçlendiren ve gerisindeki yeşillikle birlikte çevreye uyumunu sağlayan ve boydan boya kesintisiz uzanan bir duvar vardır. Beylerbeyi Sarayı'nın iki tarafındaki duvarların içine göz gibi köşkler ilave edilerek duvarların yeknesaklığı giderilmeye çalışılmıştır (Eldem, 1976; Yaltırık, vd., 1997).
E. Bitkisel Elemanlar
Beylerbeyi Sarayı bahçesi bitkisel peyzaj düzenlemesinde kullanılmış olan egzotik ağaç ve çalıların başlıcaları; Magnolia grandiflora (büyük çiçekli manolya), Fagus sylvatica Atropuspurea (kırmızı yapraklı kayın), İstanbul'da tek örneği olarak saptanan Aesculus glabra (at kestanesi), saraya tünelden girişte yer alan Ulmus glabra Pendula (sarkık dallı karaağaç), girişe yakın, geniş bir alanda yayılmış olan Philostachys bambusodes (bambu)'dir. Saray bahçesinin genel tasarımında ileri Rönesans-Barok bahçe stillerinin etkili olduğu görülmektedir.
Moltke, setler halindeki bahçelerde yer alan fıskiyeli havuzların etrafını servi ve portakal ağaçlarından piramitlerin çevrelediğini ve yine bu teraslarda güzel limonluklar ve köşkler bulunduğunu belirtmektedir. (Arslan, 1992).
19. yüzyıldan bir belge Beylerbeyi Sarayı ve Topkapı Sarayı bahçelerinde yetişen meyve ve sebzeleri bildirmektedir: taze sakız kabağı, taze fasulye, taze patlıcan, semizotu, taze asma yaprağı, kuşkonmaz, çilek, limon, nane, taze üzüm, kereviz, şalgam, taze bakla, taze erik (Atasoy, 2002).
4.1.2.3. Sonuçlar
- Beylerbeyi Sarayı, Rönesans Devri'nin yenilikçi anlayışı içinde gelişmiş setli bahçeleri ile ülkemizde tek olma özelliğini elinde tutan bir saraydır.
- Sarayın gerek Selamlık , gerekse de harem bahçelerinin zemini çakıl ile döşenmiştir. Bahçelerdeki havuzlar, oluşturmaya çalışılmış olan simetrik düzen, topiary sanatı kullanılarak şekil verilmiş bitkiler, aydınlatma direkleri ve hayvan heykelleri ile formel stilde düzenlenmiş Batı bahçesi etkisi bir dereceye kadar yansıtılmaya çalışılmıştır.
- Beylerbeyi Sarayı bahçelerinde kullanılan kent mobilyaları mekansal algılama açısından irdelendiği zaman, diğer saraylarımızdaki uygulamaların aksine, alanın tarihi yapısına biraz daha uyumlu elemanların uygun yer ve konumlarda kullanıldıkları dikkati çekmektedir. Özellikle Selamlık ve Harem bahçelerindeki havuzların çevrelerinde yer alan oturma elemanları uyumlu sadelik ilkesi ile mekanın biçimlenmesine katkı sağlamaktadırlar. Bu elemanların sade ve birbirleriyle yarışmayan nitelikte olması oldukça önemlidir.
- Sarayın genel bahçe düzenlemesinde simetriye çok fazla yer verilmemiştir. Yine bu bahçede, Dolmabahçe Sarayı'nda oldukça fazla yer verilmiş olan çiçek vazoları ve saksıların da pek fazla kullanılmadığı dikkati çekmektedir.
- Beylerbeyi Sarayı bahçesinin bitkisel tasarımı incelendiğinde belirli kurallara uygun birbiriyle uyumlu kompozisyonların yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bahçede gövde, dallanma ve tomurcuklanma şekli yönünden dikkat çekici özelliklere sahip kaligrafik bitkiler kullanılmamıştır. Ancak özellikle Selamlık ve Harem bahçelerinin ana aksa yakın kısımlarında Taxus baccata (adi porsuk) ve Laurus nobilis (defne) bitkilerine topiary sanatı kullanılarak budama ile şekil verilmiş olduğu dikkati çekmektedir. Bu uygulama günümüzde de devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
- Sarayın bahçelerinde kullanılan bitki türlerinin genellikle kışın yaprağını döken ağaçlardan seçilmiş olması, Rönesans bahçeleriyle karşılaştırıldığında bir farklılık olarak karşımıza çıkmakta, ancak bu farklılığın sarayın bir yazlık saray karakteri taşımasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Bitkisel peyzajda çoğunlukla kaba dokulu bitkilere yer verilerek belki de mekanlara sınırlama getirilmeye, böylece daha kolay algılama yaratılmaya çalışılmıştır. Bunun yanısıra mevsimlik çiçek kullanımı hariç bahçe genelinde renklenmeye pek fazla yer verilmemiştir.
- Beylerbeyi Sarayı ve Set Bahçeleri de 15-17 Kasım 1984 Milli Saraylar Sempozyumuyla birlikte, Dolmabahçe, Yıldız ve Çırağan Sarayları gibi 'Milli Saraylar' kapsamına alınmış, saray ve bahçelerimizin dünya kültürüne özellik ve önerilerine uygun olarak tanıtmak amacıyla Prof. Dr. Metin Sözen yöneticiliğinde, günümüzde halen sürdürülmekte olan onarım ve restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. Bu çalışmalar saraylara bağlı yapıların ve bahçelerin özgün kimliklerine uygun olarak yeniden düzenlenmelerini de kapsamaktadır.(Güloğlu, 2004).
- Saray ve bahçeleri ile ilgili olarak 1985 yılında Ekrem Gürenli tarafından gerçekleştirilen peyzaj projesi uygulamaya konulmuştur. Bu projenin daha önceki tarihlere ait planlarla karşılaştırılması sonucu, sarayın iki yanında yer alan oval havuzların çevresine ilişkin tasarımın biraz daha Barok bahçe stili eğilimine yaklaştırıldığı görülmüştür. Bu çalışmanın tamamlanmasının hemen ardından Beylerbeyi Sarayı Set Bahçeleri, onarım tamamlanan Mermer ve Ahır Köşk 1985'te ziyarete açılmış, bunları Sarı Köşk izlenmiştir (Yıldızcı, 1985).
- Avrupa ve Anadolu yakasını birleştirmesi bakımından ulaşım için günün her saatindeki trafik yoğunluğuna rağmen, önemi açık olan Boğaziçi Köprüsü'nün yapımı için, tarihi kültürel mirasımız içinde çok özel bir yeri olan Beylerbeyi Sarayı ve Set Bahçeleri feda edilmiştir. Bunun yanısıra geçmişte arka fonda yer alarak sarayın denizden olan görüntüsünü vurgulamaya yardımcı olan koruluk, hem Boğaziçi Köprüsü yapımı, hem de yoğun yapışmalar nedeniyle yok olmuş, bu durum saray saray yapısının denizden olan görüntüsünü olumsuz yönde etkilemiştir.
- 1973 yılında yapımı tamamlanarak ulaşıma açılan Boğaziçi Köprüsü, sarayın hemen üstünden geçmekte; yüzyıllar boyunca zor birikebilmiş, bambaşka ölçülerle yapılmış tüm eski dokuyu ezmektedir. Anadolu yakasındaki demir-çelik konstrüksiyon Boğaziçi Köprüsü'nün Beylerbeyi Sarayı bahçesinde yer alan kunt ayakları nedeni ile saray eski perspektifini yitirmiş, bu kütlelerin etkisi altında kalmıştır. Ayrıca Beylerbeyi Sarayı ve Set Bahçeleri'nin statik hesapları saray yapıldığı zaman, böylesine bir kütlenin var olabileceği düşünülerek yapılmadığından köprü trafiğinin titreşimlerinin uzun vadede olumsuz ve ağır etki yaratacağı kesin olarak görülmektedir. (Güloğlu, 2004).
- Nitekim son yıllarda Beylerbeyi Sarayı'nda yapılan ölçümlerde sarayın, özellikle Mermer Köşk ve Ahır Köşkü'nde titreşimlerden dolayı bir takım önemli hasarlar tespit edilmiştir (Gülersoy, 1982).
Kaynak;FAHRİ MUTLU,2006, "Xıx. Yüzyıl osmanlı saray bahçelerinde batılılaşma'nın tasarıma etkilerinin Peyzaj tasarım ilkeleri açısından irdelenmesi",B.Ü.Fenbilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi, İSTANBUL
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!