Bu ay konuğumuz, Erzurum Zıraat Fakültesi ve Veteriner Fakültesi Adına Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer AKBULUT.
Bu yazıda; Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile
Veteriner Fakültesi tarafından 2005 yılında başlatılan ve 2005-2010 yılları arasında suni tohumlama uygulamaları yapılarak Erzurum ilinde hayvancılığın geliştirilmesi projesi ele alınıyor. Proje olumlu sonuçlar vermeye başladı. Zootekni bölüm başkanı Prof.Dr. Ömer AKBULUT' un verdiği bilgiye göre projenin amaç ve hedefi şu şeklide belirtildi.
1. Erzurum İli Büyükbaş Hayvan Islahı Projesi
Niçin suni tohumlama projesi?
Erzurum, büyükbaş hayvan sayısı açısından tüm iller içerisinde birinci sıradadır. Fakat diğer taraftan, Türkiye ortalamasıyla kıyaslandığında Erzurum'da süt ineği ve et sığırı başına verimin çok düşük olduğu bilinmektedir. Bunun en büyük nedeni, ildeki hayvan varlığının önemli bir kısmının düşük verimli yerli ırklardan oluşmasıdır. 2003 yılı rakamlarına göre, Türkiye'de yüz hayvandan 19'u kültür ırkı ve 44'ü ise melezlerinden oluşmaktadır. Halbuki Erzurum'da yüz hayvandan sadece 4'ünü saf kültür ırkı, 36'sını melezler oluşturmaktadır. Bu rakamların ortaya koyduğu dengesizliğin giderilmesi, hatta Erzurum'un bir adım öne geçmesi için il düzeyinde suni tohumlamaya dayalı bir ıslah çalışmasının hızlı bir şekilde yürürlüğe konulması zarureti ortaya çıkmıştır.
Projenin amacı ve hedefi nedir?
Proje kapsamında 2005-2010 yılları arasında suni tohumlama uygulamaları yapılarak Erzurum ilinde hayvancılığın geliştirilmesi amaçlamaktadır. Bu kapsamda 2005 yılında pilot uygulama yapılacaktır. Bunun için ilçelerin tümünde de en az 100 ile 300 arasında, il merkezinde ise 1250 suni tohumlama olmak üzere toplam en az 5000 suni tohumlama yapılması planlanmaktadır. Bu sayı her yıl 5000 artırılarak 2010 yılında toplam 30.000 rakamına ulaşılması hedeflenmiştir. Bu amacın gerçekleşmesi için, Erzurum ilinde mevcut olan kamu kurumlarından 48 ve serbest çalışan 19 veteriner hekim ve veteriner sağlık teknisyeninden yararlanılmaktadır.
Başarı için çiftçi eğitimi neden gerekli?
Hayvan yetiştiriciliğinde barınma, bakım ve besleme şartları yeterli düzeye çıkarılmadan ve hayvan sağlığı korunmadan, sadece suni tohumlama ile başarıyı yakalamanın mümkün olmadığı bundan önce yapılan çalışmalarda görülmüştür. Örneğin; Erzurum'da Doğu Anadolu Kırmızısına saf kültür ırkı hayvan tohumları verilerek melezler elde edilmiştir. Köy şartlarında yetiştirilen bu melez hayvanlarla araştırma enstitüsü şartlarında yetiştirilen aynı melez hayvanlar arasında 150 kg canlı ağırlık farkı olmuştur. Bu sonuç, hayvanın barınma, bakım, besleme ve sağlık şartlarının iyileştirilmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Suni tohumlamadan başarılı sonuçlar alabilmek için, çiftçilerin de bu uygulamalara ilgi duymaları gerektiğinden, eğitim faaliyetleri bu faaliyetin birinci dereceden muhatabı olan çiftçileri de kapsamalıdır. Çiftçilere verilen eğitim faaliyeti, suni tohumlama ile ilgili bilgiler yanında barınma, bakım, beslenme ve sağlık şartlarının iyileştirilmesi gibi konuları kapsamaktadır.
Erzurum'da nasıl bir hayvancılık hedefliyoruz?
Erzurum ilindeki hayvancılığı, üyesi olmaya çabaladığımız Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslamak hiç mümkün olmadığı gibi, Türkiye'nin Batı bölgelerinden bile çok geri kalmıştır. Fakat Erzurum'un ekolojik şartları ve tarım kaynakları dikkate alındığında kırsal kesiminde hayvancılıktan başka tarımsal üretim alternatifi yoktur. Bundan dolayı ilde hayvancılık merkezli bir tarım faaliyeti yapmak zorunludur. Bu proje, bölgedeki hayvancılık faaliyetlerini AB standartlarına yaklaştırmayı amaçlamaktadır. Bölge şartları ve Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde olan Türkiye gerçeği dikkate alındığında, Erzurum'da nasıl bir hayvancılık yapılmalıdır? sorusu önem kazanmaktadır. Bu sorunun cevaplarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. Bu projenin başarısı, sıralanan bu hedeflerin 6 yılda ne kadar yapılabileceği ile doğru orantılıdır.
1. Hayvancılık işletmeleri, daha büyük işletmeler haline gelmek zorundadır.
2. İşletmeler daha verimli kültür, melez ve yerli ırk hayvanları bulundurmak zorundadır.
3. İşletmeler, barınma, bakım, besleme ve sağlık şartlarını çok daha iyi hale getirmelidir.
4. İşletmeler, ihtiyaç duyulan her türlü yemi kesinlikle kendi üretmek zorundadır.
5. Hayvancılık, "iyi tarım uygulamaları"[1] standartları doğrultusunda yapılmalıdır.
6. AB standartlarında kaliteli, hatta organik et ve süt üretilmelidir.
7. Çiftçiler hayvancılığı, sadece üretim değil aynı zamanda ürettiğini pazarlama olarak algılamalıdır.
8. Hayvancılık faaliyetlerinde, özellikle damızlık işletmelerin oluşturulması ve hayvansal ürünlerin pazarlamasında örgütlü hayvancılığa yönelmek kaçınılmazdır.
2. Suni Tohumlama
Suni tohumlama nedir?
Kızgınlıkta olan ineğin üreme organının en uygun yerine bazı aletler kullanılarak tohumun (verimi yüksek boğa sperması) bırakılmasıdır.
Neden suni tohumlama yaptırılmalı ?
Suni tohumlamada kullanılan tohumlar; kalıtsal özellikleri yüksek, yavru denemeleri yapılmış ve özelliklerini yüksek oranda yavrularına geçirebilen üstün nitelikli sağlıklı boğalardan elde edilmiştir.
Suni tohumlamada kullanılacak tohumlar arasında tercih yapma şansınız vardır. İneğinizi tercihinize göre: etçi, etçi-sütçü veya sütçü ırklardan biriyle tohumlama yaptırabilirsiniz.
Suni tohumlama, çiftçileri boğa besleme külfetinden kurtarmaktadır.
Suni tohumlama, tabii çiftleşme ile çok kolay ve hızlı bir şekilde yayılan üreme hastalıklarını önler.
Suni tohumlama uygulanan bir işletmede dişi hayvanların ne zaman kızgınlık gösterdiği, ne zaman tohumlandığı, gebe kalıp kalmadığı sürekli olarak kontrol edilebilmektedir.
Verimleri düşük yerli ırkların ıslahı, çok az masraf ve daha kısa sürede ancak suni tohumlama ile mümkün olabilmektedir.
İneklere suni tohumlama ne zaman yaptırılmalı ?
İnekleri doğumdan enaz 45 gün sonra suni tohumlama yaptırmak gerekir. Tohumlama yapabilmek için inek veya düvelerin kızgınlık döneminde olması gerekir. Kızgınlığı sabah gözlenen inekler öğlenden sonra tohumlanmalıdır. Kızgınlık belirtileri öğlenden sonra fark edilen düve ve inekler ertsi gün sabah tohumlanmalıdır. Ancak ineğin çarası mutlaka temiz olmalıdır. Eğer çara yumurta akı veya cam gibi temiz değilse ineğin rahminde problem vardır. Bu durumda ya haynanın tedavisine başlanır, kendiliğinden iyileşmesi için biraz daha beklenip daha sonraki kızgınlıklarında tohumlatılması gerekir.
İneklerde kızgınlık belirtileri nelerdir?
İneklerin kızgınlıkları 16-24 gün (ortalama 21 gün)'de bir görülür.
1. Kızgınlığın başlaması ile birlikte inekte geçici bir iştahsızlık görülür.
2. O günkü süt veriminde azalma olur.
3. Kızgınlıktan hemen önce diğer ineklerin üzerine atlama isteği artar.
4. Çevreye karşı aşırı ilgi, temas kurma, diğer inekleri yalama davranışları görülür.
5. Bazı hayvanlar bakıcısına normalin dışında ilgi gösterir.
6. Bel bölgesine masaj yapıldığında hayvan belini çökertir ve kuyruğunu kaldırarak biraz yana yönlendirir.
7. Hayvanda genel huzursuzluk, bağırma ve birşeyler arama davraışları görülür.
8. Ağzı salyalanır, hayvan heyecanlı ve sinirlidir.
Yukarıda sayılan belirtilerin yanında önemli dış belirtilerden biri de müköz kızgınlık akıntısı, halk arasındaki deyimiyle "ÇARA" akıntısıdır. Bu akıntı renksiz, ipliksel karakterdedir. Vulva (ten) dudağından aşağı doğru kopmadan uzayabileceği gibi kuyruk hareketleri ile etrafınada bulaşabilir. Bu akıntı, kısmen kızgınlığın hemen öncesinde kısmen görülür. Kızgınlık döneminde artar. Kızgınlıktan sonra azalır ve keslir.
Bütün bu belirtilerin yanında ineğin kızgınlığının başında, ortasında ve sonunda kendi üzerine diğer hayvanların atlamasına izin vermesi çiftleşmeye hazır olduğunun en önemli delilidir. Kızgınlıktaki ineklerin bu sabır refleksini gösterebilmeleri için ya serbest tip ahırlarda veya merada barındırılmaları gerekir.
Kızgınlıktan birkaç gün sonra görülen kanlı akıntı ineğinizin gebe kalmadığının göstergesi değildir.
3. Gebe ve Sağmal İneklerin Beslenmesi
Irkları ne olursa olsun, hayvanlara iyi bakım besleme uygulamadıkça onlardan yüksek verim alınamaz. İyi bir bakım, besleme uygulandığında elde edilecek süt ve verim miktarı artar ve sürü daha sağlıklı olur. Doğum başlangıç alınarak süt ineklerinin beslenmesi 4 döneme ayrılarak yapılır.
Doğumdan sonra ilk 2-3 ay
Doğumdan sonra yapılacak iyi bir bakım ve besleme ile inekten bir sağım döneminde elde edilecek toplam süt verimini en yüksek düzeye çıkartır. Bu dönemde yüksek süt verimine ulaşmasına karşılık, ineklere yeterince yem verilmemesi önemli bir problemdir. Bu nedenle doğumdan sonra ineklerin beslenmesinde aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir;
1. Mutlaka iyi kaliteli kaba yemler kullanılmalıdır.
2. Hayvana yedirilen günlük toplam yemin mümkünse yarısı kaba yem olmalıdır.
3. İmkan varsa kaba ve kesif yemler karıştırılarak birlikte verilmelidir.
4. Kaba yemin en az yarısı 5 cm'den daha uzun doğranarak hayvanlara verilmelidir.
5. Günlük süt verimini takip ederek yem miktarını süt verimine göre ayarlanmalıdır.
6. Doğumu takiben kesif yem miktarı yavaş yavaş artırılarak 8-10 gün içinde günlük 5-6 kg'a miktarına çıkartılmalıdır.
7. Daha sonra süt verimindeki her 3 kg artışa karşılık, kesif yem 1 kg artırılmalıdır.
Doğumdan sonra 3-6 ay
Süt verimindeki artışın duraklayıp yavaş yavaş azalmaya başladığı dönemdir. Laktasyonun ikinci döneminde de hayvanlara olabildiğince kaliteli kaba yem verilmelidir. Bu dönemde hayvanlar birinci döneme göre daha kolay beslenirler. Çünkü bu dönemde süt verimi yüksek olsa da, hayvanın yem tüketimi de yükselmiştir. Yem tüketimi arttığı için ineklerin enerji ve besin maddeleri ihtiyaçları daha kolay karşılanabilir. Laktasyonun (süt sağılabilmenin) bu döneminde de ilk dönemdeki kurallara dikkat edilmelidir. Dikkat edilmediği takdirde hayvanda beslenme bozuklukları oluşabilir.
Doğumdan sonra 6. aydan kuruya çıkıncaya kadar
Bu dönem hayvanın bakım ve beslenmesini en kolay yürütüldüğü dönemdir. Çünkü hayvanın yem tüketimi artık belirli bir düzeyin üzerine çıkar ve süt verimi de hızla azalır. Bu dönemdeki problem, hayvanların besin maddesi ve enerji ihtiyaçlarını karşılayamamaktan çok, hayvanları aşırı besleme sonucu yağlandırma olabilir. Bu nedenle ineklerin süt verimi çok iyi takip edilerek, süt verimi azaldıkça verilen yem miktarı azaltılmalıdır.
Kurudaki ineklerin beslenmesi
İneklerin doğuma iki ay kala sağımdan kesilmesine kuruya çıkarma denir. Bunun amacı, bir sonraki sağım döneminde hem yüksek süt verimi, hem de daha sağlıklı olmalarını sağlamaktır. Hayvanlar kuruya çıkarılarak, meme dokularının dinlenmesi ve yenilenmesi, ayrıca ana karnındaki yavrunun daha iyi gelişmesi sağlanır. Buzağı ana karnındaki gelişmesinin % 70'ini gebeliğin son 2-3 aylık kısmına tekabül eden kuru dönemde tamamlar. Bu dönemde yapılan besleme hataları sonradan telafi edilemez.
Kuru dönemin birinci ayında yani doğuma bir ay kalana kadar ineklere yiyebileceği kadar iyi kaliteli kuru ot ve günlük 2-3 kg kesif yem verilebilir. Elimizde iyi kaliteli kuru ot yoksa ve kaba yem olarak sadece saman veriliyorsa bu durumda kesif yem miktarı 3-4 kg'a çıktılmalıdır.
Kuru dönemdeki ineklerin beslenmesinde nelere dikkat etmeliyiz?
1. Kuru dönemde vereceğimiz kaba yemler olabildiğince kaliteli olmalıdır. Çünkü ana karnındaki yavrunun gelişip büyümesinden dolayı, işkembenin hacmi, dolayısı ile yem alma kapasitesi azalmıştır. Saman gibi kalitesiz kaba yemler, işkembede boşa yer kaplayarak hayvanın doygunluk hissetmesine ama besin maddeleri bakımından eksik kalmasına neden olabilir. Yine kaba yemler patoza vurarak çok fazla küçültülerek hayvanlara yedirilmemelidir. Küçük ve ince yemler hayvanların geviş getirmelerini azaltarak, salgıladıkları tükürük miktarını düşürürler.
2. Bu dönemde silaj, pancar, domates ve elma posaları ile taze biçilmiş yeşil yemler gibi fazla sulu yemleri yedirmemelidir. Zaten bu dönemde işkembenin kapasitesi azalmıştır. Bu yemler fazla miktarda su kapsadığından hayvanlar beslenme eksikliğine uğrayabilirler.
3. Küflenmiş, kızışmış ve herhangi bir şekilde bozulmuş yemleri kullanılmamalıdır. Böyle yemlerin yavru atmalara sebep olacağı unutulmamalıdır.
4. Kurudaki inekleri mutlaka diğer ineklerden ayırarak, ayrı bir besleme ve bakım programı uygulanmalıdır.
5. Kurudaki ineklerin aşırı beslenmeleri ve yağlanmaları kesinlikle önlenmelidir.
Silaj
Mısır ve diğer kaba yemlerden yapacağımız silajlar, süt inekleri için çok iyi enerji kaynağıdırlar. Silajın protein ve kuru madde düzeyi düşük olmasından dolayı, mısır silajına erken biçilmiş baklagil otu veya üre katılarak protein düzeyi yükseltilmelidir. Mısır silajı veya diğer silajlar, süt ineklerinin kaba yem ihtiyaçlarını tek başına karşılayabilirler. Baklagil otlarıyla birlikte verilmeleri daha iyi olur. Bir süt ineğine günde 25-30 kg silaj yedirilebilir.
İneklerin tuz ihtiyacı
Tuz noksanlığında iştah azalması görülür. Tuz ihtiyacı vücut ağırlığı ve verilen rasyonun karakterine göre değişir. Canlı ağırlığı 500 kg olan bir süt ineğinin yaşama payı tuz ihtiyacı günde 20-25 g'dır. Buna, ineğin verdiği her 1 kg süt için ayrıca 2 g tuz eklemek gereklidir.
İneklerin su ihtiyacı
Süt sığırlarının su ihtiyacı, hayvanın vücut ağırlığına, süt verimine, verilen yemin cinsine ve çevre ısısına bağlı olarak değişir. Bir süt ineği 24 saatte ortalama 10 kez su içer. Bir süt ineğinin yaşama payı su ihtiyacı günlük 40-60 litre kadar olup, her litre süt verimi için 4 litre daha fazla su içer.
4. Doğumda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Doğum yaklaştığında neler yapılmalıdır?
İnekleri doğuma 5-7 gün kala, ahırdaki diğer hayvanlardan uzaklaştırarak daha geniş bir yere alınır.
Altlıkların bol, temiz ve kuru olmasına özen gösterilir.
Ahırların havadar ve uygun sıcaklıkta (10-15 derece) olmasına dikkat edilir.
Doğumun başlayıp başlamadığı hayvana hissettirilmeden gözetlenmelidir.
Doğuma yardım için hiçbir zaman acele edilmemelidir.
Doğum başladığında nelere dikkat eedilmelidir?
Doğum yapacak olan inekte, ilk sancıların başlamasından sonra 8 saat veya birinci su kesesinin görülmesinden sonra 2 saat geçtiği halde doğum gerçekleşmiyorsa yardıma, müdahaleye ihtiyaç vardır. Bu durumda mümkünse bir veteriner hekime danışılmalı veya çağırılmalıdır.
Güç doğuma müdahale sırasında; yavruyu çekmek için 4 insan gücünden fazlası kullanılmamalıdır.
Kesinlikle buzağının alt çenesine ip bağlayarak çekilmemelidir.
Yavrunun ön ayakları başıyla birlikte 15-20 cm dışarıya çıkmamış ise kesinlikle çekilmemelidir.
Buzağı arka ayakları ile geliyorsa müdahale için acele ediniz. Göbek kordonu erken kopacağından solunum erken başlar, buzağı boğulabilir.
Doğumdan sonra neler yapılmalıdır?
Doğum yapmış olan ineğin vücudu terli olduğundan, havlu, bez, çuval yada kuru ot yardımı ile kurulanmalıdır. Gerekli durumlarda hayvanın üstü bir örtü ile örtülmelidir.
İnekler, doğumu izleyen ilk 8-10 gün soğuktan ve hava cereyanından korunmalıdır.
Ahırlarda karşılıklı kapı ve pencereler açık bırakılmamalıdır.
İneklerin içecekleri suyun ilk 2-3 gün ılık olmasına dikkat edilmelidir.
İçerisine kepek, buğday, yulaf veya arpa unu ilave edilmiş ılık tuzlu su (yal, çorba) verilmelidir.
Yavru zarları doğumdan 12 saat sonrasına kadar atılmadığı taktirde bir veteriner hekime müracaat edilmelidir.
Eş veya son adı verilen yavru zarları atıldıktan sonra ineğin yanından hemen uzaklaştırılmalıdır. Bunlar bir çukura gömülmeli veya yakılmalıdır. Yavru zarlarını yiyen ineklerde sindirim bozuklukları görülebilir.
Meme ödemi, memelerde göğüs kafesine kadar uzanan aşırı şişkinliktir. Buzağılamadan birkaç hafta önce oluşur ve çoğunlukla doğumdan 8-12 gün sonra kaybolur. Kaybolmadığı taktirde bir veteriner hekime müracaat edilmelidir.
Buzağı doğar doğmaz nefes alıp almadığına dikkat edilmelidir. Öncelikle yavrunun ağız ve burnundaki yavru zarı parçaları, mukus ve yavru suları temizlenmelidir. Çünkü yavruyu anneye bağlayan göbek kordonu kopar kopmaz solunum (nefes alam) zorunlu hale gelir. Normal doğumlarda yavru dışarı çıktıktan sonraki 10-60 saniye içinde solunum başlaması gerekir.
İlk teneffüs hareketi derindir. Akciğerlere fazla miktarda hava girebilmesi için, ilk nefes almanın güçlü ve derin olması gerekir. Yeni doğan buzağının yaşama şansı, normal solunum hareketinin kendiliğinden başlamasına bağlıdır.
Şayet solunum güç ve hırıltılı ise; mukusun uzaklaştırılması için yavruyu arka bacaklarından baş aşağı olacak şekilde bir yere asılmalı ve hafifçe silkelenmelidir. Bu işlem 10-20 saniye süre ile 3-5 defa tekrarlanmalıdır.
Yavrunun başına bir miktar soğuk su dökülebilir. Bu işlem solunumu uyarır.
Solunumun normale dönmediği durumlarda, kaburgalar üzerine dikkatlice çift taraflı hafif basınç uygulanır. Ayrıca hayvanın dilini birkaç kez hafifçe çekip bırakılır.
Buzağı kendiliğinden normal sıklıkta ve derin olarak solunuma başladığında bir bez yada çuval yardımı ile ovarak kurutulmalıdır.
Solunumdan sonra göbek kordonunun kontrolüne özen gösterilmesi gereklidir.
Göbek kordonu doğum sırasında çoğunlukla kendiliğinden kopar.
Kendiliğinden kopmamış ise; temiz bir makas veya bıçak ile yavrunun gövdesinden bir el genişliği uzaktan kesilmelidir.
Göbek yarası çok temiz tutulmalıdır. Bunun için buzağı bol ve kuru altlık üzerine alınmalıdır.
Göbek kordonuna bolca iyotlu bir antiseptik (Biokadin, Batticon) dökülmelidir. Kordonda kanama yoksa bağlanmamalıdır.
Göbek parçası bir hafta içinde kurur ve düşer, düşene kadar her gün antiseptik ilaçlar sürülmelidir.
Göbek yarasına mikrop bulaşır ise iltihap oluşur. Bu durumda göbekten kötü kokulu ve irinli bir akıntı gelir ve yavrunun genel durumu bozuktur. Bu durumdada acilen bir veteriner hekime müracaat edilmelidir.
Eğer ana yavruya ilgisiz kalıyorsa, özellikle soğuk bölgelerde buzağının vücudunu temiz ve kuru bir bezle kurulanmalıdır. Yeni doğan yavrunun üzerine kesinlikle tuz dökülmemelidir.
5. Buzağıların Bakım ve Beslemesi
Buzağıların sağlıklı yetiştirilmesi niçin önemlidir?
Sığır yetiştirmede kârlılık, ineklerden her yıl bir buzağı alınmasına ve bu buzağıların en az kayıpla verimli çağa kadar yetiştirilmesine bağlıdır. Buzağının doğumda veya doğumdan sonra ölmesi o inekten elde edilecek gelirin en az % 30'unun kayıp olması demektir.
Yavruya mutlaka ağız sütü verilmelidir!
Sağlıklı bir buzağı, doğumu takiben yaklaşık yarım saat sonra ayağa kalkar ve anasını emmeye başlar. Doğumu takiben ananın sütü daha koyu ve kıvamlı bir yapıda olup normal süt değildir. Bu süte ağız sütü (kolostrum) denir. Bu süt buzağının sağlığı ve hayat boyu hastalıklara dayanaklığı için çok önemlidir. Buzağıya ağız sütü emzirilmeden önce ineğin memesi iyice sabunlu su ile yıkamalı ve silinmelidir. Eğer buzağı ilk bir saat içerisinde anasını emmemiş veya emememiş ise emzirme işlemi için buzağıya yardımcı olunmalıdır. Bu mümkün olmazsa ağız sütünü (doğumdan sonra ilk 3 gün sağılan süt) bir biberon veya emzikli kova yardımı ile mutlaka içirmeliyiz. Ağız sütünün doğumu takip eden ilk 12 saat içinde anadan emilen sayı ve miktarı çok önemlidir. Buzağının bu süre içinde anasını 2-3 kez emmesi sağlanmalıdır. Ağız sütünde buzağıyı bakteriyel hastalıklardan koruyucu bağışıklık maddeleri yanı sıra, sindirimi kolay, normal süte göre % 40 daha fazla besin maddeleri bulunur. Bu faydaları yanı sıra ağız sütü, geçici bir süre faydalı ishale sebep olur. Yani buzağı anne karnında iken sindirim sisteminde (midesinde) biriken artıkların atılmasını kolaylaştırır. Buzağıların hastalıklara daha dayanıklı olması için, ağız sütü buzağılara doğumu takip eden ilk üç gün düzenli olarak içirilmelidir. Bu süre içerisinde buzağının ağız sütünü günde 4-5 kez olmak üzere alması gereklidir.
Doğum yapan ineğin sütündeki herhangi bir nedenle meydana gelecek bir bozukluk halinde, yeni doğan buzağıya aynı veya bir önceki gün doğuran başka bir ineğin ağız sütü fazlasını sağılarak içirilmelidir. Eğer bu durum mümkün olmaz ise, ilk içirimde 6 yumurtanın beyazı taze sağılmış inek sütü ile karıştırılarak hazırlanan karışımın buzağıya içirilmesi faydalıdır. Daha sonraki öğünlerin her birinde 1 yumurta akı eksiltilerek bu uygulamaya devam eedilmelidir.
Sütten kesim öncesi buzağılar nasıl beslenmelidir?
Buzağılar ortalama 8 hafta süre ile süt veya piyasada buzağı maması olarak pazarlanan süt ikame yemleri ile sıvı yemlemeye tabii tutulmalıdırlar. Böyle bir uygulamada ilk 4 hafta 4 kg, 5-6. haftalarda 3 kg, 7-8. haftalarda da 2 kg süt verilmesi uygun olacaktır. Buzağılar sütü doğumu takip eden 3. günden itibaren ya anasından emzirilmelidir, yada emzikli kovalar yardımı ile süt içirilmelidir. Daha faydalı olduğundan kovadan kontrollü olarak süt içirilmesi tavsiye edilmektedir.
İkinci haftadan itibaren ‘Buzağı Başlatma Yemi' olarak bilinen ve yem fabrikalarında üretilen kesif yem karmasının buzağılara verilmelidir. Bu yemin miktarı günde 250 g'dan başlatılarak gittikçe artırılmalıdır Buzağılar sütten kesim dönemine kadar günlük 500-750 g kesif yem tüketecek duruma gelmelidirler. Ayrıca söz konusu bu dönemde iyi kalite yumuşak kuru çayır otu, buzağıların yemliklerinde bir miktar bulundurulmalıdır. Bu uygulama buzağıların kuru yeme erken alışmalarını ve işkembe gelişimini sağlar.
Sütten kesim sonrası buzağıları nasıl beslenmelidir?
Sütten kesim sonrası dönemde, 6 aylık yaşa kadar olan sürede ‘Buzağı Başlatma Yemi' günlük 2-3 kg'ı aşmayacak şekilde buzağılara verilmelidir. Bu dönemde bu kesif yem ile birlikte iyi kalite kuru çayır otu da devamlı buzağıların önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca buzağıların önlerinde devamlı olarak temiz su da bulundurulması gereklidir. Ayrıca, yemliklerde yalama taşı bulundurulması, buzağıların mineral madde ihtiyaçlarının karşılanması açısından da önemlidir
Süt emme döneminden sonra erkek ve dişi buzağılar birbirinden ayrılarak gruplar halinde yetiştirilir. Grup halindeki bu hayvanlara ahırdaki bölmelerinde hayvan başına 2-2.5 m2 yer hesaplanmalıdır.
Hava şartlarının güneşli, ılıman ve rüzgarsız olduğu günlerde eğer mümkünse buzağılar açık havaya çıkartılmalıdır. Ancak bu mekanda gölgelikler ve su bulunmalıdır. Buzağılar uzun süre öğlen güneşine maruz bırakılmamalıdır.
Buzağı bakımında aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmeliyiz
- Doğum; temizlenmiş, ilaçlanmış ayrı doğum bölmelerinde yaptırmalıdır.
- Buzağı bölmelerinde zemine bol ve temiz yataklık sap serilmelidir.,
- Buzağının barındırıldığı ortam havadar, temiz ve kuru olmalıdır.
- Bakıcıların el ve giysilerinin azami ölçüde temizliğine dikkat edilmelidir.
- Doğan buzağılar sütten kesim dönemine kadar ayrı bölmelerde barındırılmalıdır.
- Doğumu takiben en kısa süre içerisinde buzağının ağız sütü içmeye başlaması sağlanmalı ve bu uygulama 3 gün süre ile devam ettirilmelidir.
- Buzağıya içirilen sütün yeterince ve vücut sıcaklığında verilmesine dikkat edilmeli, değişik öğünlerde verilen sütün sıcaklığında değişmeler olmamalıdır.
- Emzikli süt içirme kovaları her zaman temiz tutulmalıdır.
- Günlük süt içirme öğün sayısı en az iki olmalıdır.
- Buzağılar ikinci haftadan itibaren ‘Buzağı Başlatma Yemi' ve kuru çayır otuna alıştırılmaya başlanmalı. Kaba, geç biçilmiş ve küflü kuru ot verilmemelidir.
- Kesif ve kaba yemin miktar ve cinsinde ani değişiklikler yapılmamalıdır.
- İkinci haftadan itibarende önlerinde temiz su bulundurulmalıdır.
13. Buzağılar ılıman günlerde açık havaya çıkartılmalıdır.
6. Ana - Buzağı Sağlığı ve Korunması
Bölgemizde görülen önemli hayvan hastalıkları nelerdir?
Hayvan yetiştiriciliğinde dikkat edilmesi gereken önemli bir hususta, hayvanların sağlığını korumak ve onların hasta olmalarını önlemektir. Çünkü hastalıklar hayvanlarda et ve süt veriminde kayıplara, kısırlığa, gebe hayvanlarda yavru atmalara ve nihayet ölümlere sebep olmaktadır.
Bölgemizde görülen önemli hayvan hastalıkları şunlardır.
Şap Hastalığı
Hastalığın bulaşması, şap hastalığı mikroplarının solunum ve sindirim yolu ile alınması ile olmaktadır. Halk arasında Dabak hastalığı olarak bilinir.
Hastalık belirtileri olarak, ağız, ayak ve memede aft denilen içi berrak-sarı renkte sıvı ile dolu kesecikler ve yaralar oluşur. Hayvanlarda salya akıntısı ve topallık görülür. Hasta hayvanlar yem yiyemez ve yürüyemezler.
Hastalığa karşı etkili bir ilaç yoktur. A
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!