Yeni Bir Ulusal Politika: Ekolojik Tarım

Ekonomik, sosyal ve siyasî anlamda tarım dev bir sorun olarak önümüzde duruyor. AB'nin ve gelişmiş dünyanın tarım verileriyle bizimkiler arasında uçurumlar var. AB'nin adı üstünde Ortak Tarım Politikası'na (OTP) uyum için büyük değişim ve fedakârlıklar gerekecek.

 

Aslında durumumuz böylesine riskli bir dönüşümü gerektirecek kadar kötü değil zira Türkiye'nin kayda değer bir ekolojik tarım potansiyeli mevcut. Ekolojik tarım insanın ve doğanın kazançlı çıktığı bir tarım ve yaşama biçimi. Gıdada kendine yeten Türkiye'de verimliliği artırmak amacıyla küçük tarım işletmelerinin ortadan kalkmasını, üretimin mekanize olmasını ve konvansiyonel tarımda yoğunlaşılmasını önerenler bu dönüşüm sonucunda üretilecek sebze ve meyvenin kime satılacağını düşünmez;atıl olacak.Milyonlarla telaffuz edilen vasıfsız işgücünün ne olacağını ise hiç hesaba katmaz. Bu kâbus senaryosuna karşılık ekolojik tarım ve kırsal kalkınma, Türkiye'nin tek çıkış yolu konumunda. İlgi ve dikkat isteyen, emek-yoğun bir tarım biçimi olan ekolojik tarımın artı değeri konvansiyonel tarımdan kıyaslanamayacak kadar yüksek; bu beslenme ve tüketim biçimine AB ve diğer gelişmiş ülke pazarlarından talep ise olağanüstü boyutlarda. Buna karşılık konvansiyonel ürünün hiçbir cazibesi yok. Türkiye elindeki olanakları iyi değerlendirerek, AB'nin ekolojik ürün ambarı haline gelebilir. Kısacası, ekolojik tarım Türkiye'nin öncü ve örnek ülke konumuna gelmesini sağlayabilecek bulunmaz bir fırsattır.

AB'de Tarım Ve Ekolojik Tarım
Yakın zamana kadar Avrupa'nın tarım politikaları 2. Dünya Savaşı sonrasında tarumar olmuş Avrupa'nın beslenme konusunda kendi kendine yetmesi ilkesiyle belirlenmekteydi. Bu ilke kurucu antlaşma 1957 Roma Antlaşmasında yer almış, akabinde temelleri 1958'de atılan,1962'de hayata geçen ve Avrupa'nın ilk federal politikası olma özelliği taşıyan OTP'de tam ifadesini bulmuştur.Tamamen prodüktivist yani azamî verim üzerine bina edilen ve muazzam sübvansiyonlar nedeniyle komisyonun yıllık bütçesinin yıllarca yarısını tüketmiş olan bu politika zamanla AB'nin en fazla sorgulanan politikası haline gelmiştir. OTP 1980'lerin başından itibaren kontrolden çıkmış, pahalı, Avrupalı üreticiye verdiği destekten ötürü gelişmekte olan ülke üreticisini iflasa mahkûm eden, tüketici sağlığı açısından şaibeli bir politika konumuna geldi. Buna koşut olarak varlıklı Avrupalı tüketici aldığı gıdanın sağlığına etkileri  konusunda giderek bilinçlendi.

AB işte böyle bir ortamda 24 Haziran 1991 tarihli ve 2092/91 sayılı ilk ekolojik tarım yönetmeliğini kabul etti. (AB dillerinde en çok ekolojik ve biyolojik terimleri ve yalnızca İngilizce'de organik terimi kullanılıyor). Nitekim yönetmeliğin dibacesinde OTP'nin bundan böyle çevre ve kırsal alanların korunmasına, tüketici sağlığına ve ekolojik tarımda olduğu gibi toprağın aşırı kullanımının önünü alacak yeni üretim metotlarına yönelmesi gerektiği belirtilir. Kabulünün üzerinden geçen 14 yıl boyunca pek çok değişiklikle zenginleşen bu yönetmelik AB'nin tarımsal ürünlerin ekolojik üretimleri konusunda en mütekamil hukukî aracıdır. Gerek AB ülkeleri içinde yapılan ekolojik tarım ve hayvancılığın gerekse üçüncü ülkelerden ithal edilebilecek ekolojik ürünlerin tarifleri bu yönetmelikle yapılır.

Yönetmelik sonrasında AB ülkelerinde ekolojik tarım ve ekolojik ürün tüketimi konularında kayda değer bir gelişme kaydedilmiştir. Ekolojik tarım yapılan ve ekolojik tarıma hazırlık için  geçiş dönemine girmiş olan arazi yüzölçümü 1991'den bu yana 10 kat artmış ve bugün AB (2003 sonu itibariyle) 5.5 milyon hektar ve 143.000 işletmeyle Avustralya ve Latin Amerika'dan sonra dünyada en fazla ekolojik tarım yapılan bölge olmuştur. Ekolojik ürünler pazarında ise yıllık 25 milyar dolar civarındaki pazarın yarısı AB'de. Ürünler yakın zamana kadar ekolojik ürün satılan pazarlarda ve özel ihtisas dükkanlarında satılıyorken artık süper marketlerde bulunuyor ve konvansiyonel gıdadan nispeten daha pahalı olmaları bu pazarın hızla büyümesini engelleyecek gibi gözükmüyor. Uzmanlar AB'de üretilen ekolojik üründe en pahalı girdinin işleme ve dağıtımdaki el emeği olduğunu belirtiyor.

Avrupa Eylem Planı
Bugüne gelindiğinde 18 Ekim 2004'te kâbul edilen Ekolojik Beslenme ve Tarımda Avrupa Eylem Planı (EAPOFF) ve 1 Ocak 2005'te yürürlüğü girmiş bulunan OTP reformu ile birlikte ekolojik tarım artık AB'nin tarım gündeminin en tepesinde yer alıyor. OTP reformu çerçevesinde, ‘İşletmeye Tek Ödeme (Single Farm Payment)' adı altında, ne ürün ne de üreticiye dönük ve yalnızca ekoşartlılık (eco-conditionnality) ilkesiyle belirlenecek olan yeni destek politikası çok anlamlı. Ekoşartlılık çevre koruması, gıda güvenliği,  hayvan ve bitki sağlığı, ekilebilir alanların çevre ve tarımsal anlamda sağlıklı muhafaza edilmesi temelinde şekilleniyor. OTP reformu ayrıca çevre koruması, hayvan ve bitki sağlığına dönük kırsal kalkınma politikasını öne çıkarıyor. Avrupa Eylem Planı ise bu yıldan itibaren uygulanmaya başlanacak. Öngörülen eylemler 4 ana hedefe yönelik: Tüketiciyi bilgilendirmek ve bilinçlendirmek,federal (OTP) ve ulusal destek politikalarının etkinliğini artırmak,ekolojik tarım konusunda Ar-Ge çalışmalarına hız vermek,üretim normlarını, ithalat koşullarını ve teftiş koşullarını güçlendirmek. AB'nin ekolojik tarıma malî destekleri ise 2000-2006 döneminde, AB çiftçisine yılda 3.7 milyar euro destek öngörülüyor.

Ekolojik Tarım Türkiye'nin Hayat Sigortasıdır
Ülkemiz, insan gücü, toprak kalitesi, 11.000'den fazla türle son derece zengin biyolojik çeşitliliği, iklimi ve asırlardır süregelen bilgi birikimine rağmen ekolojik tarım dünyasında son derece zayıf bir konumdadır. Buna karşılık elimizdeki olanaklar ve önümüzdeki AB hazırlık dönemi bu konumdan hızla kurtulmamızı sağlayabilecek dinamiklerdir.

1985 yılında yalnızca 8 üründe yapılan organik tarım bugün 179 üründe, 13.000 üretici tarafından, 100.000 hektar alanda ve yıllık 300.000 ton kadar yapılıyorsa da, ekolojik tarım toplam tarım üretiminin binde biri seviyesinde seyrediyor. Ancak ekolojik olup olmadığı kayıt altına alınmamış geleneksel üretimi de dahil edersek, Türkiye'de konvansiyonel olmayan üretimin yüzde 30'lara varabileceği söyleniyor. Tescilli ekolojik üretimin neredeyse tamamı AB'ye ihraç ediliyor, ancak ülkenin bundan kazancı devede kulak. 25 milyar dolarlık pazarda Türkiye'nin payı 37 milyon dolarla yalnızca  yüzde 1.5. İçpazarın durumu ise çok daha zayıf: Ekolojik ürünlerin yıllık içpazar payı sadece 3 milyon dolar civarında.

Ekolojik tarım denince akla gelen sayısız avantaj arasında ülkemizi çok yakından ilgilendiren bir nokta kuşkusuz bu tarım biçiminin emek-yoğun olmasıdır. Yapılan bilimsel çalışmalar üretimin her aşamasında  insan emeğinin ne denli gerekli olduğunu bize açıkça gösteriyor. Ekolojik tarım konvansiyonel tarımdan 1.8 oranında fazla işçi çalıştırıyor.

Ekolojik tarımın unutmamamız gereken en önemli getirilerinden birisi de artık bilime dahi başvurmadan günlük hayatta farkına vardığımız iklim değişikliği, doğal alanların, hayvan ve bitki türlerin hızla yokolmaları, hava, su, toprak kirlenmesi gibi birincil çevre sorunları için benzersiz bir çözüm sunmasıdır.

Sosyal Sorumluluk Olgusu
Ekolojik tarıma yalnızca bir tarım tekniği olarak değil, sağlık ve yaşam reçetesi olarak da bakmak gerekir. Günümüzde ulusal ve uluslararası düzeyde gündeme gelen sosyal sorumluluk olgusunun bireysel düzeye indirilebilmesi, kişilerde farklılıklara karşı hoşgörü, farkındalık ve sorumluluk yaratılabilmesi ciddî bir bilinçlenmeyi gerektiriyor. Bunun için de toplumsal araçlara ihtiyaç var. İnsanların birbirleriyle ve doğayla yeniden şuurlu bir iletişim, etkileşim kurabilmesi için bunun güncel pratik adımlarının tanımlanması gerekir. İşte bu noktada kendi çocuğuna yedirmediği sebzeyi başkalarının yemesi için yetiştirip bundan para kazanmaya çalışan çiftçimiz ve tükettiği ürünün nereden geldiğini bilmeyen, faydasını-zararını ölçemeyen halkımız için ekolojik tarım yepyeni bir köprü niteliğindedir.

Ülkemizde ekolojik tarımdan sorumlu kamu birimi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'ne (TÜGEM) bağlı Alternatif Üretimler Dairesi'dir. Yaklaşık 15 kişilik bir ekipten oluşan bu birim, son dönemde, Organik Tarım Yasası'nın hazırlanması, Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik, Ulusal Strateji Raporu ve Eylem Planı hazırlığı ve bir çok eğitim, çalıştay organizasyonunu, içerisinde sivil toplum örgütlerinin, üreticilerin, kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının da bulunduğu Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi ile birlikte, tamamen katılımcı bir süreçte gerçekleştirmiştir. Gönüllülük esasına göre çalışan bu Komite, AB mevzuatı ile tamamen uyumlu olan ve 10 Haziran 2005'te yürürlüğe girmiş bulunan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in mimarıdır.

Türkiye'de Tarım Destekleri Yetersiz Kalıyor
Ülkemizde ekolojik tarım destekleri yetersizdir. Doğrudan ekolojik tarım için olmasa da çevre öncelikleri açısından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP)  Küresel Çevre Fonu (GEF) küçük ölçekli desteklerinde sivil toplum kuruluşlarına 50.000 dolara kadar, daha büyük ve ortaklı, kamunun da içinde olduğu projelere ise daha büyük boyutlu fonlar sunuyor. Bürosu geçen sene açılan Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ülkemizdeki çevre ve sürdürülebilir kalkınma, AB'ye uyum sürecini destekleyen ve sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıpları ile ilgili projeleri destekliyor. Dünya Bankası her yıl ülkemizin de içinde bulunduğu belli bölgelerde pazaryeri geliştirme (development marketplace) temalı bir yarışma ile girişimcileri destekliyor.

Ekolojik Tarım Seferberliği
Önümüzdeki dönemde ulusal düzlemde, ekolojik tarımın altyapısını ivedilikle oluşturmak,geçen Aralık ayında onaylanan Organik Tarım Yasası'nın ülke çapında ekolojik tarım seferberliğinin ilk etabı olarak hayata geçmesini sağlamak, hazırlanmakta olan Ulusal Strateji Raporu ve Eylem Planı'nı tamamlayıp hızla son kullanıcılara mal etmek,tarıma verilen ulusal desteklerde ekolojik tarıma öncelik vermek ve halihazırdaki  irili ufaklı pek çok fon ve desteğin Ulusal Strateji ve Eylem Planı çerçevesinde ekolojik üretim ve tüketimin yaygınlaştırılması için seferber etmek,AB'ye hazırlık için yapılacak tarımdaki uyum ve uygulama çalışmalarında muhataplarımız önünde ekolojik tarımın önceliğini vurgulamak ve üyeliğe hazırlık döneminde AB'nin adaylar için öngördüğü OTP uyum fonları ve "tarımsal çevre" (agri-environment) programlarını ekolojik tarımda kullanmak ülkemize yepyeni ufuklar açacak niteliktedir.

Türkiye'nin çiftçi ve köylüsü, modern diye adlandırılan konvansiyonel tarım tekniklerinin yaygınlaşması sonucunda işsiz kalarak ve yerinden yurdundan olarak değil,doğduğu yerde ekolojik tarıma yönelerek, bu tarım biçiminin gereklerini yerine getirmeyi öğrenerek, bilgisayarda ekolojik veri tabanını güncel tutarak, büyükbaş hayvanının doğumdan itibaren şeceresini kayda geçirerek ve kentlinin unuttuğu,kendisinin de unutmaya yüz tuttuğu doğayla birlikte yaşama biçimlerini günümüze uyarlayarak modernleşmeli. Bu dönüşümde rol almak ise ekonomik, siyasî ve sosyal sorumluluk taşıyan  herkesin işi olmalı.

OECD:Türkiye Ekolojik Tarımı Teşvik Etmeli
Ekim 2004'te yayımlanan kapsamlı OECD Türkiye Raporu'nda kırsal kalkınmanın ve adını vermeden ekolojik tarımın önemine işaret eden şu paragraf özellikle dikkat çekici: "İşgücünün  yüzde 30'dan fazlası tarım sektöründe istihdam edilmesine rağmen, bu sektör Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'na (GSYH) yalnızca yüzde 12 oranında katkıda bulunmakta. Bu da bu sektördeki düşük verimliliğin bir göstergesidir. Düşük okuma-yazma oranına sahip pek çok çiftçi, modern tarımsal bilgi ve teknolojiye ancak sınırlı şekilde erişebilmekte ve daha çok geleneksel üretim yöntemlerini kullanmaktadır. Türkiye, meyve ve sebze gibi yüksek katma değerli, emek-yoğun ürünlerin üretimini artırmak için çok uygun doğal koşullara sahip olup, özellikle dış piyasalara açılabilir, hele bu pazarlar daha da açıldığında bu ürünlerin ihracatını artırabilir. Ancak bu potansiyelin gerçekleşebilmesi ve üreticilerin, uygun üretim tekniklerine, yeni çiftçilik teknolojilerine ve piyasa koşullarına dayanan bir ortamda desteklenebilmesi için tarım sektöründeki danışma ve eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi önemli bir unsurdur. Alternatif istihdam ve gelir kaynağı olarak, çiftçilik dışı kırsal faaliyetler de teşvik edilmelidir."

Kaynak: Türk Ticaret Net Dergisi 2. Sayısı/Dr. Cengiz Aktar, Victor Ananias


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız