Bitkiler 20 adet besin elementlerine ihtiyaç duyarlar. Bu besin maddeleri şunlardır:
1-Hidrojen, 2-oksijen, 3-Carbon, 4-Azot, 5-Fosfor, 6-Potas, 7-kalsiyum,
8-magnezyum, 9-sülfür, 10-Boron, 11-bakır, 12-demir, 13-klor, 14-manganez, 15-molibden, 16-çinko, 17-nikel, 18-silikon, 19-kobalt, 20-Sodyum. . Bu besin maddeleri iki ana grupta inceleyelim:
1-Mineral Olmayan Besin Maddeleri.
Hidrojen, Oksijen, karbon.
Bu üç element hava ve suda bulunur. Fotosentez denilen bir işlemle bitkiler güneşten aldıkları enerjiyle bünyelerindeki karbondioksidi , karbon ve oksijene, ve suyu da hidrojen ve oksijene parçalarlar. Bu parçaladıkları elementleri de nişasta ve şekere döndürürler. Nişasta ve şekerlerde bitkilerin depoladıkları besin maddeleridirler.
Bitkiler Karbon, Hidrojen, ve Oksijeni havadan ve sudan aldıkları için bitkilerin bu maddelerden ne kadar aldıklarını üreticilerin kontrol etme imkanları yoktur
bu maddelerden ne kadar aldıklarını üreticilerin kontrol etme imkanları yoktur.
2. Mineral Olan Besin Maddeleri.
Geri kalan 17 besin maddesi de mineral olan besin maddeleridir ve bunlar toprakta ve toprağın bünyesinde bulunan suda erimiş halde bulunmaktadır. Bitkiler bu maddeleri kökleri vasıtasıyla suyla birlikte bünyelerine alırlar. Fakat bu besin maddelerinin tamamı toprakta yetirince mevcut değildir, ve bitkiler bu maddelerin eksikliğinden dolayı sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişemezler. Üreticilerin gübre kullanımlarının sebebi de bitkilerin sağlıklı büyüyüp gelişebilmeleri ve verim vermeleri için bu eksik olan maddeleri toprağa vermektir.
Mineral besin maddelerinide iki grubta inceleyebiliriz:
1.Makro Besin Maddeleri. (Makro Elementler)
Makro besin maddeleri bitkilerin büyüyüp gelişebilmeleri için gerekli olan maddelerdir. Bu besin maddelerine bitkiler yüksek miktarlarda ihtiyaç duyarlar.
Makro besin maddeleri Şunlardır:
Azot (N), Fosfor (P), Potas (K), Kalsiyum (Ca), Magnezyum Mg),, Kükürt [Sülfür (S)]
2.Mikro Besin Maddeleri (Mikro Elementler)
Bu besin maddelerine iz mineraller de denir. Bitkilerin bu maddelere az miktarlarda ihtiyaç duyarlar. Bundan dolayı iz minareller adını alır. İz miktar bakımından az olan anlamına gelmektedir (Trace Elements).
Bu iz minerallerde iki grup olarak değerlendirilir.
a)Esansiyel İz Mineraller. (Temel İz Elementler)
1.Bor (B), 2. Clor (Cl), 3. Bakır (Cu), 4.Demir (Fe), 5.Manganez (Mn), 6.Sodyum (Na), 7.Çinko Zn), 8.Molibden (Mo), 9.Nikel (Ni).
b) Yararlı İz Elementler.
1.Silikon (Si), 2.Kobalt (Co).
Bu yararlı iz elementler bütün bitkiler için ihtiyaç olmasa da bazı bitkiler için gereklidir.
Örneğin; Silikonun hücre duvarlarında bulunduğu ve bitkilerin, kuraklığa, hastalık, haşere ve mantarlara karşı bitkinin dayanıklılığını artırdığı anlatılmaktadır.
Optimum (en uygun) bir verim almak için, üreticiler büyüme mevsimi boyunca ihtiyaca göre gerekli besin maddelerini ayarlamalıdırlar.
Mineral madde iyonlarının bitki tarafından alınması hava şartlarıyla birlikte birçok faktörlere bağlıdır. Bu faktörler toprağın "Katyon Değişim Kapasitesi", bitki besin maddelerinin bulunduğu ortamın ve sulama suyunun "pH" sı, gibi faktörleri kapsar.
Katyon Değişim Kapasitesi Nedir?
Katyon değişim kapasitesi bitki besin maddelerinin içinde bulunduğu ortamın bir birleriyle iyon alış verişi yapabileceği mineral maddelerini kendi bünyesinde tutma kapasitesidir.
Bu katyonlar, amonyum azotu, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, manganez, çinko, bakır gibi elemnteleri kapsar. Torf yosunu, ağaç kabuğu, testere tozu, ve öteki organik maddelerden oluşan karışımlarında aynı şekilde katyon değişim kapasiteleri vardır.
pH Nedir?
pH: Üzerinde 1-14 arası rakamlar bulunan bir ıskala ile Baz (Alkali) ve Asitliliğin ölçümüdür.
7 nin altında pH Asitliliği, 7 nin üstünde Baz (alkali) ve 7 Nötr olduğunu gösterir.
Solüsyon halindeki büyüme ortamınının asitliliğini ve alkali (baz) oluşunu ifade eder. Bu solüsyon suda erimiş, iyon formundaki mineral maddeleri ihtiva eder.
Bu solüsyonun asit, nötr, yada alkali (baz) şeklindeki reaksiyonları mineral maddelerin bitkinin kökleri tarafından alınması üzerinde büyük etkisi vardır.
Eğer bu solüsyon içinde büyük miktarda Hidrojen (H+) iyonları var ise asittir. (<7.0) Yani 7 den küçük. Eğer Hidroksil (OH-) iyonları fazla ise bu solüsyon alkalidir (>7.0) Yedi den büyüktür. Eğer Hidrojen ve Hidroksil iyonları arasında bir denge varsa bu solüsyon nötrdür (=7.0). Bir çok bitki 5.5 ile 6.2 pH arasında daha iyi verim vermektedir. Yani hafifce asitli ortamları severler, birçok mineral madde bu ortamlarda daha iyi iyon alış verişi yapabilmektedir. Aşırı şekilde dalgalanmalar bitkide bazı besin maddelerinin noksanlığına ve toksisitesine (fazlalığından dolayı zehir etkisine) neden olmaktadır.
Tam Bir Bitki Beslenmesi için Gerekli Olan Besin Maddeleri :
Bitki büyümesinde temel ve yardımcı besin maddelerinin rolü üzerinde kılavuz olması bakımından aşağıdaki bilgiler faydalı olacaktır. Bu maddelerinin herhangi birisinin yokluğunda bitkiler büyüme anormallikleri, besin elementinin noksanlığının septomlarını gösterecek ve sağlıklı gelişmeyeceklerdir.
Makro Besin Maddeleri:
1.Azot:
Bitkilerin yaşamında hayati önem taşır. Proteinlerin, hormonların, klorofilin, vitamin ve enzimlerin önemli bir yapı taşıdır. Vejetatif aksam denilen yeşil aksamın büyüyüp gelişmesini sağlar.
Tabiatta Azot kaynakları varmıdır?
Mineralizasyon denilen bir süreçle bitkilerin faydalanabileceği azot kaynakları artmaktadır.
Mineralizasyon Bitki artıkları ve çiftlik gübresi gibi organik maddelerin parçalanması ve Amonyum (NH4+) gibi inorganik azot formuna dönüşüm sürecidir.
Ayrıca atmosferde bulunan gaz halindeki Azot (N2) bakteriler tarafından bitkilerin alabileceği amonyum bileşiklerine çevrilir
Toprağa inorganik ve organik gübreler vermekle de bitkilerin alabileceği azot miktarı artırılabilir.
Topraktaki nem durumu, toprağın havalanması, toprağın ısısı, toprağın pH sı ve topraktaki organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından parçalanması gibi faktörler bitkilerin azot alımlarını etkiler.
Bitkiler azotu iki biçimde alırlar. Bunlar Nitrat azotu (NO3-) ve Amonyum azotu (NH4+) biçimindedir. Bitkilerin kökleri bu her iki azot biçimini de alırlar. Bitkilerin çoğu Nitrat azot biçimini Amonyum azotuna tercih ederler. Fakat Nitrat azotunun toprakta kaybolma eğilimi fazladır. Bitkilerin çoğu Amonyum azotunu hazır olarak kullanamazlar.
Amonyum azotu emilmeden önce nitrifikasyon denilen bir süreçle bakteriler tarafından nitrat azotuna çevrilir.
Amonyum azotunun nitrat azotuna çevrilmesinde toprağın ısısı etkili olur. Toprak ısısının 10 oC üzerindeki ortamlarda bu çevrilme işlemi daha çabuk olur.
Nitrifikasyonun en etkili olduğu toprak pH sı 5.5-6.5 arasında olduğu zamandır.
Nitrifikasyon 2-4 haftada tamamlanabilir.
Azot Kayıpları Nelerdir?
Birçok faktör bitkilerin azotu almasını engeller. Bu faktörleri şöyle sırılayabiliriz.
- Nitrat (NO3-) ve Amonyum (NH4+) azotu bitkilerin alamayacağı organik azota çevrilir bu sürece immobilizasyon denir.
- Su sıkıntısı olduğu ve pH ın yüksek olduğu ortamlarda amonyum azotu (NH4+) uçucu gaz olan amonyuma dönüşür (NH3) ve bu amonyum gazı uçarak atmosfere karışır.
- Gübrelerin yıkanarak akıp gitmesi diğer bir kritik azot kaybıdır.Bitkinin kök bölgesinden daha aşağıya inerek kaybolmasıdır (leaching).
- Diğer bir azot kaybı ise denitrifikasyon denilen süreçle nitrat azotunun kaybolmasıdır. Denitrifikasyon sürecinde nitrat azotu (N03-) bakteriler tarafından nitrit (NO2-) e çevrilir, ve oda nitrik oksid (NO) e çevrilir, sonra nitrus okside (N2O) veya azot gazına (N2) çevrilir ve bu gaz topraktan atmosfere salınarak kaybolur.
- Azot bakımından zayıf olan organik maddeler topraktaki mikroorganizmalar tarafından parçalanır ve parçalama sonucu oluşan azot bu organizmalar tarafından kullanılır ve bitkiler bu azottan yararlanamazlar.
Azot Noksanlığı:
Azot azlığı verimi azaltır, ağaçta vejetatif gelişme süreci kısalır. Yaprakların sararmasına ve büyümenin sarsılmasına yol açar. Soluk yeşilden sarıya kadar varan sağlıksız ve ince sürgünleri olan azalmış bir tepe büyümesi gösterir. Genellikle, bu belirtiler sürgünlerin dibindeki yaşlı yapraklarda apaçık belli olurlar. Azot noksanlığı ağırlaştıkça yaşlı yapraklardan başlayarak kloroz denilen sararmalar görülür. Taş çekirdekli meyvelerde, azot noksanlığı olan yapraklar, sorun ağırlaştıkça , kırmızımsı ve saçma deliği etkisi gösterirler. Meyveler, özellikle de taş çekirdekli meyveler, daha küçük olma ve daha erken olgunlaşma eğilimi gösterirler. Ağaçlar erken yaşlanırlar.
Elma ağaçlarında yapraklar küçük, dar olurlar. Açık yeşilden sarıya, açık portakal renginden kırmızı ve mor a kadar varan renklerde olurlar ve erkenden dökülürler. Yaprak sapları ince ve kısadır ve dar açı oluştururlar. Şiddetli azot noksanlıklarında yaprak sapları kurur ve meyveler olgunlaşmadan renklenirler.
Kaysı ağaçlarında yapraklar kısa ve sanımsı yeşil olurlar. Dallar incedir. Çiçek zamanı çok çiçek olmasına karşılık meyve tutumu az olur ve meyveler küçüktür.
Şeftali ağaçlarında dal ve sürgünler kısa ve zayıftır. Dalların kabukları kahverengimisi ve mordurlar. Yapraklar sarımsı yeşil, yaşlı yapraklar kırmızımsı sarı bazen de hastalıklıdır. Erken yaprak dökümü olur, meyveler küçük ve genellikle şekilleri bozuktur.
Asmalarda da buna benzer belirtiler vardır. Yapraklar açık yeşil ve sarıdır. Yaprak kenarlarında ölü dokular vardır ve aşağıya doğru kıvrıktırlar. Yaprak sapları pembemsi bir renktedir. Sürgünler zayıftır ve uç kısımları ölüdür.
Azot Fazlalığı (Toksisitesi):
Azot fazlalığı meyve ağaçlarında çiçeklenme ve meyve verimini geciktirir. Aşırı miktarda sürgün büyümesi, buna eşlik eden koyu yeşil yapraklar vardır. Sonbaharda gecikmiş bir yaprak dökümü görülür. Azot miktarı optimum düzeyin üzerine çıktıkça, meyve rengi azalır ve olgunlaşma gecikir. Kırmızı çeşitler daha az kırmızı sarı çeşitlerin yeşil olma eğilimi vardır. Elma ve armutlarda tat ve depolama ömrü azalır. Bundan başka elma ve armutlarda azotun fazlalığı kalsiyum alımını engellediği için üreticilere büyük zararlara uğratan mantarlaşma ve acı beneğe sebep olur. Diğer fizyolojik sorunlar oluşabilir.
Meyve Agaçlarının Azot düzeylerinin Değerlendirilmesini gösteren parametreler
Göstergeler |
Azot düzeyi düşük olduğunda |
Azot düzeyi orta olduğunda |
Azot düzeyi yüksek olduğunda |
|
Azot düzeyi yüksek oldugunda |
Meyve Veren Agaçlarda: |
Sürgün uzunluğu 20 cm den küçük ve sürgünler küçük çaplı |
Sürgün uzunluğu |
Sürgün uzunluğu Ortalama 45-60 cm |
Meyve Vermeyen Agaçlarda: |
Sürgün uzunluğu 25 cm den küçük |
Sürgün uzunluğu ortalama 45-60 cm |
Sürgün uzunluğu ortalama 60-100 cm |
|
Yaprak Büyüklüğü |
Küçük, ince |
Orta |
Geniş, kalın, uçlarda kıvrılmalar görülür |
|
Yaprak Rengi |
Soluk sarı-yeşil |
Normal Yeşil |
Çok koyu yeşil |
|
Sonbahar Yaprak Dökümü |
Yaprak dökümü erken, yaprakların damarlarında kırmızılıklar var |
Yaprak dökümü normal, yapraklar yeşil den açık yeşile doğrudur |
Yaprak dökümü geç, Yapraklar soğuk gelinceye kadar koyu yeşildir. |
|
Kabuk Rengi |
Açık kahverenginden kırmızı kahverengine doğru |
Gri den koyu gri kahverengiye doğru |
Yeşil griden gri ye doğru |
|
Meyve Üst Rengi |
Oldukça renkli, genellikle normalden erken |
Orta renkli |
Düşük renkli |
|
Meyve Alt Rengi |
Sarı, normalden Erken |
Olgunlaşınca sarı yeşil |
Hasatta yeşilden yeşil sarıya doğru |
|
Meyve Olgunluğu |
Normal den erken |
Normal |
Normal den 5-10 gün geç |
Meyve Agaçlarının Azot düzeylerinin Değerlendirilmesini gösteren parametreler
Göstergeler |
Azot düzeyi düşük olduğunda |
Azot düzeyi orta olduğunda |
Azot düzeyi yüksek olduğunda |
|
Azot düzeyi yüksek oldugunda |
Meyve Veren Agaçlarda: |
Sürgün uzunluğu 20 cm den küçük ve sürgünler küçük çaplı |
Sürgün uzunluğu |
Sürgün uzunluğu Ortalama 45-60 cm |
Meyve Vermeyen Agaçlarda: |
Sürgün uzunluğu 25 cm den küçük |
Sürgün uzunluğu ortalama 45-60 cm |
Sürgün uzunluğu ortalama 60-100 cm |
|
Yaprak Büyüklüğü |
Küçük, ince |
Orta |
Geniş, kalın, uçlarda kıvrılmalar görülür |
|
Yaprak Rengi |
Soluk sarı-yeşil |
Normal Yeşil |
Çok koyu yeşil |
|
Sonbahar Yaprak Dökümü |
Yaprak dökümü erken, yaprakların damarlarında kırmızılıklar var |
Yaprak dökümü normal, yapraklar yeşil den açık yeşile doğrudur |
Yaprak dökümü geç, Yapraklar soğuk gelinceye kadar koyu yeşildir. |
|
Kabuk Rengi |
Açık kahverenginden kırmızı kahverengine doğru |
Gri den koyu gri kahverengiye doğru |
Yeşil griden gri ye doğru |
|
Meyve Üst Rengi |
Oldukça renkli, genellikle normalden erken |
Orta renkli |
Düşük renkli |
|
Meyve Alt Rengi |
Sarı, normalden Erken |
Olgunlaşınca sarı yeşil |
Hasatta yeşilden yeşil sarıya doğru |
|
Meyve Olgunluğu |
Normal den erken |
Normal |
Normal den 5-10 gün geç |
Fosfor:
Fosfor bitkilerde her türlü büyüme ve diğer metabolizma için gereklidir. Metabolik reaksiyonları başlatan bir katalizör maddesidir. Bitkinin azot kullanımını ve tohum oluşumunu teşvik eder. Tohumun çimlenmesi, fotosentez, ve protein teşekkülü için fosfor gerekir. Çiçek, meyve ve saçak kök oluşumunu teşvik eder. Meyvelerin olgunlaşmasını hızlandırır. Tohum oluşumundaki başarısızlık genç meyvenin dökülmesine ve meyvede bozuk oluşumuna yol açmaktadır. 4.0 den düşük pH ortamındaki organik topraklarda bitkinin alamayacağı şekilde kimyasal bağlarla bağlanır ve kilitlenir.
Fosfor Noksanlığı:
Gözle görülecek kadar belirtiler göstermesi için şiddetli fosfor noksanlıkları olması gerekir, bu da meyve ağaçlarında pek nadirdir. Olduğu zaman da uç sürgünlerde zayıf ve sınırlı bir büyüme görülür. Anormal bir şekilde koyu yeşil genç yapraklar vardır.Genç yaprakların alt kısımları, özellikle yaprak kenarlarında ve ana damarların boyunca sık sık morumsu renk değişikliği gösterirler. Yaprakların derileşmiş gibi bir yapısı ve gövdeyle birleştiği yerde keskin bir açı yapan anormal bir formu vardır. Yaprak belirtileri büyüme mevsiminin ilk başlangıcında sık sık görülür daha sonra mevsim boyunca azalır. Fosfor noksanlığının belirtileri daha çok genç ağaçlarda görülür. Sürgünler ve çiçeklenme azalır. Tomurcuklar geç patlar. Meyve tutumu zayıftır ve erken olgunlaşır. Meyve ve çiçeklerin prematür (zamanından önce) dökümleri görülür. Bitkinin tam olarak faydalanması için fosfor köklere yakın olarak verilmelidir. Toprakta yeterli düzeyde çinko olmadığı zaman çok fazla fosfor verilmesi çinko noksanlığına yol açar.
Fosfor Fazlalığı (Toksisitesi):
Fazla miktarda fosforun etkileri genellikle, çinko, bakır, demir, mangenez gibi temel ağır metallerin birinin yada daha fazlasının noksanlığı olarak ifade edilirler. Bu elementlerin noksanlıklarının belirtileri ayrıca fosfor fazlalığı tarafından sebep olunduğu için , yeşil aksamda gözle görülen bir fosfor toksisitesi pek anlaşılamaz.
Elmada Fosfor Noksanlığı gösteren Elma Yaprakları (Küçük, donuk mor ve bronz renkler)
Potasyum noksanlığı:
Belirtiler genellikle mevsimlik büyüyen sürgünlerin alt kısmındaki yaşlı yapraklarda gelişir.Yaprakların ucunda yanıklarla karakterize edilirler. Taş çekirdekli meyvelerde, yukarıya doğru lateral (Yanal) kıvrılması ve yanıklığın gelişmesiyle kloroz(sarılık) açıkca belli olur. Agır bir meyve yükü, bu belirtileri vurgular. Araştırmalar potasyum ve meyve yükü arasında tersine bir ilişki olduğunu belirtmektedirler. Dolayısıyla, meyve yükü ne kadar hafif olursa, o kadar çok potasyum ihtiyacı artar.
Potasyum toksisitesi:
Bilinen hiçbir görsel belirti direkt olarak potasyum fazlalığı ile ilişkilendirilemez. Buna rağmen, yüksek düzeyde potasyum olduğu zaman magnezyum noksanlığı gözükme eğilimi vardır.
Elmada Potasyum Noksanlığı
Fosfor:
Fosfor bitkilerde her türlü büyüme ve diğer metabolizma için gereklidir. Metabolik reaksiyonları başlatan bir katalizör maddesidir. Bitkinin azot kullanımını ve tohum oluşumunu teşvik eder. Tohumun çimlenmesi, fotosentez, ve protein teşekkülü için fosfor gerekir. Çiçek, meyve ve saçak kök oluşumunu teşvik eder. Meyvelerin olgunlaşmasını hızlandırır. Tohum oluşumundaki başarısızlık genç meyvenin dökülmesine ve meyvede bozuk oluşumuna yol açmaktadır. 4.0 den düşük pH ortamındaki organik topraklarda bitkinin alamayacağı şekilde kimyasal bağlarla bağlanır ve kilitlenir.
Fosfor Noksanlığı:
Gözle görülecek kadar belirtiler göstermesi için şiddetli fosfor noksanlıkları olması gerekir, bu da meyve ağaçlarında pek nadirdir. Olduğu zaman da uç sürgünlerde zayıf ve sınırlı bir büyüme görülür. Anormal bir şekilde koyu ye腟il genç yapraklar vardır.Genç yaprakların alt kısımları, özellikle yaprak kenarlarında ve ana damarların boyunca sıkȠsık morɵmsu renk değişikliği gösterirler. əapraklaɲın derileşmiş gibi bir yapısı ve gövdeyle birleştiği yerde keskin bir açı yapan anormal bir formu vardır. Yaprak belirtileri büyüme mevsiminin ilk başlangıcında sık sık görülür daha sonra mevsim boyunca azalır. Fosfor noksanlığının belirtileri daha çok genç ağaçlarda görülür. Sürgünler ve çiçeklenme azalır. Tomurcuklar geç patlar. Meyve tutumu zayıftır ve erken olgunlaşır. Meyve ve çiçeklerin prematür (zamanından önce) dökümleri görülür. Bitkinin tam olarak faydalanması için fosfor köklere yakın olarak verilmelidir. Toprakta yeterli düzeyde çinko olmadığı zaman çok fazla fosfor verilmesi çinko noksanlığına yol açar.
Fosfor Fazlalığı (Toksisitesi):
Fazla miktarda fosforun etkileri genellikle, çinko, bakır, demir, mangenez gibi temel ağır metallerin birinin yada daha fazlasının noksanlığı olarak ifade edilirler. Bu elementlerin noksanlıklarının belirtileri ayrıca fosfor fazlalığı tarafından sebep olunduğu için , yeşil aksamda gözle görülen bir fosfor toksisitesi pek anlaşılamaz.
Elmada Fosfor Noksanlığı gösteren Elma Yaprakları (Küçük, donuk mor ve bronz renkler)
Potasyum noksanlığı:
Belirtiler genellikle mevsimlik büyüyen sürgünlerin alt kısmındaki yaşlı yapraklarda gelişir.Yaprakların ucunda yanıklarla karakterize edilirler. Taş çekirdekli meyvelerde, yukarıya doğru lateral (Yanal) kıvrılması ve yanıklığın gelişmesiyle kloroz(sarılık) açıkca belli olur. Agır bir meyve yükü, bu belirtileri vurgular. Araştırmalar potasyum ve meyve yükü arasında tersine bir ilişki olduğunu belirtmektedirler. Dolayısıyla, meyve yükü ne kadar hafif olursa, o kadar çok potasyum ihtiyacı artar.
Potasyum toksisitesi:
Bilinen hiçbir görsel belirti direkt olarak potasyum fazlalığı ile ilişkilendirilemez. Buna rağmen, yüksek düzeyde potasyum olduğu zaman magnezyum noksanlığı gözükme eğilimi vardır.
Elmada Potasyum Noksanlığı
Demir
Demir bitkilerde enzim aktivitesi ve klorofil sentezi için gereklidir. Bitkilerin yeni büyümekte olan genç kısımları için esas teşkil eder.
Toprakta hemen hemen her zaman demir vardır fakat bitkilerin alamayacağı formda olabilir.
Demir yıkanmayla kaybolur ve toprağın alt tabakalarında tutunurlar.
Toprakta kalsiyumun fazla olduğu ortamlarda toprak pH sı yüksektir. Yüksek pH ortamlarında (Alkali ortamlar)demir bitkilerin alamayacağı forma dönüşür. Yani pH 7.2 ile 8.3 arasında iken bitkiler demirden yararlanamazlar.Toprak alkali olduğu zaman belkide demir minerali çoktur fakat bitkiler tarafından alınamamaktadr.
Toprak pH sı toprağın ana mataryelinin (ana kaya) etkisi altında oluşmuşmaktadır. Baz (alkali) ana kayadan oluşan topraklarda asit ihtiva eden kayalardan oluşan topraklara göre yüksek pH bulunur. Ayrıca yağışlar toprağın pH sını etkiler. Toprağın içinden geçen su topraktki kalsiyum ve magnezyum gibi baz elementleri yıkamaktadır ve aliminyum ve demir gibi asitli elemenlerle yer değiştirmektedir. Bu sebepten dolayı yüksek yağış alan yerlerde oluşan topraklar kurak ve yarı kurak yerlerde oluşan topraklardan daha asit karekterlidirler.
Amonyum veya üre ihtiva eden gübreler ve organik maddelerin toprak içinde parçalanmalarıda ayrıca topraktaki asitliliği artırmaktadır. Asitliliğin yüksek olduğu topraklarda Aliminyum ve Manganez bitkiler tarafından daha fazla alınabilecek hale gelir ve daha fazla toksik ekti yapacak hale gelir. Uzun süre işlenmemiş havasız kalmış aşırı sulama ve taban suyunun yakın olduğu topraklarda bitkilerin demirden yararlanması azalmaktadır.
Toprakta bulunan ağır metallerde demir eksikliğine neden olmaktadır. Bikarbonat iyonları, yüksek fosfor, mangenez, çinko veya bakır düzeyide demirin harekeliliğini azaltmakta ve demir alımını engellemektedir.
Yüksek pH olan topraklarda demir oksijen, hidroksit ve karbonat iyonlarının eşliğinde katı formlara dönüşür. Bu demir formları suda erimez ve bitki kökleri tarafından alınamaz. Böyle bir demir formu toprak şartları değişmedikce devamlı olarak bağlı kalacaktır. Bu durum küflü çivi ve demir talaşlarının demir noksanlığını düzeltmediğini anlatmaktadır. Bu maddeler tarafından toprağa bırakılan demir anında katı forma dönüşür ve bitkiler tarafından yararlanılmaz.
Demir noksanlığından oluşan kloroz toprak ısısı ve plastik malçlama, toprağın sıkışık oluşu ve su ile doymuş olması gibi toprak içindeki havalandırmayı sınırlayan şartlar altında ağırlaşmaktadır Üst toprağın erozyonla taşınması veya sulama amaçlı yada çeşitli inşaat vs gibi hafriyat çalışmaları gibi işlemler sonucunda üst toprağın alınarak yerine kireçle zengin olan toprakla değiştirildiği zaman dahada şiddetlidir.
Sulama ve Demir Noksanlığı İlişkisi
Birçok bölgelerde ağır kış yağışları büyüme mevsiminin başında meyve bahcelerindeki topraklarda normalden daha fazla nem varlığıyla sonuçlanır. Sonuçta birçok ağaç hatta meyve bahçesinin tamamı yazın başlangıcında demir noksanlığı belirtileri gösterir.
Su Geçirgenliğinin az olduğu sıkışmış ve havalanmanın az olduğu oksijenden yoksun topraklarda köklerin ve topraktaki mikroorganizmaların faaliyetleri sonucunda karbondioksit (CO2) birikimi olur ve karbondioksit kirecin çözünülürlüğünü artırarak bikarbonat (HCO3-) oluşumuyla sonuçlanır ve buda demir alımını ve demirin hareketliliğini azaltır. Çünkü HCO3- nin oluşumu için yüksek düzeyde Co2 e gerek duyulur.
Demir noksanlığı sorununu gidermenin en iyi yolu iyi bir sulama ve pH yönetimiyle mümkündür. Ağır kış yağışlarından ve ilkbaharda yapılan sulamalardan kaynaklanan aşırı toprak nemliliği geçici demir noksanlıklarının sebebidir. Eğer her ilkbaharda aşırı sulama yapılırsa kronik demir noksanlığı görülür ve üretim engellenir.
Demir Noksanlığı (Kloroz):
Bitkilerde demir noksanlığı çok yaygındır. Başlangıçta belirtiler çok genç yapraklarda yeşil rengin kaybıdır. Damarların aralarındaki dokular soluk ye
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!