Geçtiğimiz günlerde çokça tartışılan bir konu belki ama bizim ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde, bu konu taşlar yerine oturmadığı için daha çok
tartışılacağa benzer. Taşların yerine oturmamış olmasına benzetme sebebim; bu alanda işlerin yoluna sokulamadığı kanaatimdendir.
Nedir bu konu? Bahcesel.com da ayın konuğu köşesinin Mart ayı konuğu Doç Dr Ali KAYGISIZ Hocamın" Damızlık Gebe Düve İthalatı Hakkındaki Görüşler" adlı yazısını okuduktan sonra bir katkı da ben yapmak istedim. Evet konumuz damızlık hayvan stokumuz.
Türkiyede suni tohumlamanın tam tarihini bilemiyorum. 1980 yılında aldığımız bir holstein ırkı ineğimizden suni tohumlama yöntemi ile çok sayıda düve ve boğa yetiştirdik ve oldukça da başarılı olduk. Ölçüsü nedir? derseniz mera şartlarında günlük 30 litre süt veren inekler ürettik.
Bunları neden yazdım ? 1980 yılından bu zamana tam 27 yıl geçmiş. Bu süre bir sığırın ortalama ömrünü dikkate alırsak oldukça uzun bir süredir ki ırk mübadelesi için fazlasıyla yeterli bir süredir. Bu süre içerisinde eğer istenilse idi ülkemizdeki düşük verimli eski ırklar yerine bölgelere adapte olmuş yüksek verimli yeni ırklar ikame edilebilirdi. Ama olmadı. Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan bir kaçını sıralayalım.
Bu işin, dışarıdan düve ithal etmekle olmayacağı anlaşıldı. Zira çeşitli zamanlarda Ülkemizde, Amerikadan Avrupadan bazı ıkları ithal edip dağıttılar. Sonrası takipsizlik yüzünden hepsi daha ikinci buzağısını doğurmadan ortadan kalktı. Bu hayvanlar dağıtılırken uygun barınak tespitlerinde küçük hesaplar, projelerin daha başlamadan bitmesinin sebebi oldu.
Sonra yurt dışından gelen hayvanlarda her zaman yeni bir hastalık türünün gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Beni en çok korkutan da deli dana hastalığıdır ki kolay anlaşılan bir şey değildir.
Ülkemizde maalesef hayvanlarımız kayıt tutularak kontrol edilmiyor. Havyan gelişmesi kontrol edilmiyor. Çiftçilerimiz kafasına göre takılıyor. Oysa bir kuş gribi vakasında nasıl tüm bölge kontrol altında tutuluyorsa büyükbaş hayvanlarımız da öyle kontrol altında tutulmalı. İyi hayvanlar telef edilmemeli. Üreticiler denetim altında tutulmalı. Bu söz çok su götürür biliyorum. Buradaki kastım onlara despotluk yapalım kafalarına vuralım manasına gelmez. Onları yönlendirelim. Eğitelim. Ellerindeki nitelikli hayvanları kestirmektense gerektiğinde üretim için daha başka yerlere yönlendirmek suretiyle kanalize edelim. Bunun için diğer bölge ve üreticilerle irtibat kuralım. Çiftçimiz, nitelikli düveleri et verimi yüksek olduğu için kesmesinler. Ali hocamın dediği "boğa anası" düveler genellikle et için kesildiği için zaten o bahsettiğim uzun süredir ırk ıslahını gerçekleştiremedik.
Bunların olabilmesi için Tarım Bakanlığı, İl Müdürlükleri aracılığı ile uzman kişilerle sıkı bir teknik takip yapacak, denetleyecek ve yönlendirecek. Hepsinden önemlisi bu uzman kişiler işini sevecekler ve benimseyecekler. Değilse bu iş olmaz.
Selam ve dua ile...
Kenan ALBAYRAK
Ziraat Mühendisi
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!