Stres Yönetimi 3

SEN BAHANE ARIYORSUN!

Merhaba dostlar;

Bildiğiniz gibi, nelerin strese yol açtığını incelemeye başladığımız önceki yazılarımızda konumuzla ilgili üst başlıkları sıralarken, bunları dört ana grupta toplamıştık; değişim, gizli gerilim, karakteristik özellikler, çevresel stres faktörleri. Değişim üst başlığının alt açılımlarını yaptıktan sonra sıra ikinci üst başlığımız olan gizli gerilimi birlikte inceleyelim.

Adından da anlaşılacağı gibi bizim farkında olmadığımız, ama gittikçe içimizi kemiren ve olmadık yerde, olmadık öfke patlamaları gösterdiğimizde farkına varırız. Çevremizdekiler buna genellikle şaşırdığı gibi, bizim de tuhafımıza gider. Ama çoğunlukla neden böyle davrandığımızın farkına varamayız. Gizli gerilimin oluşturduğu sinsi stresin bazı belirtilerini bilmek elimizdedir. Eğer bunları bilirsek önlem alıp, hoş olmayan veya daha ötesi hayatımız boyu pişmanlığını ve burukluğunu hissedeceğimiz sonuçlar için önceden önlem almamız daha kolaylaşır. Bunu anlamak için de şu mini testimizi cevaplamanız yeterli olacaktır;

1- Çoğu zaman, hatta iyi bir uykudan sonra bile, kendinizi yorgun hissediyor musunuz?

2- Son zamanlarda, sanki hayatınızdaki her şey kötü gidiyormuş gibi duygulara kapılıyor musunuz?

3- Genellikle kendinizi sinirli hissediyor musunuz?

4- Sık sık hayal kırıklığı ve yalnızlık hissediyor musunuz?

5- Yapılacaklar listesi hazırlamak her geçen gün daha da zorlaşıyor, sizi bezginleştiriyor mu?

6- Çevrenizdekilerin artık eskisi kadar verimli olmadığınızı fark edecekleri evhamına kapıldığınız oluyor mu?

8- Hasta olmamanıza rağmen, sık sık kendinizi iyi hissetmediğiniz oluyor mu?

Yukarıdaki sorulara ne kadar çok “evet” cevabı veriyorsanız, gizli gerilimin sizi sinsi strese soktuğunu söylemek kehanet olmasa gerek. Bu da her geçen gün tükendiğinizi, depresyona (buhran) sürüklendiğinizi gösterir. Çevrenizde bu durumda tanıdığınız insanlar var değimli? Araştırmalar, Yaşadığımız bu koca şehirde (İstanbul) toplumun yaklaşık yarısının her gün az ya da çok (%65) stresle karşılaştığını, % 30 civarındaki kesimin bunu şiddetli olarak hissettiğini göstermiştir. Evde, çarşıda – pazarda, işyerinde, kısaca yaşadığımız her ortamda bunu yaşayan insanlarla karşılaşmanız mümkündür.

Siz de bu ve bunun gibi okuyacağınız kaynaklardan edineceğiniz bilgiler ışığında çevrenizi gözlemlerseniz bunları çok net bir şekilde tespit edebilirsiniz. Bu da size sağlıklı sonuçlar için ışık tutacaktır. Sinsi stres kaynakları, yavaş yavaş biriken problemlerdir. Tabiri caizse, bardağı taşıran damlaların her biri sinsi strestir. Enerjimizin belli bir kısmını tüketen her sorun bunun besleyici kaynağıdır. Küçük olmaları sizi şaşırtmasın; bir filden kaçabilirsiniz ama bir sinekten asla!

Üstelik sadece kendilerine zarar vermez. Kimi zaman, çevresindekilere de tahrip edici, onların da strese girmesini sağlayacak sonuçları hazırlarlar. Hele üstünlük sağlayabilecek bir pozisyonda olurlarsa, bu daha da dayanılmaz olabilir. Evde anne – baba ise çocuklara olmadık eziyetleri ederler. İş yerinde amir iseler, çalışanlara mesaiyi zehir ederler. Bulundukları pozisyon, toplumda ne kadar yüksek ise, etki güçleri o kadar fazla çok insana zarar veriyor demektir. Bunun çok farklı örneklerinin sizler de canlı şahidi oldunuz. Kim bilir hala yaşıyorsunuz, yaşıyoruz. Hatırlayın; yaşadığımız 2000 yılı ekonomik krizlerinin çıkışının altında bile buna benzer sebeplerin hatırı sayılır katkısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü karar mekanizmasını etkileyen de insan.

Hayata karşı duyabileceğimiz heyecan ve enerjiyi öldüren şey, çoğu zaman hayatın doğasında değil, bizim ona bakışımızdaki uyumsuzluk ve isteklerimiz ile gerçekleri örtüştüremememizden kaynaklanan bakış açımızdır. Yani elimizdeki basit bir aletten profesyonel bir iş yapmaya çalışmak gibi bir şey. Basit kalemtıraşla, bir yıl boyunca ofisteki tüm kurşun kalemlerin ağzını açamazsınız ya da (af buyurun) sahip olduğunuz eşekle hipodromda yarış kazanamazsınız.

Şu anki ruhsal durumumuzu belirlemek için kendimize şu soruları sormalıyız;

1- Beklentilerim gerçekçi mi? Bilirsiniz, soğan ekerek patates hasadı alamayız. Yada Ankara yoluna girerek, Edirne’ye ulaşmak mümkün değildir. Şimdilerde bazılarımızın itibarı, karizmatik olmanın yolunun, en pahalı telefona sahip olmaktan geçtiğini zannediyor. Ama bir türlü arzuladıkları itibarı elde edemediklerinin hepimiz şahidiyiz. Öyle değimli? Bu örnekleri varın siz çoğaltın. Hani şu Amerikanın aslında elle tutulur kahramanlıkları olmasa da, bu sevdasını “Rambo” ve olmayan Vietnam savaşı galibiyetleri senaryolu filmleri çekerek tatmin olmaları gibi bir şey…

2- Başarı kıstaslarım (ölçüt) ne durumda. Hatalarla başarısızlıklarını birbirine karıştırıyor muyum? Çünkü hatalar bir şeyler öğrenmek için fırsat, başarısızlıklar ise (eğer kabul edersek) özgüveninizi öldüren bir düşmandır. Her denemeden bir ders çıkararak, yenilerini yaparken tecrübe heybemizde saklamalıyız. Böylece aynı hataları yapma ihtimalini oldukça düşürürüz.

3- İş ve sosyal kariyerim ne durumda Elde ettiğim tecrübeler ile neler başardım. Bunu çevremdekilerle ne kadar paylaşabildim. Yükseliş grafiğimde boşalttığım yerime birini yetiştirebildim mi? Ama bunu en az 10 – 15 yıl geçtikten sonra değerlendirebiliriz. Daha erken değerlendirmeler, her satıştan sonra kasasını saymak isteyen esnafın haline benzer ki, çok fayda sağlamayacağını ve bize zaman kaybettireceğini hepimiz biliriz.

4- Risk alma konusunda rahat mıyım? İstikrar ve güven arayışında, hep sağlam adımlar atmaya çalışmak bizi aradığınız istikrar ve güvene götürmeyebilir. Şuna emin olabilirsiniz; bu kadar sağlamcı yaklaşım ile kim bilir, ele aldığınız birçok işten sıkılacak, beklide vaz geçeceksiniz. Aşırı yük gibi sıkıntı da sizi durağanlaştıracak, hayatınızın monoton bir hal alacaktır. Bu birçok kimse için çöküntü alabilir. Yeni şeyler öğrenmeye açık olmak lazım. Yenilikçi bir yaklaşım tarzı geliştirmeli ve bunu etrafımızdakilere de teşvik etmeliyiz. En temel hayat kaynağımız suya bir bakın; durağan olup sabit bir yerde kalırsa yani akışkanlığını kaybederse, artık faydalı özelliklerini yitirir ve kendine yararı olmadığı gibi zararları devamlı çoğalır. Ona kaybettiren en temel şeylerden biri, hareketliliğini bitirmesidir. Uzak doğu filozoflarının (kimilerine göre İngilizlerin) yüzyıllar önce söylediği çok hoşuma giden bir sözleri var; “yeşilsen gelişirsin, olmuşsan çürürsün” O zaman bizim olmazsa olmazımız, sürekli gelişmek, gelişmek.. En önemli önceciğimiz bu olmalı.

Zaman zaman gazetelerde okuduğumuz, haberlerde izlediğiniz “cinnet geçirme” hadiselerinin ana kaynağı, işte bu sinsi stresin sonuçlarıdır. Yazı dizimizdeki teşhisler zincirini tamamladıktan sonra bundan kurtulma ve daha da önemlisi, “bu çıkmaz yola gidişi nasıl durdurmalıyız” çare yolların yollarını inceleyip, çözüm reçetelerini sizlerle paylaşacağız. Eminim bu bilgi paylaşımımızdan sonra çevrenizdeki birçok arkadaşınıza da yardımcı olacak, toplum olarak daha iyiye, güzele gidişte yaptığınız küçük çabaların büyük sonuçlarını görecek mutlu olacaksınız, olacağız.

Gelecek sefere kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sizlerden gelen eleştiri mailleriniz için sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyorum. Ancak bize gelen bu maillerinizin yerine, makale sonuna yapacağınız yorumlar, buna benzer düşünceleri olan ve çıkış yolu arayan okurların düşüncelerine tercüman olacaktır. Hepinize stressiz ve huzur dolu bir hafta diliyorum. Umut ve sevgiyle...


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız