YEŞİL KUŞAK KAVRAMI

 

Yeşil kuşak, yerleşimleri çevreleyen açık alan sürekliliği olarak tanımlanabilir. Açık alanlar birbiriyle bütünleşerek kentsel alanlardan kırsal alanlara doğru uzanır (Çulcuoğlu, 1997).

Başka bir tanımlamaya göre ise; "Yeşil Kuşak" gelişmesi sınırlandırılmak istenen bir kentin yakınında veya çevresinde yer alan bir arazi parçasıdır (Çulcuoğlu, 1997).

"Yeşil Kuşak" uygulamaları, kentlerin etrafındaki kır alanları korur. Kentlerde yaşayan insanların gürültüden, bina ve insan yoğunluğundan kaçarak doğa ile iç içe olmasına, çeşitli rekreasyonel faaliyetlerde bulunmasına olanak sağlar. Ayrıca insanların, organize edilmiş oyun ve spor aktivitelerine, bilimsel araştırmalara imkan verir. Böyle bir alanda insan, sadece manzara seyrederek, temiz hava ve gün ışığından faydalanarak pasif rekreasyon ihtiyacını da giderir (Çelik, 1991).

 

Yeşil kuşaklar kentsel ve kırsal yerleşim alanlarını saran büyük ve kalıcı açık alanlardır. Özellikle kentsel gelişime açılmadan önce bir bölgenin "sınırlama elemanı" olarak yeşil kuşakla çevrelenmesi gerekmektedir. Oluşturulması ve korunması kanun, parasal destek ve planlamayı zorunlu kılar (Çelik, 1991).

Yeşil kuşaklar devletin satın aldığı ya da kanunlarla sınırlama koyduğu özel mülkiyetteki  arazileri de kapsamalıdır (Çelik, 1991).

1. Peyzaj Planlama Disiplini İçerisinde "Yeşil Kuşak" Kavramının Değişimi ve Gelişimi

1928 yılında Amerikalı bölge plancısı Benton Mc Kaye, yerleşimleri çevreleyen yeşil kuşağı çizgisel açık alan dizileriyle bütünleştirmiştir. Kent halkının ulaşılabilirliğini sağlamak amacıyla parkway/ manzara yollarını ve yürüme izlerini kullanarak "yeşil kuşak" kavramına önemli bir katkıda bulunmuştur. Bu yöneliş ile yeşil kuşak kavramını yeşil yol (greenway) kavramına bir adım daha yakınlaştırmıştır. Doğal arazi formlarını izleyen koridorların kullanımını rekreasyon ile birleştirerek kentsel büyümenin kontrolünü vurgulaması önemlidir (Çulcuoğlu, 1997).

Bölgesel peyzaj planlama teorisyenlerinden Philip Lewis, bir alanın geliştirilmesinde ekolojik özelliklerinin saptanarak karar verilmesinin önemini belirtmiştir. Doğal kaynakların analizi için çakıştırılmış haritaların okunması sırasında önemli kaynakların su yolları boyunca yada topoğrafyanın oluşturduğu koridorlar boyunca yer aldığını fark etmiştir. Lewis bu koridorları "çevresel koridorlar" olarak isimlendirmiş ve bu tekniği kullanarak, eyalet ölçeğinde Wisconsin ve Illinois çalışmalarında çevresel koridorları tanımlamıştır. Lewis, doğal koridorları tanımlamaya yönelik analizlerin kent formlarının belirlenmesinde temel oluşturacağını vurgulamıştır. Koridorların kesin konumlarını ve bağlantı peyzaj değerlerini belirlemek için, Lewis 220 çevre değerini içeren peyzaj analiz yöntemini oluşturmuştur. Yaptığı Midwest çalışmasında, doğal ve yapay su kaynakları, ıslak alanlar, topoğrafya, bitki örtüsü, tarihsel ve kültürel kaynaklar bu değerleri oluşturur. 220 değere ilişkin semboller bölgesel haritaya işlendiğinde bu değerlerin doğal koridorlar boyunca dağıldığı saptanmıştır. Lewis, bu dağılımın çoğunlukla %12 yada daha dik eğimli ve ıslak alanlarda yada su kaynaklarının birlikteliği ile ortaya çıktığını belirtmiştir (Çulcuoğlu, 1997).

Bu gelişimleri, tasarım ve planlama açısından ekolojik yaklaşımın giderek artan önemi izlemiştir. Bu yaklaşımın yeşil yolların (greenway) gelişimi üzerine etkisi oldukça fazladır. Bu süreç içerisinde Ian McHarg, ekolojik planlama ve tasarım için teorik ve teknik bir alt yapı oluşturmuştur. Planlamaya ekolojik yaklaşımın en iyi uygulayıcılarından olan McHarg'ın yöntemi, gelişim için doğal süreçlere dayalı önceliklerin saptanmasıdır. McHarg, peyzajı oluşturan her bileşenin duyarlılığı ve değişen ekolojik değerine göre sistematik alan kullanım planlamasının önemini vurgulamıştır. McHarg'ın yöntemi, tıpkı Lewis yönteminde olduğu gibi hidroloji, jeoloji ve bitki toplulukları gibi belirli bir alandaki farklı kategorilerde doğal özelliklerin şeffaf kağıda çizilmesi ve tüm çizimlerin üst üste konularak çakıştırılmasıdır. Böylelikle, arazinin farklı gelişim türleri ve değişen yoğunlukları yada koruma için değişen uygunluk derecesi belirlenir. Su yollarının oluşturduğu koridorlar, Lewis'in daha önce belirttiği gibi her zaman doğal özelliklerin önemli birleşimlerine sahiptirler. Bu yöntem objektif bir rasyonel sağlayarak doğal koridorların önemini ve korunmasının gerekliliğini yeniden vurgulamıştır. Mc Harg ekolojik planlama ve tasarıma ilişkin çok yönlü yaklaşımıyla tekniği geliştirmiş, peyzaj planlama alanında önemli bir adımın atılmasını sağlamıştır. Yöntemin, koridorların belirlenmesinden çok, gelişim ve koruma için çizgisel olmayan oldukça büyük alanların mekansal çerçevelerinin geliştirilmesinde kullanılması da önemlidir (Çulcuoğlu, 1997).

Peyzaj planlama çalışmalarında sıkça kullanılan bu yaklaşım - yöntem günümüzde de başarıyla kullanılmakla birlikte, peyzajın parçalanmasını (fragmantasyon) engellemekte etkisiz kalmıştır (Çulcuoğlu, 1997).

Mc Harg'ın yöntemi ve peyzaj ekolojisinin gelişimi, insan gelişimleri ve doğanın karşılıklı etkileşerek ortaya koyduğu peyzajın açıklanmasında yeni bakışlar ortaya koymuştur. Dünya ekosistemlerinin parçalanması giderek artan ilgi odağı olmuştur. Kentleşme, tarım ve diğer insan aktiviteleri, yaban ortamlarını parçalayarak ve izole ederek birer adacık haline dönüştürmüştür. Bu süreç türlerin çeşitliliği ve yaşamlarına karşı ciddi bir tehdit olarak tanımlanmıştır  (Çulcuoğlu, 1997).

Günümüzde kentsel alan ve çevrelerinde alan kullanımları giderek yoğunlaşarak, peyzaj çeşitliliğinde azalma ve doğal alanlarda artan parçalanmaya neden olmaktadır. Peyzaj plancıları ve peyzaj ekologları arasında varılan ortak nokta, sürdürülebilir peyzaj için ekolojik çerçeve/ altyapının oluşturulmasıdır. Bu çerçeve için anahtar/ temel bileşen, metropolitan/ megapolitan peyzajda giderek parçalanan doğal alanları birleştirecek bağlantıların oluşturulmasıdır (Çulcuoğlu, 1997).

2. Yeşil Kuşakların Kapsadığı Alanlar

1971 yılında Kanada'da kurulan "National Capital Committee (NCC)"si yeşil kuşaklar konusunda çok yönlü çalışmalar yapmıştır. Yeşil kuşak kapsamı içerisinde değerlendirilecek alanlar 11 bölümde ele alınmıştır (Çulcuoğlu, 1997).

  • Bölgesel Parklar
  • Küçük Parklar
  • Golf Alanları
  • Biniciliğe Ait Alanlar
  • Kamp Alanları
  • Ticari Rekreasyon Alanları
  • Koruma Alanları
  • Tarım Alanları
  • Islak Alanlar
  • Havaalanları
  • Ağaçlandırma Alanları

Kent içi yakın çevresi rekreasyon alanları bölgesel parklar, küçük parklar, golf alanları, biniciliğe ait alanlar, kamp alanları ticari rekreasyon alanları olup, bu alanların korunması ve kullanılması yasalarla sınırlandırılmış doğrudan yeşil kuşak kapsamına girmektedir (Çelik,1991).

Yasalarla korunması gereken alanlar aşağıdaki özelliklere sahip olan alanlardır;

  • a) Doğal Kaynaklar Yönünden
  • Bitki örtüsü (örneğin neslinin son örneği olan bitkilere sahip olmalı)
  • Topografik yapısı yönünden özellikler göstermeli
  • Jeolojik yapısı
  • Hidrolojik yapısı (Örneğin, bir göl yada kaliteli su kaynağına sahip olmalı)
  • Ekosistem özelliği ve
  • Yaban hayatı özelliği olmalıdır.
  • b) Kültürel Kaynaklar Yönünden
  • Tarihsel değeri olan bir sit olması
  • Tarihsel değeri olan yapıların bulunması
  • Özel tarımsal kaynaklara sahip olması (Örneğin meyve bahçeleri, kovanlarda arıcılık)

Bütün bu özellikler yönünden özel durum gösteren alanlar koruma altına alınması gereken alanlardır.

Koruma alanlarının fonksiyonları;

  • Bazı rekreasyonel faaliyetlere olanak sağlar. Bunlar; manzara seyirleri, yürüyüş, ata binmek, sınırlı alanda piknik. Bu alanlarda yasaklanan aktiviteler; avlamak, balık tutmak, tuzak kurmak, bisiklet sürmek, meyve toplamak, endüstriyel aktiviteler, flora ve faunaya zarar verici diğer etkinlikler gibi.
  • Değerli doğal kaynakların korunmasını sağlar.
  • Tarihsel, mimari ve kalıtsal kaynakların korunmasını sağlar.
  • Görsel yada diğer yönlerden uyumsuzluk içinde olan objeleri birbirinden ayırır.
  • Doğal, kültürel ve tarihsel kaynakları göstererek halkın eğitimine katkıda bulunur.
  • Kent yakın çevresindeki koruma alanları kentin genişlemesinde bariyer görevi yapar.

Tarımsal alanlar yasal açık alanlar değildir. Ancak aşağıdaki özelliklerinden dolayı yeşil kuşak olarak değerlendirilmelidirler;

  • Açık alanların korunmasını sağlayacaklarından dolayı yeşil kuşak olarak değerlendirilmelidir.
  • Bina inşası yüzünden tarımsal alanlar her geçen gün azalmakta olup yeşil kuşak açısından korunmalıdır,
  • Kente yakın olan tarımsal alanlar eğitime katkıda bulundukları için yeşil kuşak olarak değerlendirilmelidir.
  • Tarım alanlarında yetişen bitkiler kentin kirli havasını temizlemede etkili olurlar ve yeşil kuşak gelirinin büyük bir kısmını oluştururlar (Çulcuoğlu, 1997).

Islak alanlarsa su özelliklerinden dolayı yeşil kuşak olarak değerlendirilmelidir;

  • Bataklıklar, yaban hayatı, su kuşları ve bazı hayvanlar için bir sığınak yeri oluştururlar,
  • Islak alanlar, suyun kaliteli hale getirilip oyun için kullanımına olanak verirler,
  • Doğanın gözlenmesi ve rekreasyonel faaliyetlere olanak sağlarlar,
  • Eğitim yönünden önem taşırlar,

Kent yakınında geniş açıklıklar oluşturmaları nedeniyle havaalanları  da yeşik kuşak yönünden önemlidir. Ancak, gürültü nedeniyle havaalanı yakınlarında düşünülen tesislerin gürültüye dayanıklı olması gerekmektedir (Çulcuoğlu, 1997).

 

3. Yeşil Kuşakların Fonksiyonları

1.Ekonomik Fonksiyonları

Ekonomik fonksiyon görmek üzere ayrılan ormanlar; ekonomik değeri olan odun hammaddesi ve odun dışı ürün üretimini sağlayan, ulusal ve uluslararası ekonominin bu ürünlere olan talebini sürekli olarak karşılamak üzere işletilen alanlardır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Son yıllarda ekolojik ve sosyal fonksiyonlar önem kazanmaya başlasa da, hala en önemli fonksiyon durumundadır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

2.Ekolojik Fonksiyonları

2.1. Erozyonu Önleme (Toprak Koruma) Fonksiyonları

Toprak erozyonu; Arazi yüzeyinin su, rüzgar ve buzul gibi dış etkenler tarafından aşındırılıp, taşınması olayıdır. Türkiye'nin orman alanlarında buzul erozyonu söz konusu değildir (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Erozyonu önleme (toprak koruma) fonksiyonu gören orman, kendi yetişme ortamı ile etrafındaki koruma bölgesinde bulunan alanları su ve rüzgar erozyonundan, toprak kaymalarından taş ve kaya yuvarlanmalarından, çığ düşmelerinden koruyan; humusun ve toprağın çeşitli etkenlerle taşınıp kaybolmasını önleyen ormandır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Ormanlar, bünyelerindeki vejetasyon ve ölü örtü sayesinde erozyonun olumsuz etkilerini en aza indirgemektedir. Vejetasyon, intersepsiyonla toprağa ulaşan yağış miktarını, yağışın şiddetini ve mekanik etkisini azaltmaktadır. Biriken ölü örtüsü ile, toprağı hem yağmur damlalarına karşı korumakta, hem de infiltrasyon arttırıcı bir etki oluşturur. Transpirasyon ile toprak nemini azaltıcı, dolayısıyla infiltrasyonu arttırıcı bir etki yapmasıyla erozyonu ve toprak kaymalarını önleyici, azaltıcı etkiler yapar. Kök sistemi ile toprak kaymasını engeller, sık bir orman çığ oluşumunu, kaya yuvarlanmalarını önler yada etkisini azaltır. Rüzgarın hızını keserek erozyonu, dolayısıyla toprağın taşınarak istenmeyen yerleri örtmesini engeller (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

2.2. İklim Koruma (Klimatik) Fonksiyonları

Ormanlar yeryüzünün iklimini etkileyen en önemli ekosistemlerdendir. Bulundukları çevreyi de bu açıdan etkilerler (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

İklim koruma ormanı, yerleşim yerlerini, dinlenme tesislerini, tarım alanlarını soğuk havanın zararlarından, rüzgarın şiddetinden, hava değişimlerinden koruyan ve bulunduğu yerin iklimini iyileştiren ormandır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

İklim koruma ormanları soğuk hava oluşumunu ve rüzgarın hızını keser, hava akımlarının yönünü değiştirerek havanın temizlenmesini sağlar.

Ayrıca ormanlar atmosferdeki CO2 oranını azaltıcı etki yaparak, sera gazı etkisini azaltır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

2.3. Doğayı Koruma Fonksiyonları

Hızlı nüfus artışı sonucu ormanların bilinçsizce, kontrolsüz ve aşırı kullanımı, endüstriyel faaliyetlerin ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerinin gün geçtikçe fazlalaşması doğadaki bozulmanın ve çöküşün durdurulması amacı ile ortaya çıkan doğanın ve doğal kaynakların korunması düşüncesi ve çalışmaları hızla yaygınlaşmaktadır. Bu bağlamda bazı orman alanlarının koruma altına alınması çalışmaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yapılmaktadır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Doğal, bilimsel, estetik, biyolojik, ekolojik, jeolojik, tarihi, kültürel, ender bulunma gibi özellikleri ve güzellikleri nedeni ile değerli olan orman alanları ile, yetişme ortamı şartlarında olumsuzluklar bulunan bazı orman alanları koruma altına alınabilir. Yani bir orman alanı bazı özelliklerinden dolayı değerli bulunduğu için korunabileceği gibi ekolojik şartlarındaki olumsuzluklar nedeni ile de korunabilir (Taşlık, kayalık alanlar, çok sarp, dik meyilli yerler, alpin zona yakın orman alanları v.b. gibi) (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

3. Sosyal Fonksiyonları

3.1. Hidrolojik (Su Koruma) Fonksiyonları

Hidrolojik fonksiyon gören orman, taban suyunun, akarsu, tatlısu gölü, gölet ve barajlardaki suların temiz tutulmasını, su kaynaklarının sürekli ve düzenli olmasını sağlayan ormandır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Aslında ormanlık alanlar, ormansız alanlara göre su verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Orman örtüsünün yoğunluğu arttıkça su verimi de buna bağlı olarak azalmaktadır. Ormanlarda yağışın bir bölümü ağaçların tepe çatısı tarafından tutulmakta. Buradan da toprağa ulaşmadan buharlaşmaktadır (intersepsiyon). Ayrıca, ormanlar topraktaki suyun bir bölümünü de alarak transpirasyon yolu ile kaybolmasına neden olmaktadır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Ancak, bu konuda ormanın en önemli fonksiyonu, su rejiminin düzenlenmesi, suyun az olduğu dönemlerde su kaynaklarının beslenmesinin garanti altına alınması ve suyun temizlenerek kalitesinin artırılmasıdır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Çoğu zamanda aynı alanda yer almaları gereken hidrolojik fonksiyonla toprak koruma fonksiyonunun genellikle çatışma halinde oldukları dikkat çekicidir. Su kaynakları, akarsu, su toplama havzaları, göl, gölet ve barajlarda bir yandan daha çok su olması arzu edilirken, bir yandan da özellikle ülkemizin topoğrafik şartları dikkate alındığında toprak erozyonundan olumsuz yönde etkilenmelerinin önlenmesi de çok önemlidir. Hidrolojik fonksiyon gören bir ormanda daha az kapalılığının bulunması arzu edilirken, toprak koruma fonksiyonu gören bir ormanda da aksine daha fazla kapalılığının bulunması istenilmektedir. Keza, toprak koruma ormanında tabakalı bir yapı istenirken, su üretimi açısından da parçalı bir yapı daha uygun olmaktadır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

 Bu nedenle ülkemiz şartlarında bu iki fonksiyonun dengelenerek ormanların her iki işlevi de yerine getirecek şekilde kullanılması daha uygun olacaktır.

3.2. Toplum Sağlığı Fonksiyonları

Toplum sağlığı fonksiyonu gören orman, gürültünün, zehirli gaz ve atıkların, tozun ve ışınların zararlı etkisini, endüstri ve diğer faaliyetlerden kaynaklanan çeşitli olumsuzlukları, çevre kirliliğinin etkilerini azaltır, bunların insan ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilemesini önler (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Bu ormanlar, filtre etme özelliği nedeniyle tozların havaya karışmasını engeller, havayı temizler, sağladığı hava akımı nedeniyle hava kalitesini iyileştirir, gürültüyü azaltır, toprak ve bünyesindeki bitkiler zehirli gazları absorbe eder (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

3.3. Estetik (Görüntüyü Koruma) Fonksiyonları

Estetik (görüntüyü koruma) fonksiyon gören orman, doğanın ve çevrenin görüntüsünü bozan, görüntüsüyle rahatsız edici olan maden, taş, mermer ocakları, fabrikalar, tuğla-kiremit fabrikaları v.b. gibi tesisleri gizler, ayrıca göze hoş gelen görüntüler yaratır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

3.4. Rekreasyon (Dinlenme) Fonksiyonları

Rekreasyon (dinlenme) fonksiyonu ormanları, insanların beden ve ruh sağlığına, mutluluğuna, doğa sevgisini tattırmaya ve ruhen yenilenmelerine hizmet eden ormanlardır (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

Son yıllarda özellikle kentleşmenin etkisiyle toplumda büyük bir talep oluşturan fonksiyonlardan birisidir. Ormanların bu fonksiyonu sayesinde insanlar fiziksel ve psikolojik olarak dinlenirler. Doğayı daha yakından tanıma fırsatı bulurlar, daha seçkin, rahat ve stressiz bir ortamda dinlenirler (Orman Genel Müdürlüğü, 2002).

3.5. Ulusal Savunma Fonksiyonları

Ulusal savunma fonksiyonu görecek olan ormanlar savaş ekonomisinin gerektirdiği orman ürünlerinin sağlanması yanında, stratejik öneme sahip askeri birlikleri, silahları, radar üstlerini v.b. tesisleri gizleyen yerleri ve kalıntıyı koruyan ormanlardır.

Bu ormanların tespiti, askeri makamlar tarafından sınırları belli olarak talep gelmesi durumunda yapılır.

Ulusal savunma fonksiyonu gören ormanlarda büyük çaplı ve detaylı silvikültürel müdahalelerin yapılması beklenemez. Ancak, gerekiyorsa hastalıklı, ölmüş, kırık, devrik fertlerin alınması şeklinde ve askeri bir amaca uygun olarak bunu gerçekleştirmek üzere müdahaleler yapılabilir.

Bu fonksiyon için yeni tesis edilecek ormanlar her dem yeşil türlerle tesis edilmelidir.

3.6. Bilimsel Fonksiyonları

Bilimsel fonksiyon gören ormanlar, orman ekosistemi içindeki bitkisel, hayvansal ve mineral menşeli elemanları, her çeşit canlı ve cansız varlıkları, ön planda Ormancılık Bilimleri ve Tekniği olmak üzere, Doğa Tarihi, Jeoloji, Jeomorfoloji, Mineroloji, Botanik, Zooloji, Arkeoloji v.b. bilimler yönünden gözlemek, incelemek, deney, araştırma ve ekskürsiyonlar yapmak amacı ile "Doğa laboratuarı" olarak kullanılan ormanlardır.

Sınırları önceden belirlenir veya zaten bellidir. Bu ormanda yapılacak çalışma ve araştırmaların şekline göre silvikültürel müdahaleler yapılabilir. Hiç yapılmayabilir yada bir kısmında yapılabilir.

 

3.7. Rüzgar Perdeleri

Rüzgar perdeleri özellikle kırsal peyzajda önemli bir yere sahip olup, rüzgar hızını azaltarak insanları yazın tozdan, kışın ise rüzgarın soğuk etkilerinden korur. Rüzgar kırıcılar tek sıra canlı veya cansız materyalden, rüzgar perdeleri ise birden çok ağaç ve çalı sırasından oluşur (Ergiz, 1996).

Yeşil kuşaklar rüzgar hızını azaltarak kar yağışlarının alan üzerinde düzenli dağılımını sağlamakla birlikte rüzgarın toprak yüzeyine yakın tabakalardaki nemi alarak oluşturduğu olumsuz etkiyi azaltmaktadır (Ergiz, 1996).

3.8. Gürültü Perdeleri

Yeşil kuşaklar özellikle trafiğin ve endüstri tesislerinin yarattığı gürültü kirlenmesine karşı etkin bir önlemdir. 10 m genişlikte bir yeşil kuşak ölçülebilir bir gürültü azalması sağlamaktadır. Yol kenarında çalıların yer aldığı 6.3 m genişlikteki tek sıra bir ağaç perdesi bile etkili bir şekilde gürültüyü azaltabilmektedir (Ergiz, 1996).

Gürültüyü önlemede şeridin genişliğinden çok şeritte yer alan bitki türleri ile şeridin tesis tekniği önemlidir. Gürültüyü en iyi şekilde önleyebilmek için ağaç ve çalıların kombine bir şekilde kullanılması ve ağaçlandırma alanının gürültü kaynağına yakın olması gerekir (Ergiz, 1996).

Seçilecek türler oldukça büyük, kuvvetli bir yapıya sahip olmalıdır. Yapraklar üst üste gelip birbirini örtecek şekilde dizilmeli ve gürültünün geliş yönüne dik olmalıdır. Önce çalılarla başlayıp sonra içe doğru kısa boylu ağaçları, en içte de boylu yapraklı ve iğne yapraklı ağaç türlerini getirmek gerekir (Ergiz, 1996).

 

3.9. Toz Zararlarına Karşın Perdeler

Toz filtrasyonu yönünden de yeşil kuşaklar etkilidir. Yapılan araştırmalara göre bir litre havada ağaçsız caddelerin ağaçlı caddelere göre 3-4 misli, parklara göre 10 misli daha fazla toz tanesi taşıdığı tespit edilmiştir (Ergiz, 1996).

3.10. Gaz Zararlarına Karşın Perdeler

Yeşil kuşaklarda yer alan iğne yapraklı türler bütün yıl boyunca devam eden intersepsiyonlar nedeniyle zararlı gazları absorbe eder. Yağışlar ile çözünerek toprağa akarlar. Kötü kokuların emilmesi ve güzel kokuların alana yayılması için  kokulu bitki türleri seçilmelidir (Ergiz, 1996).

Kent merkezinden ışınsal dağılan yeşil koridorlar ile etkin bir yeşil kuşak kombinasyonu oluşturulabilir. Böylece kent çevresinden gelen taze hava ile kent merkezindeki kirli havanın karşılıklı değişimi sağlanmış olur. Bu kombinasyon ideal bir kent vantilasyonu  ve hava değişimi sağlar ( Ergiz, 1996).

3.11. İstenmeyen Görüntüleri Saklayan Yeşil Perdeler

Göze hoş gelmeyen görüntüler, ağaçlarla ve diğer bitkisel materyal ile gizlenebilir. Bu gizleme binalar ile uyum içinde hızlı büyüyen, boylanan ve genişleme gücü olan, yapraklanma yoğunluğu yüksek ağaç ve çalılarla yapılır. Bu konuda devamlı fonksiyon yapabilme bakımından her dem yeşil yapraklı türler seçilmelidir  ( Ergiz, 1996).

Yeşil kuşakların fonksiyonlarını genel olarak aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür;

  • Kentlerin gelişmesini yönlendirir,
  • Erozyonu önler,
  • Rekreasyonel faaliyetlere olanak sağlar,
  • Kent iklimini olumlu etkiler,
  • Hava kirliliği üzerine olumlu etkileri vardır,
  • Doğal ve kültürel değeri olan koruma alanlarının sürekliliğini sağlar,
  • Eğitimle ilgili çalışmalara olanak verir,
  • Tarımsal üretime katkıda bulunur.

Kaynak : Çelik.,A.,2005 "YEŞİL KUŞAK KAVRAMI VE İSTANBUL KENTİ YEŞİL KUŞAK SİSTEMİ İÇİN ÖNERİLER"  B.Ü. FENBİLİMLERİ  YÜKSEK LİSANS TEZİ


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız