Deprem parkları, günlük hayatta halkın park ihtiyacını sağlayan alanların deprem zamanında acil ihtiyaçlarını karşılamasına yönelik dizayn edilmiş fonksiyonel parklardır.
Deprem, 17 Ağustos 1999 ve sonrasında ülkemizin, özelliklede İstanbul’un gündemine girdi. İstanbul’daki yeşil alan dağılımının gelişigüzel olduğu, etki alanları yönünden de bir dengesizliğin bulunduğu ortaya çıktı. Çünkü deprem sonrasında sokaklara dökülen ve günlerce evlerine girmeye cesaret edemeyen İstanbul halkı gidebileceği yeşil alanları bulmakta ciddi sorun yaşamıştır.
Türkiye'de kentsel peyzaj planlamasında ve kent planlamasında yeşil alan sisteminin standartlara uygun olarak planlanması ve imar planlarında düzenli yapıya kavuşturulmasının sağlanması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kentsel alanlara ait veri eksiklikleri sağlıklı bir planlamayı engellemektedir. Yeterli veri sağlandığında coğrafi bilgi sistemleri ile hızlı ve sağlıklı bir analiz yapılması mümkün olabilmektedir. Bu araştırmada İstanbul gibi metropoliten ölçekli bir kentte bu analiz gerçekleştirilebilmiştir.
A- Deprem öncesi ve sonrası
Kentsel peyzaj planlamasının ve kent planlamasının bir parçası olan yeşil alanların deprem öncesi ve sonrası kullanım ve dönüşümü ile kentsel anlamda baskın ve belirleyici bir işlev üstlenebilmesi için, yeşil alanların planlama ölçeğinden başlayan bir tasarım girdisi olarak ele alınması gerekmektedir.
Deprem öncesi ekolojik, fiziksel ve ekonomik işlevleri ile insan sağlığı ve yaşama mekânı arasında kurulacak organik bağda önemli role sahip olan yeşil alanlar deprem sonrası ortamlarda ise fiziksel yapılaşmanın yerini ve rolünü üstlenmekte, olağan kullanımlarından farklı işlevler barındırmaktadır. Yapılan araştırmada İstanbul kentinde mevcut yeşil alanların alansal ve sayısal açıdan yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak İstanbul yeşil alan durumuna sadece nüfus alan ilişkisi olarak bakmamak gerek.
.
b-Halka açılmayan yerler
Toplam yeşil alanlar açısından bakıldığında, kişi başına en büyük yeşil alan miktarının Sarıyer, Bakırköy ve Beykoz ilçelerinde olduğu görülmektedir. Bu, söz konusu bölgelerdeki halka açılmamış koru, çayırlık, orman ve mezarlık alanlarının fazlalığından kaynaklanır.
Örneğin Belgrad Ormanları: Orman Genel Müdürlüğü'ne bağlı Belgrad Ormanı'nın toplam alanı 5 bin 442 hektardır. Bunun sadece 475 hektarı halka açık. Ne var ki deprem sırasında en çok zarar gören ve en az yeşil alana sahip olan Avcılar, Esenler, Güngören, Bağcılar ilçesi halkının kentin 20 kilometre dışındaki Belgrad ormanlarına gitmesi mümkün değildir. İstanbul kentinde yeşil alanların dağılımı etki alanları itibarıyla homojen bir dağılım göstermemektedir. Doğal bir sonuç olarak da yeşil alanlar deprem sırası ve sonrasında alternatif kullanımlara olanak verememektedir.
İstanbul kentinde yeşil alanların dağılımının etki alanları itibarıyla homojen bir dağılım göstermemesi nedeniyle; deprem sırası ve sonrasındaki organizasyonların da planlı bir süreklilik göstermemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Deprem sırasında en çok zarar gören ve en az yeşil alana sahip olan Avcılar, Esenler, Güngören ve Bağcılarda yoğun yapılaşma sonucu yeşil alanların yetersiz kaldığı, güvenli araç ve yaya trafiğine olanak vermeyen ve hiyerarjik büyüklük ilişkileri barındırmayan bir doku oluşturduğu görülmüştür.
c-Düşük fiziksel kalite
Mevcut olan yeşil alanların fiziksel kalitesinin düşük olması, alansal büyüklüklerinin az olması, döşeme malzemelerinin kalitesizliği, yetersiz altyapı servisleri, kent mobilyalarındaki tercihler, bitki türlerinin doğru ve sağlıklı seçilmemesi, yeşil alanların deprem sonrası üstleneceği hizmet olanağını kısıtlamaktadır.
Yeşil alanların gerek donatım ve gerekse nitelik yönünden önemi alansal önemi kadar büyük. Bu nedenle alansal yeşil alan yetersizliğinin, kalitatif açıdan iyileştirilerek kullanım yoğunluğunun artırılması gerekir. Bunun için mevcut aktif yeşil alanlarla, pasif yeşil alanların revizyon çalışmaları yapılarak, kalitatif bakımdan iyileştirilmesinin sonucunda bu alanların kullanım yoğunlukları artırılmalıdır. Belediyeler halkın kullanımına açtıkları, donanım ve nitelik açısından eksik, noksan ve yetersiz alanlardaki düşük yoğunluğu yükseltmek için yeni donanımları devreye sokarak, nitelik iyileştirilmesine gitmeli. Mevcut açık ve yeşil alanların deprem sonrasında ağırlıklı olarak enkaz ve moloz yığılması için depolama alanı olarak kullanılması sonucunda kentsel mekân psikolojik açıdan olumsuz bir simgesellik kazanmaktadır.
d-Fonksiyonel hale getirilmeli
Mevcut açık alanların ve yeşil alanların bulunduğu yerler ve büyüklükleri deprem sonrası ortaya çıkan yangın ve benzeri sorunlar için güvenli bir ortam sağlayamayışı nedeniyle zararın ve etkilerin azaltılması işlevi gerçekleşememektedir. Deprem öncesi halkın rekreatif istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan aktif yeşil alanlar, yeşil alan standartları göz önüne alınarak artırılmalı, deprem sonrası kullanım içinde gerekli donatılar ile fonksiyonel hale getirilerek kullanıma açılmalıdır.
Deprem sonrası ihtiyaçlar olarak deprem zedelerin başta güvenlik olmak üzere acil ihtiyaçlarının karşılandığı, müdahalelerin yapılabildiği, kentsel servislerin kaydırıldığı yeşil alanlar yaşamın tekrar başladığı yerler olacaktır. İstanbul’da ilk etapta aktif yeşil alanlarının mahalle ölçeğinde ele alınarak, minimum yeşil alan standartları doğrultusunda yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ardından da alınan kararların uygulanması mevcut yeşil alanlara yansıtılarak aktif yeşil alanların iyileştirilmesi zorunluluk kazanmalıdır.
Her mahallede en az bir adet olmak üzere deprem parkı planlanmalıdır. Deprem parkı deprem sırası ve sonrasında bir helikopter pisti olarak, açık hastane olarak, geçici iskân alanı olarak, tahliye/boşaltma alanı olarak kullanıma cevap verebilmeli. Ayrıca bu parkın alt kodu malzeme ve gıda temini için depo olarak kullanıma cevap verebilecek şekilde inşa edilmelidir.
e-Hayati işlevler
Deprem sonrası kurtarma operasyonları, çadır kentlerin kurulması, geçici iskân alanlarının düzenlenmesi gibi çalışmalarda yaşanan sorunlar, deprem sonrası örgütlenmenin ve yeniden yapılanmanın büyük ölçüde şehrin dışına çıkarılması ihtiyacı, yeşil alanların deprem sonrası işlevlerini yerine getirmede yetersiz kaldığını göstermektedir.
17 Ağustos depremi kentsel peyzaj planlamasında ve kent planlamasında yeşil alanların planlamasını deprem öncesi ve sonrası için yeniden ele almanın gerekliliğini ortaya koymuştur. Yeşil alanlar planlamanın sonuç çıktısı olmak yerine öncelikli girdisi olarak ele alınmak zorundadır.
f-Deprem Park Projesi standart elamanları;
Deprem Parklarında;
- Jeneratörler,
-Sarnıçlar,
-Rampalar,
-Yardım Turnikeleri,
-Spor Tesisleri,
-Oturma Grupları,
-Yemek Dağıtım Ünitesi,
-Bilgisayar Merkezi,
-Çöp toplama Alanları Araç Parkları,
-Helikopter Pisti,
-Tuvaletler, Çamaşır ve Bulaşık hane,
-Ses Düzeni,
-Kayıp Toplanma Alanı,
-Hamam,
-Buz Pateni Sahaları,
-Flaşörler, bulunmalıdır.
Sonuç olarak; Deprem Parkları sayesinde insanlar deprem sonrası nereye gideceklerini bilecek ve buralarda çok daha çabuk bir şekilde organize olacaklardır. Deprem Parkları’nın en büyük avantajı; insanların böyle bir felaketi yaşamadan bu parklarda ne olacağını bilecek olmalarıdır.
Kaynak:Aksoy, Y. (2001). Istanbul Kenti Yeşil Alan Durumunun Irdelenmesi, Doktora Tezi, I.T.Ü Fen Bilimleri Enstitüsü),Deprem parkı düzenlemesi B.AYGÜN-A.ÇELİK B.Ü.FEN BİLİMLERİ 2004
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!