Türkiye'de çilek dışındaki üzümsü meyve yetiştiriciliğinin geçmişi çok eskilere gitmemektedir. Ülkemiz florasında doğal olarak yetişen bir çok üzümsü meyve türünün kültür formlarının ilk adaptasyon çalışmalarına 1960'lı yılların sonunda başlanmıştır. Ancak, üretilen yaş üzümsü meyvelerin pazarlanmalarındaki sorunlar nedeniyle üretimlerine ve araştırmalara uzun bir ara verilmiştir. 1980'li yılların sonuna doğru Bursa ve çevresinde ahududu üretimi, Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımız tarafından başlatılmıştır. 1995 yılında Karadeniz Bölgesi Doğal Ahududu Seleksiyonu Projesi, 1996'da da ülkesel çapta uygulanan "Frenk üzümü, Ahududu ve Böğürtlen Çeşitlerinin Islahı" projesi ile araştırma boyutundaki çalışmalar yeniden devreye sokulmuştur. Bu son proje Antalya Narenciye ve Seracılık Araştırma Enstitüsünün koordinatörlüğünde 11 Ziraat Fakültesi ve 6 Araştırma Enstitüsünün katılımı ile yürütülmektedir. Tarıma dayalı gıda sanayiinin son yıllarda çok büyük aşamalar kaydetmesi; üretilecek üzümsü meyvelerin taze tüketim dışında kalacak miktarlarını kolayca işleyebilme özelliği taşımaktadır. Bu nedenle üzümsü meyve yetiştiriciliğinin gelecekte gelişebilmesi, sanayici ile üretici arasındaki uyumlu işbirliğine bağlı olup sanayide işlemeye uygun çeşitlerden oluşturulmuş kapama bahçelerin kurulması teşvik edilmelidir.
GİRİŞ
Üzümsü meyveler konusu ülkemiz için çok yenidir. Ancak son 25 yıl içerisinde gittikçe artan bir önem kazanmıştır. Üzümsü meyveler dünyada çok sevilen, çok tüketilen ve çeşitli şekillerde değerlendirilen meyve türleridir. Kuzey yarım küresinde çok geniş bir alana (arktik ve tropik iklim sınarlarına kadar) yayılmışlardır. Güney yarımküre'nin de rakımı yüksek kesimlerinde bulunmaktadırlar. Türkiye bu türlerin doğal yayılma alanı içinde bulunmakta, hemen bütün bölgelerde bir veya birkaç türün farklı formlarına rastlanmaktadır (Ağaoğlu 1986, Onur ve ark. 1999).
Üzümsü meyveler daha çok ev bahçelerinin tanınmış bitkileridirler. Ayrıca, diğer meyve ağaçlarının alt bitkileri veya ara bitkileri olarak da yetiştirilmektedirler. Bunların yanında, geniş çapta, endüstriye yönelik yetiştiricilik çalışmaları da, özellikle A.B.D. ile Kanada ve bazı orta ve doğu Avrupa ülkelerinde yapılmaktadır. Ara ziraatı ve alt bitki olarak çok oranda yetiştirildiklerinden alan yönünden sağlıklı istatistiklere ulaşmak pek mümkün olmamaktadır. Ancak üretim miktarları bakımından bazı istatistiki veriler bulunmaktadır.
Her yıl düzenli ürün vermeleri ve yetiştiriciliklerinin kolay olması nedeniyle tarım işletmelerinin değerli birer tamamlayıcı bitkileridirler. Aile işletmelerinin ideal ürünleridir. Gıda maddesi olarak değerleri gün geçtikçe artmaktadır. Meyve suyu yapımında, derin dondurulma ve konserve yapımında kullanılmaları; ev ve küçük bahçe işletmelerinde taze olarak satış imkanlarının da bulunması, bunun yanında büyük işletmelerde endüstriye yönelik büyük ölçüde yetiştirilebilmeleri bakımından çok önemli bir bitkiler grubunu oluşturmaktadırlar.
Hasattan sonra saklanmaları diğer meyvelere oranla zor ve uzun müddet soğuk depolarda muhafazaları mümkün olmamakla beraber; endüstride büyük alıcı kesimine sahip olması nedeniyle pazarlanmalarında önemli sorunlar çıkmamaktadır. Alkollü içkiler, meyve suyu ve konserve fabrikaları, reçel, marmelat, jöle, şeker, pasta, dondurma, mısır gevrekleri ve kurutma endüstrileri ile meyveli yoğurt ve meyve çayı üreten işletmeler gibi birçok sanayi kuruluşuna hammadde vermektedirler.
"Üzümsü meyveler" denildiği zaman daha çok üzüm (Vitis), çilek (Fragaria). ahududu ve böğürtlen (Rubus), frenk üzümü ve bektaşi üzümü (Ribes), kültür yaban mersini (Vaccinium), kuşbumu (Rosa) mürver yemişi (Sambucus), yabani iğde (Hippophae), amberbaris (=kadın tuzluğu; Berberis), çakal eriği (Prunus) gibi cinsler ve bunlara bağlı türler akla gelmektedir. Bu türlerin bir kısmı ekonomik yönden çok önemlidirler. Fakat, diğer bir kısmının ise yetiştiricilik bakımından hiçbir rolü yoktur. Genellikle florada yabani olarak bulunmaktadırlar.
'Üzümsü Meyveler' tabirini tam olarak tarif etmek mümkün olamamaktadır. Çünkü, bu gruba giren bütün cinsleri simgeleyen belirli bir özellik bulunmamaktadır (Ağaoğlu 1986). Botanik anlamda üzümsü meyveler "yarı çalımsı veya çalımsı bitkilere sahip, yumuşak etli, sulu ve çoğu kez küçük, yenebilen meyveleri olan bitkiler" olarak tarif edilmektedir. Ancak bu tarife uymayan birçok meyve üzümsü meyve olarak kabul edilirken (örneğin çilek, kuşburnu, yabani iğde, çakal eriği); örneğin yetiştirme şekilleri ve meyve özellikleri bakımdan bu tarife uymayan Rubus ve Sambucus cinslerine dahil türler, bu tarife girip de üzümsü meyve kabul edilmeyen meyveler de (örneğin alıç, üvez, ateş dikeni, taş ayvası) bulunmaktadır.
ÜZÜMSÜ MEYVELERİN EKONOMİK ÖNEMİ
Üzümsü meyveler iç ve dış ticaret açısından sürekli talep gören ve yüksek fiyatla satılabilen türlerdir (Onur 1996 a). Türkiye'de üzümsü meyvelerin yetiştiriciliği sosyo-ekonomik açıdan da çok önemlidir. Özellikle gelir düzeyi düşük ve çok göç veren Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinde yetiştirilebilirler. Üretim maliyetlerinin %60-65'ini meyve toplama işçiliği teşkil etmektedir ve bunun için kadın ve çocuk el emeğinden azami ölçüde yararlanılabilmektedir. Sözü edilen bölgelerde bu meyvelerin üretiminin artmasıyla tarıma dayalı endüstri kuruluşları da teşvik edilmiş olacaktır. Böylece üzümsü meyve yetiştiriciliğinin bölgelerin gelişmesinde, refah düzeyinin artmasında ve göçün azalmasında etkili olabileceği görülmektedir.
Üzümsü meyveler, dünya genelinde büyük bir pazara sahiptir. Pazar payları yakından incelendiğinde; geleneksel tedarikçi ülkelerden olan Avrupa Birliği'nin payının, bu ürünlerin başka bölgelerde de üretilmeye başlanması nedeniyle azalmaya başladığı gözlenmektedir. Örnek olarak; güney yarımküre, Orta Amerika ve Doğu Avrupalı üreticiler pazar paylarını arttırmak için taze ve işlenmiş ürün endüstrilerini geliştirmeye çalışmaktadırlar. Sonuç olarak da, arzın artmasıyla rekabet artmakla birlikte, özellikle Avrupa'da kişi başına gelirin artması nedeniyle üzümsü meyve sektöründe iyimserlik hakimdir. Üzümsü meyvelerin satışlarında satış potansiyeli, taze ve işlenmiş çeşit yelpazesinin artışı ile paralel olarak artmaktadır. Üzümsü meyvelerin; içecekler, yoğurt, mısır gevrekleri, tatlılar ve içkilerde daha yoğun olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte satış potansiyeli daha çok artmaktadır. Bu artış, şüphesiz ki üzümsü meyvelerin taşıdığı sağlıklı imaj ile desteklenmektedir (Anonim 1998).
Üzümsü meyve yetiştiriciliğinde önemli bir zorluk, artan üretim maliyetleridir. Özellikle Batı Avrupa'da olmak üzere genel üretim eğilimi kapalı alanda üretime yöneliktir. Bu yöntem, özellikle üzümsü meyvelerin üretiminde önemli risklerden biri olan hava şartlarının olumsuz etkisini ortadan kaldırmakla birlikte, çok pahalıdır. Topraksız üretim yöntemleri de maliyeti arttırmakla birlikte incelenmektedir. Fakat, üreticileri en çok düşündüren malın hasat maliyetidir. Yukarıda da değinildiği gibi; ahududu üretiminin , örneğin İngiltere'de değişken maliyetinin %60'ını hasat maliyeti oluşturmaktadır. Bu maliyet, hem üretimde hem de hasatta daha çok mekanik yollara başvurulmasını getirebilir (Anonim 1998). Ayrıca 70'li yıllarda ABD'de ortaya çıkmış olan "kendi yiyeceğini kendin topla" fikri günümüzde pek çok ülkede tüketici tarafından çok değişik ve moda olarak nitelendirilebilmektedir. Üretici açısından ise bu yöntem büyük miktarlarda meyvenin zahmetsizce ve masrafsız olarak toplandığı iyi bir fırsattır. Bu yöntem, bütün aile için hafta sonunun veya tatil günlerinin geçirilebileceği bir eğlence haline gelmiştir. İngiltere'de günümüzde satılan çileklerin %20'si bu yöntem ile müşterisi tarafından toplanmak suretiyle tüketilmektedir. Ahududu konusunda ise bu oran taze tüketim pazarı için daha da yüksektir. Bu yöntemin, marketlerde satılan ürünlere göre üstünlüğü, müşteri tarafından daha taze ve lezzetli olduğu için tercih edilmesidir. Bu yöntemin tüketiciye sağladığı bir başka avantajı ise, müşterinin bahçede bir ürünün bir çok çeşidini tatma fırsatının olmasıdır.
Üzümsü meyvelerin gıda sanayiinde kullanımı özellikle meyve suyu endüstrisi, süt ürünleri endüstrisi, dondurma üreticileri, şekerleme ve pasta üreticileri açısından önem taşımaktadır. Üzümsü meyveler bu sektörlerce taze, püre edilmiş, şurup veya su olarak düzenli bir şekilde talep edilmektedir. Önde gelen şekerleme, pasta üreticileri günümüzde çok miktarlarda üzümsü meyve kullanmaktadırlar. Ayrıca alkollü içecek sanayiinde de üzümsü meyvelere büyük çapta talep bulunmaktadır. Son yıllarda değişik, doğal bitki çaylarının tüketiciler tarafından aranır hale gelmesi, üzümsü meyvelerin bu amaçla da kullanımını ön plana çıkarmıştır. Gelecekte, tüketicilerin hazır gıdalara ve kolaylığa olan talebinin artması ile birlikte, hiç kuşkusuz ki üzümsü meyveler gıda sanayiinde daha da çok kullanılacaktır. Modern yaşam tarzları ve tüketici tercihleri sonucu üzümsü meyvelerin dondurularak kullanımı artmaktadır. Dondurulmuş gıda teknolojisinde görülen büyük gelişmeler sonucu dondurulmuş ürünler pazar paylarını her geçen gün arttırmaktadır. Dondurulmuş üzümsü meyvelerin son 15 yıl içerisindeki satışları 2-2.5 kat artmıştır. Dondurulmuş ürün hem müşterinin hem de gıda endüstrisi üreticilerinin daha çok işine gelmektedir. Dondurulmuş ürünün dünyanın her ülkesinden temin edilebilmesi, bütün yıl boyunca kullanılabilmesi, fiyatının sabit olması ve atığının en minimum seviyede kalması tercih edilmesinde baskın özelliklerdir. Buna ek olarak, dondurulmuş ürünler için markette satışa daha uygunkapların kullanılması ve bir paket içerisine karma çeşit yapılabilmesi nedeniyle gelecek yıllarda satışlarının ve pazar payının artacağı tahmin edilmektedir (Anonim 1988). Üzümsü meyveler içerisinde dondurulmaya uygunluğu nedeniyle birinci sırada gelen ahududunun bu üstünlüğünün devâm edeceği tahmin edilmektedir. Çilek ikinci sırada gelmekte olup diğer üzümsü meyvelerin popülaritesi de her geçen gün artmaktadır.
Üzümsü meyvelerin gıda sanayiinde en çok kullanım alanlarından birisi de reçel yapımıdır. Bu alanda en çok kullanılan üzümsü meyve türü çilek olup onu ahududu, siyah frenk üzümü, böğürtlen takip etmektedirler. Son yıllarda reçel pazarı yıllık miktar olarak %3-5, değer olarak da %10 büyüme göstermektedir. Son 15-20 yıldır değişen tüketici tercihlerine bağlı olarak reçel üreticileri de çeşitlerde ve türlerde değişiklikler yapmaktadır. Ekstra meyve denen şeker oranı azaltılmış, meyve oranı arttırılmış reçellere talep gün geçtikçe artmaktadır.
İçecekler yönünden üzümsü meyvelerin önemi son yıllarda gittikçe artmaktadır. Bu sektörün satışları gün geçtikçe artan büyük bir potansiyel arz etmektedir. Satışların artması, daha sağlıklı beslenme bilincinin yerleşmesi nedeniyle; daha kaliteli, tat seçenekleri arttırılmış ürünlerin cazip paketler ile sunulması ve iyi tanıtımının yapılmış olması ile bağlantılıdır.
Yurtdışında kola ve gazoz türü içecekler pazarın yaklaşık %50'sini oluşturmaktadır. %25-30'unu ise konsantre meyve suları teşkil etmektedir. Bu kategori içerisinde üzümsü meyvelerin payı büyüktür. Tüketimde ilk sırayı portakal suyu alırken, 2. sırada değişik karışımlar, 3. sırada ise siyah frenk üzümü bulunmaktadır. Sektörde tüketicinin sağlıklı beslenmeye yönelmesi ile birlikte, daha doğal maddeler eklenmeye ve şekersiz çeşitlere geçiş başlanmıştır. Bu nedenle, meyve suyu sektörü de özellikle üzümsü meyveler için gün geçtikçe gelişme göstermektedir. Karbonatlı içecek olarak ahududu, çilek ve siyah frenk üzümü gelecekte pazar payını genişletecek ürünler arasında sayılmaktadır (Anonim 1988).
ÜZÜMSÜ MEYVELER ÜRETİMİNİN TÜRKİYE'DEKİ DURUMU
Üzümsü meyvelerin yetişmesi için optimum koşullara sahip ülkemizde çilek dışındaki üzümsü meyveler günümüzde henüz ekonomik bir düzeye erişememişlerdir. Çilek üretimi ise, 1970'li yıllardan başlayarak gittikçe artan bir ivme ile günümüzde önemli bir düzeye erişmiştir. Şüphesiz erişilen bu düzeyin, ülkemiz ekolojisine göre henüz daha çok düşük seviyede olduğunu söylemek mümkündür. İstatistik verilerin ilk toplanmaya başladığı 1968 yılından 2002 yılına kadar ülkemizde çilek üretiminin ve alanlarının yıllara göre dağılımı ile verimliliğin değişimi Çizelge 1'de gösterilmiştir. Çizelgenin incelenmesinden de görüleceği gibi, 1968 yılında 2000 ha'lık bir alanda çilek üretimi yapılırken, 35 yıl gibi uzunca sayılabilecek bir süre içerisinde bu miktar 5 kat artarak ancak 10.000 ha'lık alana yükselebilmiştir. Üretim miktarı ise 8.000 ton'dan 145.000 tona yükselmiş olup buradaki artış oranı 18 kat olmuştur. Şüphesiz bu durum birim alandan alınan ürün miktarının artışından kaynaklanmıştır (Ağaoğlu 2003).
Çilek, ülkemizde yakın bir geçmişe kadar 3-5 yöremizde yetiştirilirken, günümüzde 35-40 ilimizde, değişik ölçeklerde de olsa ekonomik olarak üretilmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ekolojik koşullar itibariyle ülkemizin hemen tüm yörelerinde çilek yetiştiriciliği yapmak mümkündür. Yetiştiriciliği kolay olan bu türün iyi bir planlama ile yılın 12 ayında ülkemizde yetiştirilebileceğini söylersek, ne kadar büyük bir potansiyelle karşı karşıya olduğumuzu anlamak mümkündür. Karlı bir tarım kolu olan çilek üretiminden kazanılan para diğer tarım kolları için büyük destek sağlarken; mono kültür olarak da ekonomik büyüklükte işletmelerin kurulmasına uygun bir meyve türüdür. Çilek tarımın ayrıca insan gücü kullanımında da özellik arz eden bir uğraşı alanıdır.
Diğer birçok tarım alanında yetişkin insana ihtiyaç duyulurken, çilek üretiminde özellikle toplama, tasnif ve ambalaj işlemlerinde 10-12 yaşlarındaki çocuklardan bile yararlanılabilmektedir.
Çilek ara ziraatı olarak da yetiştirilebilmektedir. Yeni tesis edilirken meyve bahçeleri arasında çileklikler kurulabilmektedir. İlk seneden itibaren meyve verebilmesi, 1-2 sene içerisinde ekonomik ürün alınarak yenilenebilmesi ve uzun vadeli yatırımlara gereksinim göstermemesi nedeniyle, yeni tesis edilen meyve bahçeleri verime yatıncaya kadar çiftçiye yan gelir sağlamakta ve bu suretle bahçenin maliyet girdilerini azaltmış olmaktadır.
Çizelge 1. Çilek üretimi ve alanlarının ülkemizde yıllara göre dağılımı ile verimliliğin değişimi
Yıl Alan (Hektar) Üretim (Ton) Verim (kg/da)
1968 2000 8.000 400.0
1969 2060 9.700 470.9
1970 2100 9.700 461.9
1971 2851 16.500 578.7
1972 2460 12.250 498.0
1973 3081 12.800 415.4
1974 3300 16.500 500.0
1975 3400 16.200 476.5
1976 3500 18.000 514.3
1977 3000 18.000 600.0
1978 3500 21.000 600.0
1979 5000 22.000 440.0
1980 5100 22.000 431.4
1981 5000 23.000 460.0
1982 4000 22.000 550.0
1983 4500 22.000 488.9
1984 5300 25.000 471.7
1985 5.000 33.500 670.0
1986 5.000 35.000 700.0
1987 4.620 40.000 865.8
1988 4.660 42.000 901.3
1989 5.200 50.000 961.5
1990 5.380 51.000 948.0
1991 5.566 51.000 916.3
1992 5.935 50.000 842.5
1993 6.270 60.000 956.9
1994 6.990 65.000 930.0
1995 7.150 76.000 1063.0
1996 8.570 107.000 1248.5
1997 9.050 110.000 1215.5
1998 9.200 120.000 1304.3
1999 9.400 129.000 1372.3
2000 9.465 130.000 1373.5
2001 9.700 117.000 1206.2
2002 10.000 145.000 1450.0
Kaynak: DİE yayınlarından yararlanılarak tarafımızdan hazırlanmıştır.
- Çok çeşitli kullanım alanı bulunan çilek ihraç şansı olan ürünlerimizden de birisidir. Hasattan sonra çabuk bozulması nedeniyle taze tüketim devresinin kısa olması; kendisinden pasta, reçel, marmelat, komposto, dondurma, meyve suyu, şarap, şampanya ve likör sanayilerinde yararlanılma yoluna gidilmektedir. Son yıllarda en çok kullanılan değerlendirme şekillerinden birisi, derin dondurma suretiyle saklanması ve değerlendirilmesidir. Şüphesiz kullanım amaçlarına göre yetiştirilecek çilek çeşitleri farklı farklı: olmaktadır. Meyve suyuna yönelik üretimin geliştirilmesinde uygun çeşitlerin saptanıp onlardan kütlesel üretim yaparak çoğaltılması için iyi bir planlama yapmak gerekmektedir. Burada görev biraz da meyve suyu sanayi sektörüne düşmektedir. Sanayiciler, kendi ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile yörelerinde çilek üretimi yapmaya elverişli alanlardaki çiftçilerle sözleşmeler yaparak birkaç yıl içerisinde gerekli üretimi sağlayabilirler.
Ülkemizde, çilek dışında üretim istatistikleri saptanan ikinci üzümsü meyve türü ahududu'dur. İlk defa 1995 yılında bu tür ile ilgili bilgiler toplanmış ve DİE'nün resmi kayıtlarına girmiştir. 1980'li yıllarda Bulgaristan'dan göç eden soydaşlarımızın genelde Bursa ve civarında yerleşmeler esnasında, beraberlerinde getirdikleri ahududu fidanları ile küçük çapta başlayan üretim daha sonra yörenin ekolojik koşullarının olağanüstü olması nedeniyle hızlı bir artış göstermiştir. Şüphesiz bu hızlı artışta, yörede mevcut tarıma dayalı sanayinin gelişmiş olması, ve dolayısı ile üretilen ürünün kolayca değerlendirilebilmesine olanak sağlaması da büyük rol oynamıştır.
Ahududu'nun 1995 yılından 2002 yılına kadar ülkemizdeki üretim alanı ve üretim miktarlarının değişimi Çizelge 2'de gösterilmiştir. İstatistiki rakamların incelenmesinden de görüleceği gibi, üretim alanlarında son yıllarda bir azalma dikkati çekmektedir. Başlangıçtaki yüksek değerler daha sonraki yıllarda sürekli bir azalış göstermiştir. 2001 yılındaki hafif bir artışla mevcut alan 325 ha'da sabitlenmiş görülmektedir. Üretim miktarındaki değişim de aynı şekilde olmakla beraber verimde nispeten bir artış gözlenmiştir (Ağaoğlu 2003).
Çilek ve ahududu dışında kalan diğer üzümsü meyvelerin üretimi şu aşamada yok denecek kadar az olduğundan, DİE tarafından bir veri toplanamamıştır.
Türkiye geneli üzümsü meyveler ihracat kayıtlarında çilek ve ahududu türleri dışında taze, dondurulmuş ve işlenmiş böğürtlen , frenk üzümü, bektaşi üzümü, loganberry ve dut (-ki; dut bizim konumuz dışında kalmaktadır) gibi türler bulunmaktadır. Bunlara ilişkin rakamlar çoğunlukla birlikte verildiğinden her türden ne kadar ihraç edildiğini ayırt etmek zor olmaktadır.
Bu ürünlerin ihraç edildiği ülkeler olarak Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda, A.B.D., Suudi Arabistan ve Yunanistan dikkati çekmektedir. 1999 yılında yaklaşık 352 ton ihracat karşılığı 640.000 US Dolar döviz elde edilirken, 2002 yılında bu değerler 12.273 ton ve 1.450.000 US Dolar'a yükselmiştir.
Çizelge 2. Ahududu üretimi ve alanlarının ülkemizde yıllara göre dağılımı ile verimliliğin değişimi
Yıl Alan (Hektar) Üretim (Ton) Verim (kg/da)
1995 350 1.319 376.9
1996 361 1.969 545.4
1997 356 1.975 554.8
1998 335 1.700 507.5
1999 315 1.780 565.1
2000 315 1.800 571.4
2001 325 1.840 566.2
2002 325 1.850 569.2
Kaynak: DIE yayınlarından yararlanılarak tarafımızdan hazırlanmıştır.
ÜZÜMSÜ MEYVELER ÜRETİMİNİN DÜNYA'DAKİ DURUMU
Üzümsü meyvelerin günümüzde dünya üzerindeki üretimleri ülkelere göre değişmektedir. Üz&uum
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!