PAZARLAMA STRATEJİLERİ

Yapılan pazar araştırmalarında da açıkça kendini gösterdiği gibi pazarda var olan kuru bakliyat, zeytin yağı, kuru incir, kuru kayısı, kuru elma, bal ve birkaç çeşit reçelden oluşan ürün gamı, bir ailenin ortalama mutfak ihtiyacını karşılamaya yetmemektedir.

Tüketilen organik ürünler içinde kuru bakliyatlar toplam ürünlerin hemen hemen yarısına yakınını oluşturmaktadır. Hedef  Pazar olarak seçilen tüketici gruplarının bu tür gıdaları tüketme oranı, normal bir aileye göre daha düşük düzeydedir.
Tüm bunlar göz önünde tutulduğunda pazara; hedef kitlenin daha sıklıkla tükettiği süt ve süt ürünleri, yaş meyve ve sebze, et ve unlu mamuller gibi organik ürünler sunulmalıdır. Böylelikle ürün çeşitliliği çoğaltılıp; ürün gamı, bir ailenin mutfak  ihtiyaçlarının belli bir bölümüne hitap edecek seviyeye getirilmesi öncelikli hedef olmalıdır.

Bu yolla organik tarımsal ürünlerin,  hedef kitlenin toplam gıda harcamaları içindeki  payı arttırılmalıdır.     Bu amaçla, pazarın yeni ürünlere olan  tepkileri yakından takip edilmeli ve ürünler bu bilgiler çerçevesinde geliştirilmelidir. Gerekli görüldüğü taktirde bu aşamada  ürünlerin paket boyutlarında, ambalaj şekil ve renklerinde ve / veya ürünlerin içeriklerinde (kekikli domates salçası , ballı fındık v.b.) değişiklikler yapılarak tüketicinin ürünleri benimsemesi sağlanmalıdır. Doğru ürün içeriğini yakalamak için başlangıçta fazla miktarda üretilecek ürün çeşidinin tüketicinin aklını karıştırılabileceği ve bu nedenle  normal tarımsal ürünleri tercih edebilecekleri de  göz önünde tutulmalıdır. Böyle bir durumun ortaya çıkamaması için ürünlerin olabildiğince hızlı bir süreç içerisinde son hallerinin belirlenmesi gerekmektedir. ürüne son hali verildikten sonra daha önceden denenmiş olan, ürün ve paket boyutları pazardan çekilmelidir. Böylelikle pazara yeni sunulmuş olan ürün pazarda güçlü bir yer edinecektir. 

Bu amaçla, pazarın yeni ürünlere olan  tepkileri yakından takip edilmeli ve ürünler bu bilgiler çerçevesinde geliştirilmelidir. Gerekli görüldüğü taktirde bu aşamada  ürünlerin paket boyutlarında, ambalaj şekil ve renklerinde ve / veya ürünlerin içeriklerinde (kekikli domates salçası , ballı fındık v.b.) değişiklikler yapılarak tüketicinin ürünleri benimsemesi sağlanmalıdır. Doğru ürün içeriğini yakalamak için başlangıçta fazla miktarda üretilecek ürün çeşidinin tüketicinin aklını karıştırılabileceği ve bu nedenle  normal tarımsal ürünleri tercih edebilecekleri de  göz önünde tutulmalıdır. Böyle bir durumun ortaya çıkamaması için ürünlerin olabildiğince hızlı bir süreç içerisinde son hallerinin belirlenmesi gerekmektedir. ürüne son hali verildikten sonra daha önceden denenmiş olan, ürün ve paket boyutları pazardan çekilmelidir. Böylelikle pazara yeni sunulmuş olan ürün pazarda güçlü bir yer edinecektir.   

Fiyat Stratejisi

Organik tarımsal ürünler, normal tarımsal ürünlerden bir çok yönden farklılık göstermektedir. Bu noktadan hareketle ürün fiyatları belirlenirken 1. kalite gıda ürünlerine göre ortalama olarak % 30 oranında bir ekstra fiyat uygulaması uygulanmaktadır. Avrupa'da da  fiyatların genelde normal ürünlere göre %30 -%35 daha yüksek olduğu gözlenmektedir. ürünleri üretenlere organik tarımsal üretim yaptıkları için sertifika maliyetleri dışında normal ürüne göre ekstra olarak  %10 ile % 25 civarında fazla ödeme yapıldığı düşünüldüğünde, fiyatların  normal seviyelere indirilmesi, bu alandaki başarıyı arttıracaktır. Bir çok çiftçi  organik üretimi gelirini arttırmaktan ziyade ürününü satmayı garanti altına alabilmek için tercih etmektedir. Fiyatlandırma pazarlamayı yapan için bir sonuç değil tam aksine bir başlangıç noktası olmalıdır. Tüm organizasyon bu temel üzerine kurularak maliyetler maksimum düzeyde kontrol altında tutulmalı ve olabildiğince ekonomik olmayan davranışlardan kaçınılmalıdır. Bütün bunlara karşın bugün piyasada satılmakta olan  organik gıda ürünleri genelde birinci  kalite normal ürünlere göre %40-%70 arası daha yüksek fiyatlardan  tüketicilere ulaşmaktadır. Hedef  pazar olarak belirlenen sosyo- ekonomik grupların gıda fiyatlarına göstermiş oldukları duyarlılık oranları son derece düşüktür. Ancak bu hedef kitlenin tamamıyla gıda fiyatlarına duyarsız olduğu anlamına gelmemektedir.

Fiyatların bu derece yüksek olması, üreticilerin yüksek maliyetlerinden ziyade  bu ürünleri çiftçilere ürettiren  ve pazarlayan firmaların pazarlama stratejilerinden kaynaklanmaktadır. Genel olarak pazarlama süreci, ürün dizaynı, dağıtım, tutundurma ve kamuoyu oluşturma aşamalarındaki yanlış uygulamalar, birbirini etkileyerek fiyatların olması gerekenden çok daha yüksek düzeyde oluşmasına sebep olmaktadır. Ancak firma yöneticileri; değişen dünya şartlarında başarılı olmak için müşteri odaklı olarak çalışmak gerektiğini kabul etmekle beraber uygulamalarını üretime odaklı bir şekilde gerçekleştirmeye devam etmektedirler. üreticilerin bu tutum ve davranışları pazarın gelişmesine ve yeterince karlı bir düzeye gelmesine engel olmaktadır.

Organik ürünler pazarındaki fiyat probleminin en büyük nedeni olarak uygulanan dağıtım politikaları gösterilebilir. Türkiye'de organik ürünlerden elde edilen cironun % 65'i marketlerde, % 35'e yakın  kısmı ise sadece organik ürünler satan özel mağazalarda gerçekleştirilmektedir. Böyle bir dağıtım ilk bakışta yeni gelişen, bir organik ürün pazarı için iyi gibi görülebilir. Ancak her iki dağıtım kanalında da,  dağıtım kanalının kendisinden,  pazarlama faaliyetlerini sürdüren ana firmadan ve devlet tarafından uygulanmakta olan politikalardan kaynaklanan  ve düzeltilmesi gereken problemler vardır.       

Organik tarım ürünleri yönetmeliğince getirilmiş olan ve Avrupa Birliğine üye ülkeler ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde olmayan organik tarımsal ürünlerin diğer ürünlerden ayrı bir  reyonda satılmasını mecburi kılan uygulama dolayısıyla; organik tarımsal ürünlerin market içerisinde aldığı  reyon payları sınırlı kalmaktadır. Bu uygulamanın ortaya çıkardığı bir başka sorun ise normal ürün alan bir tüketicinin organik ürünü aynı rafta göremediği için organik ürün ile normal ürün arasında bir kıyaslama yapamaması ve çoğu zaman   aldığı ürünün organik bir çeşidinin var olduğundan bile haberi olmadan alışverişini bitirmesidir.

Ulusal perakende zincirine verilen ürünler, perakendecinin tüm şubelerinde hedef olarak seçilen müşteri kitlesi dikkate alınmadan dağıtılmaktadır. Bu uygulama; ürünlerin iade oranlarının yükselmesine neden olmaktadır. çok noktada müşteriye ulaşılması, ürünleri tanıtmak için yapılması gereken tanıtım faaliyetlerinin maliyetlerini de arttırmaktadır. Bu uygulamanın bir başka sonucu ise,  pazarlamacı firma ürünlerinin reyon düzenlerini  devamlı olarak kontrol altında tutamaması ve  müşteriye ürünlerin cezbedici şekilde sunulamaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Tüm bu uygulamalar  ürün  fiyatlarını gereksiz olarak arttırmaktadır.

Ülkemizde organik ürünler pazarının  henüz çok yeni olmasından dolayı ulusal perakendeciler konunun detaylarına çoğu zaman vakıf olamamaktadırlar. Örneğin,   organik  yaş meyve ve sebze üreticilerinden normal ürün üreticilerine  uyguladıkları  % 30'lara varan zayi oranlarını istemektedirler. Organik ürün üreticilerinin, bu derece yüksek zayi oranlarıyla  çalışmaları olanaksızlaşmaktadır. Ancak, perakendeciler bu oranlardan  ürünlerin kendilerine  paketlenmiş olarak  teslim edilmesi şartı ile vazgeçmektedirler. Pazara sunulan ürün yepyeni bir ürün olması sebebiyle üreticiler her zaman bu tip sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Organik ürünlerin pazarlamasını yapan kişi veya kuruluş bu tip problemleri aşabilmek için her zaman ürün hakkında tam ve kapsamlı şekilde bilgi sahibi olmalıdır.   

Organik tarım ürünleri dünyada olduğu gibi Türkiye pazarında da özel satış mağazaları aracılığı ile yaygınlaşmaya başlamıştır. Tamamına yakını İstanbul'da bulunan bu özel satış mağazaları genelde  A ve B sınıfı tüketici gruplarının yoğun olarak bulunduğu semtlerde faaliyet göstermektedirler. Yer seçimleri genel olarak doğru olmasına karşın bu mağazalarda çalışan personelin hem organik ürünler hakkında hem de satış konusunda  genel olarak yeterli düzeyde bir bilgi birikimine sahip değildirler.

Türkiye pazarında bir başka büyük sorun,  tüketicinin organik ürünü henüz yeterince  tanımıyor olmasıdır. Tüketicinin organik ürünü ne derecede tanıdığını yapılan pazar araştırmaları açıkça göstermektedir. Durumun böyle olduğu üretici ve pazarlamacı firmalar tarafından da kabul edilmekte ancak durumu değiştirmeye yönelik herhangi bir faaliyette bulunulmamaktadır. Pazarda faaliyet gösteren firma temsilcilerinin düşünceleri firmalarının henüz bu tür tanıtım ve bilgilendirme  maliyetlerini kaldıramayacağı yönündedir. Tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerinin bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de devlet tarafından yapılmasının gerektiğini düşünen sektör temsilcileri dahi vardır. Esasen tutundurma konusunda devlet üzerine düşenin bir kısmını; yasal düzenlemeler ve çiftçilere kullandırdığı indirimli kredi olanakları ile  yerine getirmiş durumdadır. Devlet ayrıca ulusal radyo ve televizyon kanallarına  ayda en az 30 dakikalık organik ürünler ile ilgili toplumu bilgilendirici ve eğitici yönde program yapma zorunluluğu getirmiştir. Ancak bu programların yapılmasını  ulusal televizyon ve radyo kanallarına bırakmıştır. üretici örgütleri tarafından böyle bir olanak kullanılmalı ve toplumu yeterli düzeyde bilgilendirici programların yapılması sağlanmalıdır.

Diğer yandan dağıtım kanalında uygulanan yaygın dağıtım politikası sonucunda, tutundurma faaliyetleri için gerekli  kaynak ihtiyacı da artmaktadır. Pazarın ve faaliyet gösteren firmaların yeni olması bu yüksek maliyetlerin karşılanamamasına  sebep olmaktadır.  Bu durum tutundurma faaliyetlerinin minimum düzeyde kalmasına neden olmaktadır. Buna karşın organik ürünlere misliyle fazla para ödediğini düşünen tüketici ise ürünün tadına bakmak ve ürünün diğer normal ürünlerden farkını detaylı bir şekilde bilmek istemektedir. Organik ürün ile diğer 1. kalite gıda ürünleri arasındaki farkı tam olarak anlayamayan tüketici her zamandoğal, saf, hormonsuz gibi ibareler içeren ürünlere kayabilmektedir. Bu durum mevcut organik ürünlerin satılmamasına ve organik ürün fiyatlarının daha da artmasına neden olmaktadır.

Organik tarım ürünlerinin Türkiye'de tüketiminin artırılması için yapılması gerekli olan en önemli aşamadır. öncelikle organik tarım ürünlerinin  tam olarak diğer ürünlerden nasıl bir farkının  olduğu tüketiciye tam olarak  anlatılmalıdır. Ancak bu yapılırken diğer ürünleri kötülememeye dikkat edilmelidir. Organik tarımsal yöntemlerle üretilmiş olan ürünlerin insan sağlığına olan katkılarının yanında, organik tarımsal üretimin toprağa kazandırdığı özellikler, toprağın kazandığı bu özellikler sayesinde gelecek nesillere daha temiz bırakılabileceği, erozyonu önlediği için bereketli topraklarımızın elimizden kayıp gitmeyeceği gibi temalar da vurgulandırmalıdır. Ayrıca organik tarımsal üretimin ekonomik açıdan kendine yetebilen bir tarımsal toplum yaratacaktır. Bu şekilde  köyden kente doğru göç bir miktar da olsa önlenebilecek ve kırsal kalkınma bölgesel olarak  sağlanabilecektir. Bu gibi toplumsal konuların da üzerinde durulmalıdır.Bu tip mesajlar her ürünün etiketinin üzerine iliştirilerek ufak bir kitapçıkla o ürünü kullanan tüm tüketicilere; ürünün üretildiği bölgeye, üreten insanlara ne tür katkılar sağladığını açıklayacaktır. Böylelikle tüketiciler fazladan ödemiş oldukları bedelin nereye gittiği hakkında tam bir bilgi sahibi olacaklardır. çünkü tüketicilerin fazladan ödedikleri bedelin ne için olduğunu tam ve açık olarak bilmeleri memnuniyetlerini arttıracaktır.

İhracat Olanaklarının Artırılması

Organik ürünlere olan talep yurtiçi piyasada henüz yok denecek kadar azdır. Ancak Avrupa pazarında talep önemli sayılabilecek düzeylere ulaşmış durumdadır. Türkiye'de ihracata dönük olarak başlayan organik tarım  üretiminin   %90'nın yakını   halen ihraç edilmektedir. Türkiye'nin organik tarım ürünleri ihracatını sürdürülebilir kılması ve hak ettiği katma değeri sağlaması,  bu ihracatı nasıl yaptığına  doğrudan bağlıdır. Genişleme yolunda olan uluslararası organik ürünler pazarında bir çok gelişmekte olan ülke fırsatın farkındadırlar ve pazarda hızla artan bir rekabet söz konusudur. Bir çok ülke, organik tarımsal üretimi önemli bir ihracat geliri olarak görmektedir.  Bu sebeple de bir çok ülkenin üreticisine iç tüketime ve/veya   ihracata yönelik olarak  vermiş olduğu sertifikasyon ve üretim desteği, ürün fiyatlarında az da olsa rekabetin başlamasına sebep olmuştur. Organik tarımsal ürün ihracatında bir diğer önemli konu ise güvenilirliktir. Bir çok ülke üreticilerinin sertifikasyon maliyetlerini bir kısmını veya hepsini karşılayarak üretimlerini tam bir denetim altına almış durumdadır.

Türkiye, uluslararası organik ürünler pazarında rekabet gücünü arttırabilmek için ürünlerini tek bir marka çatısı altında direkt olarak tüketiciye ulaştırmalıdır. Ancak böylelikle artan fiyat rekabetinden korunmuş olur. Bir başka önemli nokta ise ihracat gerçekleştirdiğimiz veya ihracat yapmayı düşündüğümüz ülkeler detaylı bir şekilde incelenmeli ve en uygun dağıtım kanalı seçilerek ihracat yapılan pazarlarda en etkin ülke konumuna geçilmelidir. İhraç pazarlarında etkin olunması pazarlama aşamasında bir çok maliyette tasarruf edilmesini sağlayacaktır. İhracat konusunda  önemli olan  bir başka nokta, ürün kalitesini  sürekli olarak aynı seviyede tutmaktır.  En ufak bir olumsuzluğa dahi izin vermemelidir. İletişim araçlarının bu derece yoğun ve etkin olması, yapılan bir yanlışlığın çok hızlı bir şekilde tüm pazarda duyulmasına sebep olacaktır. Yapılan hatanın telafisi hem çok zor olacak hem de ülkelerin tüm organik ürünlerimize duyduğu güven sarsılacaktır.

Dünyada ve Türkiye'de Organik ürün Talebi

Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya ve Avustralya'da organik ürün talebi, organik ürün arzından daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu durum pazara yeni girecek olan üreticilere birtakım  fırsatların  yanında bazı dezavantajlar da yaratmaktadır. Tüm bu pazarlarda organik ürünlerin  normal yiyecek ve içecek ticareti içindeki nispi payı %1 -%4 arasındadır. Başlıca pazarlar itibariyle 1997 yılında organik ürünler, Dünya perakende ticareti 10,5 milyar $ iken 2000 yılı için bu rakam 20 milyar $ ve 2004 yılında ise 26 milyar $'a ulaşmıştır. Oran düşük olmakla beraber uzun vadede bir büyüme potansiyelini işaret etmektedir. Sektör için yıllık tahmini büyüme hızı ise %15 ile %30 arasında tahmin edilmektedir. Günümüzde birçok uluslararası büyük  kuruluş organik ürün pazarına girmiş durumdadır. Bunlara örnek verecek olursak Novartis, organik tarımsal ilaç üretimine başlamıştır; Hipp, tüm çocuk ve bebek mamalarında tamamıyla organik tarımsal ürünler kullanırken, Nestle ise ürünleri içerisinde kısmen organik ürünlere yer vermektedir. Mc Donalds İsveç'te bulunan şubelerinde mönüsünde organik ürünleri bulundurmaktadır. Swissair, Zürih bağlantılı tüm uçuşlarında organik ürünleri mönüsünde sunmaktadır. Bu tür uygulamaların tüm dünyada hızlı bir şekilde artarak devam etmesi beklenmektedir. 
                       
             

Kaynak : OECD; Sustainability, Markets and Policies, Paris, 2003, s. 185 - 186
* Ege İhracatçı Birlikleri

Türkiye için Avrupa Birliği ülkeleri önemli bir pazar konumundadır. Avrupa Birliğine üye olan ülkelerde, oraganik tarımsal yöntemlerle yapılan üretim 1993 ile 2002 yılları arasında normal tarımsal üretim yapılan alanlara göre yılda ortalama olarak %15-%30 arasında bir artış göstermektedir. Avrupa Birliğinin eski üyeleri arasında yer alan ülkelerde toplam gıda satışlarının içerisindeki organik gıda satışlarının payı yeni üye ülkelere göre daha fazladır. Yeni üye olan devletler eski üye devletlere göre toplam tarımsal alanlarının çok daha az bir miktarında organik tarım yapmaktadırlar. Ancak temiz toprakları ve sağlam tarımsal alt yapıları ile önümüzdeki dönemde hızlı bir gelişim içerisine girmeleri öngörülmektedir.

Kaynak : OECD, Sustainability, Markets and Policies, Paris, 2003, s. 185 - 186
CV Kıbrıs Rum Yönetimi, CZ çek Cumhuriyeti, EE Estonya, HU Macaristan, LT Litvanya, LV Letonya,  MT Malta,  PL Polonya,  SI Slovenya,  SK Slovakya

Çeşitli Avrupa Birliği üyesi ülkelerde Organik Tarıma Verilen Destekler

Gıda güvenliği ve çevre ile ilgili sorunlar, tüketicinin organik ürünleri daha fazla tercih etmesine neden olmuştur. 1992'de organik ürünlerin üretimi ile ilgili kuralların belirlenmesinden sonra, binlerce çiftlik tüketim talebini karşılamak için üretim sistemlerini organik üretime çevirmiştir. Bu sektör 1993-1998 yılları arasında her yıl ortalama olarak %25 oranında büyüme kaydetmiştir. 2000'e gelindiğinde ise AB'de ekilebilir alanların %3'ü organik tarımsal üretime ayrılmıştır. Ortak Tarım Politikasının (OTP) amaçlarından birisi olan organik tarım sektörüne gelecekte de  tüketicilerin ve üreticilerin ilgilerinin artarak sürmesi beklenmektedir. 2092/91 no'lu AB direktifi ile organik tarımın tanımı yapılmış ve üretim ile ilgili metodlar düzenlenmiştir. Bu çerçevede organik ürünlerin ve diğer çevreye zarar vermeyen üretim metodlarının desteklenerek yüksek kaliteye sahip ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi kararlaştırılmıştır. AB'ye üye ülkelerce alınan bu kararlar doğrultusunda organik üretimin desteklenmesi için ulusal ve bölgesel planlar hazırlanmıştır. Hazırlanan bu planlar çerçevesinde, her ülke organik tarımsal üretimi desteklemeye başlamıştır. Ancak her ülkede organik tarımsal üretime verilen destek ülkenin demografik özelliklerine göre farklılıklar göstermektedir. 

Avusturya

Avusturya 1995 yılında Avrupa Birliği' ne katıldığı dönemde üretici fiyatlarında ani bir düşüş yaşanmıştır. Bu nedenle de organik tarıma geçiş küçük ölçekli işletmeler için  kurtarıcı bir strateji olmuştur. Bu olay organik tarımın, tarım sistemi içerisinde önemli ölçüde kabul görmesini sağlamıştır. Avusturya Hükümeti 1992 yılında, organik tarıma geçişi düzenlemeye başlamıştır. 1995'de 2078/92 Avrupa Topluluğu EC düzenlemesi bünyesindeki  Tarımsal çevre  Program sonuçlandırılmıştır. Program 2000 yılında çok az bir değişikliğe tabi tutularak, beş yıllığına uzatılmıştır. Genel olarak ise hektar başına yapılan  ödemeler arttırılmıştır.

Belçika

Organik tarımla uğraşan çiftçilere doğrudan destek, Belçika Hükümetince 1994 sübvansiyonlar üç katından daha fazla artarak 300 Avrodan 930 Avroya çıkmış olup, diğer sübvansiyonlarda bir değişme olmamıştır. Diğer devlet yardımı uygulamaları arasında organik tarım için kurulmuş olan iki araştırma merkezinin finansmanı yer almakta olup, bu merkezler organik tarımın saha çalışmaları üzerine yoğunlaşmıştır.
 2001 Yılı İtibariyle Belçika Hükümetince üreticilere Hektar Başına Verilen Destekler ( Euro )

Danimarka

Birçok Danimarkalı çiftçi organik tarıma geçmek konusunda ilk başta isteksiz olmakla beraber, geçtiğimiz on yıl boyunca, hükümet politikalarının ve pazar baskılarının bir sonucu olarak organik tarıma önemli oranda geçiş gerçekleşmiştir. Hükümet 1988' den beri organik tarımla uğraşan çiftçilere ve organik tarımla ilgili birçok projeye destek vermektedir. Hükümet, organik tarımı geliştirmek amacıyla % 50'si Avrupa Topluluğu- EC tarafından finanse edilen birkaç devlet desteğini de uygulamaya koymuştur. 2001 yılında uygulamaya konulan düzenlemeye göre, çiftçiler aşağıda sayılan  üretim destekleri için başvurabilmektedir;
Değişim Sübvansiyonu (Her yıl hektar başına )                  :    81,8 $
Genel sübvansiyon (Her yıl hektar başına )                         :     109,1 $
özel bölgesel sübvansiyon (Her yıl hektar başına )           :     91    $
Organik bitki üretimi için özel dönüşüm sübvansiyonu    :     1. ve 2. yıl   364$
( Toplam 5 yıl her yıl  azalarak, hektar başına )                        3. yıl             218$     
                                                                                                               4. ve 5. yıl    91$
Organik ürün üretim ve pazarlama projelerinin desteklenmesi de başka bir destekleme biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu desteklerden çiftçiler, işleyici firmalar, araştırma enstitüleri ve tüketiciler faydalanmaktadırlar. Belediye ve diğer kamu kurumları tarafından tüketilen organik tarımsal ürünlerin arttırılmasını teşvik etmeye yönelik bir başka hükümet programı da mevcuttur.

Almanya

Organik tarıma verilen destek konusunda Almanya'nın federal yapısından kaynaklanan pek çok farklı uygulama bulunmaktadır. Her bir eyalette organik tarımla uğraşan çiftçileri desteklemek için farklı programlar uygulanmakta olup, bu programlara katılım şartları da farklılık göstermektedir. Genel olarak çiftçilere verilen destekler üretimi, sertifikasyonu ve pazarlamayı içermektedir. 1998 yılından beri normal tarımsal üretimden organik tarımsal üretime geçen üreticiler, Avrupa Topluluğu EC programı kapsamında yardım almaktadırlar. Mevcut olan organik tarımsal üretim yapan işletmelerde programa katılabilmektedirler. Bu destek 2000 yılından beri  Gündem 2000'nin Kırsal Gelişim Düzenlemesi (Kurul Düzenlemesi ECNo:1247/1999) bünyesinde verilmektedir. çiftçilere verilen doğrudan desteğin yanısıra pazarlama aşamasında da destek verilmektedir. Söz konusu destekler, üretici bazlı pazarlama organizasyonlarına ve bölgesel pazarlama girişimleri' gibi pazarlama kavramlarının ilerlemesi ve gelişmesi için verilmektedir.  

İtalya

İtalyan Hükümeti, organik ürün pazarının gelişmesinde kullanılmak üzere mali kaynak yaratmak amacıyla zararlılarla mücadele ilaçlarına ekstra bir vergi uygulaması başlatmıştır. Ancak, henüz  organik ürün pazarını desteklemek için uygulanan mevcut bir destek yoktur.Bunun dışında organik tarımı desteklemek için bölgeler arası program çerçevesinde 2,5 milyon Avroluk yardımın, yaklaşık 1,65 milyon Avroluk bölümü ile ülke çapında halkı bilinçlendirme kampanyaları yapılmaktadır. Kalan kısmı ise organik tarım konusunda özellikle ilgili bakanlıklarda çalışan personelin eğitimi amacı ile Istituto Mancini Foligno-Umbria okulunda kullanılmaktadır.

Hollanda

Hükümet, çiftçilerin 1980 ve 1990'lı yıllar boyunca doğayı oldukça zorlayan yoğun tarımsal üretimden dönmelerini teşvik etmek ve organik ürünler konusunda tüketici bilincini arttırmak için 1997 yılından itibaren finansal destek sağlamaktadır. 1997 ile 2001 yılları arasında uygulanan plana Eylem Planı denilmiş ve 75,5 milyon Avro bu plan dahilinde kullanılmıştır. 2001 ile 2004 arasında ise toplam bütçesi 126 milyon Avro kazanmak İçin "Organik Pazar" adı ile yeni program açıklanmıştır.  2001-2004 dönemi için 2000 yılı Eylül ayında duyurulan bu yeni politika kapsamında organik tarım üretimini ve tüketimini artırmak ve 2010 yılında organik gıda üretimi ve tüketimi miktarının toplam gıda ürünleri içindeki payını %10 seviyesine ulaştırmak hedeflenmektedir.

Bu ülkenin hükümet politikası aşağıdadır:
*Talep yönlü organik zincirin profesyonelleştirilmesi,
*Organik pazar zincirindeki (üretici, tüccar, perakendeci vb.) tüm aktörler     arasında azami şeffaflık ve bilgi değişiminin sağlanması,
*Bilginin gelişim ve dağıtımı,
*Talebe daha iyi cevap verebilmek için birincil üretimin teşvik edilmesi,
*Kamusal düzenlemeler,
*Organik ürünlere daha düşük KDV uygulanmasıgibi konuları içermektedir.

Hollanda organik pazarı 1990'ların sonunda hız kazanmıştır. Bu politika gereği desteklenen, organik belgeli çiftliklerin sayısı yılda % 30'lara varan büyüme oranları ile ciddi olarak artmıştır.   

İngiltere

En büyük önceliği çevresel olarak hassas b&ouml


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız