Ekolojik (Organik Biyolojik) Hayvansal Üretimin Temel İlkeleri

Dünya nüfus artışı ve buna bağlı olarak tarım ürünlerine olan talebin yoğunluğu; son yıllardaki bitkisel üretim gibi hayvansal üretimin de, konvansiyonel hayvancılık da denilen yoğun üretim şeklinde yapılmasına neden olmuştur. Konvansiyonel üretimde birim alandan yüksek miktarda ve ekonomik ürün alınması öncelikli olduğu için; ekolojik denge ve ürün kalitesinde sağlık kriterleri ikinci plana atılmıştır. Bunun sonucu olarak da, günümüzde artık konvansiyonel bitkisel üretim gibi konvaniyonel hayvansal üretimin de çevreye, hayvan ve insan sağlığına zararlı etkileri kendini göstermeye başlamıştır.

 

Konvansiyonel hayvansal üretim işletmelerinde, barınaklardaki hayvan sayısının fazla olmasına bağlı yerleşim sıklığı ile yetersiz kalan işgücü ve dikkatsiz bakım hayvanların daha kolay hastalanmalarına neden olduğu gibi özellikle Tırnak ve Ayak rahatsızlıkları ile Mastitis gibi hayvan yetiştirme ile ilgili bazı hastalıkları da arttırmıştır. Daha fazla ilaç kullanımı ve hayvansal ürünlerde daha fazla ilaç kalıntısı birikimi riski demek olan bu durum ise, bu ürünleri tüketen insanların sağlığını tehdit etmektedir. Ancak, bu üretimde kullanılan yem ve bazı katkı maddeleri daha büyük problemlere neden olmaktadır. Nitekim, konvansiyonel hayvansal üretimin bitkisel kaynaklı yem ihtiyacını karşılayan konvansiyonel bitkisel üretim, gerek erozyona zemin hazırlayarak, gerekse de genetik modifiye edilmiş (GM) tohumları, yoğun kullanılan sentetik kimyasal gübreleri ve tarım ilaçları ile hem ekolojik dengeyi bozmakta, hem de hayvan ve insan sağlığını tehdit etmektedir (1,19). Ayrıca, konvansiyonel hayvansal üretimde ekonomik hayvansal kaynaklı yem olarak yeterince hijyenik hale getirilememiş ve ilaç kalıntıları da içerebilen çeşitli kesimhane yan ürünleri ve kadavra unları kullanılması da bazı sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Örneğin son günlerde devamlı gündemde olan ve sinirsel belirtilerle seyrederek birkaç hafta içinde ölümle sonuçlanan bulaşıcı bir sinir hastalığı Bovine Spongiform Encephalopathy (BSE) / Deli inek hastalığı veya halk dilinde deli dana hastalığı konvansiyonel hayvansal üretimin getirdiği önemli bir problemdir. İngilizler deli inek hastalığının çıkış nedeninin, 1980'li yılların başlarında ülkelerindeki yem üreticilerinin maliyeti düşürmek için sığır yemlerine dejeneratif bir sinir hastalığı Scrapie 'den ölen koyunların kadavra unlarını katmaları olduğunu, çünkü bu tür yem kullanımının 1988'de yasaklanmasıyla hastalığın azaldığını ileri sürmektedirler. Fakat bu süre içinde veya daha sonraki yıllarda hasta sığır eti yiyen veya hasta sığır kadavra unlarını yem olarak tüketen sığırların etlerini yiyen insanlarda ölümcül dejeneratif bir sinir hastalığı olan Creutzfeldt Jacop (CJ) hastalığının çıkmaya başladığını da bildirmektedirler. Bu konudaki asıl endişeler, hastalığın kuluçka süresinin insanlarda 5 ila 20-30 yıl gibi uzun zaman olması nedeniyle önümüzdeki yıllarda CJ hastalığının AIDS gibi geç tanınan ve geç önlem alınan önemli bir sağlık problemi olabilirliğidir (6,11,14,15).

 

Konvansiyonel hayvansal üretimde, yemlerde olduğu gibi çeşitli katkı maddelerinin kullanılmaları da önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Örneğin, kanatlılarda ve özellikle etlik piliçlerde gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı olarak antibiyotik kullanımı konusunda en önemli prensip, insanlarda ve hayvanlarda tedavi (sağıtım) amacıyla kullanılanlardan olmaması veya bunlarla ilişkisi veya etkileşimi bulunmaması iken, zaman zaman söz konusu prensibe uyulmadığı görülmektedir. Nitekim, Dünya Sağlık Organizasyonu (WHO)'nun yayınladığı bir raporda antibiyotiklerin etlik piliçlerde gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı olarak hatalı kullanımı sonucu, bir çok mikrobun bağışıklık kazandığı ve bilinçsiz kullanımın devam etmesi durumunda da insanlarda boğaz ve kulak iltihaplarına karşı antibiyotiklerin etkili olamayacağı bildirilmektedir (13). Bu nedenlerle Avrupa Topluluğu ülkeleri ve ülkemiz antibiyotiklerin, hastalıkların tedavisi dışında gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı kullanılmalarını yasaklamıştır (2). Anabolizanlar, yani hormon ve benzeri maddelerin de gelişmeyi uyarıcı olarak kullanılmaları insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Nitekim, sığır besisinde kullanılan sentetik anabolizanlardan stilbenler grubunun insanlarda uygun bünyelerde kansorejen ve gen yapısını bozan etkileri olduğu belirlendiğinden tüm ülkelerde yasaklandığı bilinmektedir (9).

 

Konvansiyonel hayvansal üretimle ilgili tüm bu sorunlar yanında; gelişmiş ülkelerde hayvan haklarına gösterilen ilgi nedeniyle hayvan refahı (welfare) giderek toplumsal düzeyde önem kazanmaktadır. Hayvan refahı, tıpkı insanlardaki gibi hayvanlara da doğal davranışlarını yapabileceği; ekstrem hava koşullarından, stres yaralanma ve hastalıklardan korunabileceği bir ortamın sağlanması ile yeterli beslenme olanaklarının verilmesi anlamına gelmektedir (8). Tüm bu nedenlerle son yıllarda, konvansiyonel hayvansal üretim alternatifi olarak ekolojik hayvansal üretim önerilmektedir (1). Bu üretim şeklinde, öncelikle ekolojik bir sürünün oluşturulması, hayvan refahını (welfare) da ekolojik bir yetiştirme ve besleme ile sağlayarak, sağlıklı hayvanlardan sağlıklı ürünler elde edilmesi amaçlanmıştır.

 

2. EKOLOJİK HAYVANSAL ÜRETİME BAŞLAMA

 

Ekolojik hayvansal üretim yapmak isteyen müteşebbis öncelikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ekolojik Tarım Komitesi (ETK) tarafından çalışma izni verilen herhangi bir Kontrol ve/veya Sertifikasyon kuruluşuna dilekçe ile başvurur ve işletmesinden elde edeceği ürünlerin ekolojik olarak değerlendirebilmesi için gerekli çalışmanın yapılmasını talep eder. Kontrol kuruluşu müteşebbisten istediği çeşitli bilgi ve belgeler yardımıyla başvurunun ekolojik üretim yapmaya uygun olup olmadığına karar verir ve bunu Ekolojik Tarım Komitesi'ne bildirir. Kontrol kuruluşu ekolojik üretim yapmasını kabul ettiği ve sözleşme yaptığı müteşebbisi Geçiş sürecine alır, bu sürecin sonunda olumlu kanaat edinirse de müteşebbisin Ekolojik ürün etiketi kullanmasına izin verir. Ekolojik hayvansal üretime başlayan işletmelerde hayvanlara kimlik verilmeli, üretim süresince de hayvanların giriş ve çıkışı ile tüm tedavi uygulamaları için detaylı ve muntazam kayıtlar tutulmalıdır (3,4).

 

3. EKOLOJİK SÜRÜNÜN OLUŞTURULMASI

 

3.1. Ekolojik sürü için hayvan seçimi

 

 

Ekolojik hayvancılıkta, damızlık veya üretim için çevreye, iklim koşullarına ve hastalıklara dayanıklı hayvanlar seçilmelidir. Bu nedenle, bölgeye adapte olmuş yerli ırklar ve melezleri öncelikle düşünülmelidir. Bu tür bir hayvancılıkta, genetik methodlarla hayvan ıslahına müsaade edilmediğinden ekolojik bir sürü oluşturabilmek için, genetik modifiye edilmiş hayvanlar kullanılamaz (3,4,5).

 

Ekolojik bir sürü oluşturabilmek için, işletmeye dışarıdan yani konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanlar çeşitli yönetmelikler göre Çizelge 3.1'de verildiği gibi belli bir yaşın altında olmalıdır.

 

Çizelge 3.1. Ekolojik bir sürü oluşturabilmek için konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı,

 

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar

(Sığır, koyun ve keçi)

Yönetmelik1

 

 

- Buzağı

en fazla ................... 6 aylık

a, c

"

en az ...................... 1 aylık

b,

" (dana besisinde)

en fazla................... 4 aylık)

c

 

 

 

- Kuzu ve oğlak

en fazla................... 1.5 aylık

a, c

" (kuzu ve oğlak besisinde)

en fazla................... 1 aylık)

c

 

 

 

- Damızlıkta kullanılacak hayvanlar

en fazla....................14 aylık

c

 

 

 

Kanatlı kümes hayvanları

(Tavuk)

 

 

 

- Etlik civciv

en fazla......................2 günlük

a ,b,c

 

 

 

- Yumurtacı piliç

" ....................18 haftalık

a ,b,c

1 a) Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999 ; b) IFOAM, 2002; c) T.C. Yönetmeliği,2002

 

* Konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı ile ilgili kısıtlamaların çeşitli nedenleri vardır. Örneğin; buzağı, kuzu ve oğlaklar bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi için ağız sütü, rumen gelişimlerini tamamlamaları yani yemlere alışıncaya kadar da, tercihen anne sütü veya süt ikame yemi tükettikten sonra; etlik civcivler, yumurtadan çıktıktan ve vücutlarındaki üç günlük besin madde reservlerini tüketmeden, yani bulundukları işletmelerde konvansiyonel yeme başlamadan önce; yarka işletmelerinden alınacak yumurtacı piliçler ise, cinsel olgunluğa erişerek kılavuz yumurtaların görüldüğü yumurtlama dönemi başlamadan bulundukları işletmelerden alınmalıdırlar (12,17). Ekolojik sürünün büyümesi için ise, konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı ile ilgili bazı istisnalara izin verilir. Örneğin, bu amaçla konvansiyonel çiftliklerden yıllık en fazla % 10 büyükbaş, % 20 küçükbaş yetişkin hayvan sağlık kontrollerinden geçirilerek sürüye katılabilir. Bu oranlar önemli ölçüde büyüme yapılması, tür değişikliğine gidilmesi gibi durumlarda kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun onayı ve komitenin izni ile % 40'a kadar arttırılabilir (3,4,5).

 

Ekolojik işletmelerde, sürünün büyümesi çevre kirliliğine yol açmamalı, yani hayvan sayısına bağlı olarak artan gübre miktarı işletmenin kullanılan tarımsal alanında nitrat kirliliğine neden olmamalıdır. Bu nedenle, tarımsal alanda gübre ile yayılan nitrojen (N) miktarı, yılda hektara 170'kg N'u geçmemelidir. [Yılda 170 kg N'e eşdeğer gübre veren hayvan sayıları da; sığırlar için 2-5, koyun ve keçiler için 13.3, et tavukların için 580, yumurta tavukları için de 230'dur]. Bu miktar aşıldığında diğer bir ifadeyle hayvan sayısı arttığında, müteşebbis stokladığı gübreyi başka işletmelerde değerlendirmelidir. Kontrol kuruluşu önemli bir kirlilik söz konusu olduğunda, çevre koruma amacıyla hayvan sayısını azaltabilir (3,4,5,18).

 

3.2. Geçiş süreci

 

Geçiş süreci, ekolojik hayvansal üretime başlanmasından ürünün ekolojik olarak kabul edilmesine kadar geçen süredir. Diğer bir ifadeyle, bu süreç, konvansiyonel hayvansal ürünün ekolojik hayvansal ürüne dönüşüm periyodudur ve hayvan türü ile verim yönüne göre Çizelge 3.2'de verildiği gibi değişmektedir. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu geçiş sürecini kısaltabilir veya uzatabilir ve bu durum gerekli sürenin yarısından fazla olamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu kısaltma veya uzatma gerekçesini dönem raporunda komiteye bildirir.

 

Çizelge 3.2. Hayvan türü ve verim yönüne göre geçiş süreçleri,

 

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar

(Sığır, koyun ve keçi)

 

Yönetmelik1

 

 

 

- Sığır eti üretiminde

12 ay

a ,b,c

"

yaşam süresinin 3/4'ü kadar

a ,c

" (dana besisinde)

6 ay

a, c

 

 

 

- Koyun ve keçi eti üretiminde

6 ay

a, c

" (kuzu ve oğlak besisinde)

2 ay

a, c

 

 

 

- Sığır, koyun ve keçi sütü üretiminde

6 ay (24 Ağustos 2003'ten sonra 3 ay)

a

"

3 ay

b

"

6 ay

c

 

 

 

Kanatlı kümes hayvanları

(Tavuk)

 

 

 

 

 

- Piliç eti üretiminde

2.5 ay

a,c

"

Tüm yaşam (Verrastro, 1999)

 

 

 

 

- Yumurta üretimde

1.5 ay

a ,b,c

 

1 a) Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999; b) IFOAM, 2002; c) T.C. Yönetmeliği, 2002

4. EKOLOJİK HAYVAN YETİŞTİRME

 

Ekolojik hayvan yetiştirmede, üremenin doğal olması önceliklidir. Suni kızgınlık ve suni tohumlama ise ilgili kontrol organının izniyle yapılır. Embriyo transfer teknikleri uygulanmaz. Ovulasyonun kontrolü için hormon vb. maddelerin kullanımı yasaktır. Ekolojik hayvan yetiştirmede hayvanların refahı için öncelikle iyi bir barınak ve dikkatli bakım koşulları sağlanmalıdır (3,4,5,16).

 

4.1.Barınak

 

Barınaklar hayvanlara yeterli temiz hava ve gün ışığı sağlayarak, ekstrem hava koşullarından da koruyacak şekilde inşa edilmeli, kullanılan yapı materyalleri ve üretim ekipmanları da hayvan ve insan sağlığına zarar vermemelidir. Barınaklar şekilleri ve boyutları bakımından hayvanların doğal davranışlarına cevap verebilecek nitelikte olmaları ile konvansiyonel hayvan yetiştiriciliğinde kullanılanlardan farklıdır (3,4). Örneğin, barınaklarda bütün türler için Çizelge 4.1'de verildiği gibi bir dış alan (gezinme alanı) ayrılmıştır.

 

Çizelge 4.1. Hayvan türleri için önerilen barınak alanları

Barınak iç alanı Barınak dış alanı

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar

 

Sığır

Et sığırı

Et sığırı

100 kg CA'a kadar

 

1.50 m2

 

1.10 m2

 

200 kg "

2.50 m2

1.90 m2

 

350 kg "

4.00 m2

3.00 m2

 

350 kg CA'nın üzerinde

5.00 m2

3.70 m2

* 350 kg CA'nın üzerinde her 100 kg için ayrıca 1.00 m2 iç alan, 0.75 m2 dış alan

Süt ineği 1 hayvana

6.00 m2

4.50 m2

Damızlık boğalar "

10.00 m2

30.00 m2

Koyun ve keçi

Ergin koyun ve keçi 1 hayvana

Ergin koyun ve keçi 1 hayvana

 

1.50 m2

 

2.50 m2

Kuzu ve oğlak "

0.35 m2

0.50 m2

Kanatlı kümes hayvanları

 

 

Tavuk

 

 

Et tavuğu 10 hayvana

1.00 m2 1 hayvana

4.00 m2

(veya 21 kg CA'A 1.00 m2)

Yumurta tavuğu 6 hayvana

1.00 m2 1 hayvana

4.00 m2

Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999 ; T.C. Yönetmeliği, 2002

 

* Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların gezinme alanı dışında meralara sahip olmasının hayvan sağlığı açısından önemli yararları vardır ve bu hayvanlar iklim koşulları imkan verdiği ölçüde bu alanları kullanabilmelidir. Büyükbaş hayvanların bağlı tutulmaları yasaktır. Ancak emniyet ve hayvan rahatlığı gibi nedenlerle gerekli görüldüğünde, kontrol veya sertifikasyon kuruluşu bu hayvanların düzenli olarak dışarı çıkarılarak dolaştırılmaları koşuluyla sınırlı bir süre için bağlanmalarına izin verilebilir. Barınaklardaki hayvan yoğunluğu hayvan türünün doğal davranışlarını engellememelidir. Hayvan sayısı bir uzman görüşü alınarak kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunca belirlenir. Tavuklarda, kafeste yetiştiriciliğe izin verilmez ve bu hayvanların barınaklarında iç alan dışında gezinme ihtiyaçlarını karşılayan dış alan da vardır (Resim 4.1). Bunların barınak iç alanlarında tünek ve folluk ihtiyaçları da karşılanmaktadır. Etlik piliç barınaklarında 4800, yumurta tavuğu barınakların da ise 3000 adetten fazla hayvan barındırılmamalıdır (3,4,5).

 

Barınaklarda ışığın yeterli olması çeşitli fiziksel yaralanmaları azaltması bakımından önemli görülmektedir. Hayvanların yeterli hareket alanlarının olması ise, bağışıklık sistemlerinin güçlü olmasını sağlamakta, tırnak ve ayak rahatsızlıklarına bağlı hastalıkları da azaltmaktadır. Konvansiyonel hayvancılıkta hayvanların yeterli hareket alanlarının olmaması, yani sıkışık barındırılmaları stres hormonlarının salgılanması arttırmaktadır. Bu da onların, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına ve dolayısıyla daha kolay hastalanabilmelerine neden olmaktadır. Sıkışık barındırma, aynı zamanda solunum yolu hastalıklarının yayılmasını da hızlandırmaktadır. Hem bu nedenlerle, hem de etik açıdan ekolojik hayvancılıkta, barınakların hayvanların doğal davranışlarına cevap verebilecek şekil ve boyutlarda olması temel alınmıştır (7,10).

 

4.2. Bakım

 

 

Ekolojik hayvan yetiştiriciliğinde, iyi bir barınak koşulları sağlandıktan sonra, önemli olan dikkatli bir bakımdır. Hayvan sağlığının korunması için, veteriner hekim önerileri ile dezenfeksiyon ve aşı gibi her türlü hijyenik tedbirlere müsaade edilir. Ancak yeterli hijyenik koşullar sağlandıktan sonra da, sağlık problemleri çıkarsa, hayvansal ürünlerde kalıntı bırakmayan bitkisel ilaçlar gibi alternatif ilaç kullanımına öncelik verilir. Acil durumlarda sentetik ilaç gerekirse, toksikoloji listesi dikkate alınarak kullanılır. Ancak, ürünün ekolojik olarak değerlendirilebilmesi için, kullanılan ilacın kalıntılarının vücuttan atılması ve bunun içinde son ilaç dozu alımından itibaren belli bir süre geçmesi beklenir. Bu süre, konvansiyonel üretim de yasa ile belirtilenin en az iki katıdır ve herhangi bir süre belirtilmemiş ise en az 48 saat olmalıdır. Aşı uygulamaları ve parazit tedavisi dışında, bir yıl içerisinde hayvanlara üçten fazla (veya üretken yaşam süreçlerinin bir yıldan az olması halinde birden fazla), sentetik ilaçların kullanılması halinde söz konusu hayvanlar veya bu hayvanlardan elde edilen ürünler, ekolojik ürün olarak satılamazlar. Bu hayvanlar, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun izni ve komitenin uygun görmesi şartıyla yeniden geçiş sürecine alınırlar (3,4,5).

 

Barınaklarda hijyenik tedbirler alınması yanında, hayvanların bakımıyla ilgili onları strese sokarak bağışıklık sistemlerini zayıflatacak davranışlardan da kaçınılmalıdır. Ekolojik hayvan yetiştiriciliğinde, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda kastrasyon, boynuz köreltme, kulak delme gibi hayvanın fiziki yapısına müdahaleler sadece kontrol kuruluşunun onayı ile yapılır. Bu müdahalelerde hayvanların acı çekmesi minimize edilmeli, gerekirse anestezik ilaçlardan yararlanılmalıdır. Bu hayvanlarda kuyruk kesme, tavuklarda ise gaga kesme uygulanmamalıdır. Hayvanların taşınması, hayvanlarda en az stresi oluşturacak ve en kısa zamanda gerçekleştirilecek şekilde yapılmalı ve nakil sırasında sakinleştirici kullanılmamalıdır. Ekolojik hayvanlar ile konvansiyonel hayvanların kesimi mümkünse ayrı kesimhanelerde, mümkün değilse aynı kesimhanede farklı zamanlarda yapılmalıdır. Ayrıca, hayvanlara kesim esnasında stres yaratmayacak şekilde davranmalı ve uygun kesim yöntemlerinden yararlanılmalıdır (3,4,5).

 

5. EKOLOJİK HAYVAN BESLEME

 

 

Hayvanlara tüm doğal davranışlarını gösterebileceği barınak ve iyi bir bakım olanakları verilse de, diğer bir ifadeyle hayvan refahı ile ilgili ekolojik yetiştirme koşulları sağlansa da, ekolojik besleme olanakları verilmedikçe sağlıklarının korunması ve onlardan sağlıklı ürünler alınması mümkün değildir. Nitekim, konvansiyonel hayvansal üretimde en önemli sağlık sorunlarının hayvan beslemede yapılan hatalardan kaynaklandığı görülmektedir. Hayvan beslemede rasyonları (diyetleri) oluşturan yemlerin kalitesi, miktarı ve veriliş şekilleri ile kullanılan katkı maddeleri hayvan sağlığını önemli derecede etkilemektedir.

 

Yem kalitesi hayvan sağlığını önemli derecede etkiler. Ekolojik hayvan beslemede genç ruminantların beslenmesi öncelikle ana sütüne dayanmalıdır. Doğumla birlikte buzağılar en az 3 ay, kuzu ve oğlaklar en az 1.5 ay ana sütü almalıdır. Ekolojik hayvan beslemede kaba ve yoğun yemler, ekolojik ve özellikle bitkisel kaynaklı olmalı ve üreticiler bu yemleri mümkün olduğunca kendi işletmelerinden veya yakın işletmelerden temin etmelidir. Ekolojik sığır, koyun ve keçi gibi ruminant işletmelerinin, Resim 5.1'de verildiği gibi serbest otlak alanlarına sahip olmasında da yarar vardır (3,4).

Mer'a ve otlaklarda kimyasal gübreleme ve mücadele yapılmamış olmalıdır. Bu alanları kullanacak hayvan sayısı da, gübreden kaynaklanan nitrat kirliliğine neden olmamalı, diğer bir ifadeyle,yılda hektara 170 kg N'a eşdeğer gübre veren hayvan sayılarını veya


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız