STRES YÖNETİMİ (8)

SEN BAHANE ARIYORSUN! 

       Merhaba dostlarım!

      Daha önce de bahsettim, aslında bu yazı dizisinin eski versiyonunu bundan oldukça kısa, içeriğini daha yüzeysel olarak kaleme almıştım. Ama ülkemizde (özellikle büyük şehirlerimizde) konu o kadar derin bir yaraymış ki, sonunda orijinalini oldukça genişleterek ve makalelerin sayısını arttırarak sizlere sunmanın daha doğru olacağına kanaatine vardım. Bu arada sizlerden gelen bazı değerli bilgiler için, katkıda bulunan arkadaşlara ve ilgiyle takip ettiğiniz için hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. Özellikle Bandırma’dan Serhat, Erzurum’dan Ayşe, Hannover’den Haluk, İzmir’den Rabia, Ankara’dan Turgut, Manisa’dan Latife, Trabzon’dan Selvi, Lizbon’dan Zahide hanım ve beylere çok müteşekkirim. Her bilgilerini şimdi kullanamasam da, ilerleyen zamanlarda başka yazı serilerinde kullanacağımdan emin olabilirler.

      Artık stresin istenen veya beklenmedik değişimden, sinsi stres faktörlerinden, kişisel (genetik ve kültürel miras yoluyla) eğilimlerden veya içinde bulunduğumuz fiziksel ortamlardan kaynaklandığını biliyorsunuz.

      Herhangi bir durum sebebiyle strese maruz kalmamanız, söz konusu durumu nasıl algıladığımıza bağlıdır. Buz pistine benzetmesini hatırladınız mı? Hani şu bazılarımız üzerinde keyifle kayarken, kimilerimiz ise (bırakın kaymayı) düşüp bir yerlerini kırdığı pisti. Hatırlamadık deyenleriniz varsa, eski yazılarıma müracaat edebilirler. İçinde bulunduğumuz olumsuz durumu bir tehdit olarak değil, aşılması gereken bir engel olarak görürsek (kim bilir, istemeden elimize gelen fırsatlar da olabilir), hayatımızda daha az stres yaşamayı başarabiliriz.

      Normalin üstünde veya altında stres yaşıyorsanız, bu durum kendini bazı belirtilerle ortaya koyar. Bunları daha önceki yazılarda işledik. İşte bu belirtiler ortaya çıktığında, stresi kontrol altına alacak girişimlerde bulunmazsak, önlemlerimizi almazsak, yaşadığımız stres bizi tükenişe götürür.

      Geçen hafta sizlerle stresin belirtilerini konuştuk. Bu hafta da, stresi nasıl kontrol altında alıp yönetebiliriz, bundan bahsedelim. Her davranışımızda olduğu gibi kısa vadeli çözümler, uzun vadeli büyük sorunlarla yüzleşmemize sebep olur. Ama kısa vadede sorunlarımızla yüzleşip (bu arada sıkıntılara da katlanarak) çözümlere yollarına odaklanırsak, uzun vadeli rahata kavuşuruz. Ben bunu eğitimlerimde; “Uzun vadeli rahat için, kısa vadeli sıkıntılara katlanmak gerek” diyerek özetliyorum. Bunlara D K Y B adımları diyebiliriz.

      D (Değiştir)adımı; değiştirebilecek imkânın varsa, içinde bulunduğun olumsuz durumu değiştir. Bu özgüven gücüyle alakalı bir durumdur. Ama sadece kendi çıkarlarımız doğrultusunda yapmamız doğru olmaz. Genel adalet ve ahlak kurallarına uyulması ön şart olmalıdır. Bu birinci adımda yapmamız gerekenlere göz atacak olursak;

— Stresin kaynağıyla yüzleşmemiz

— Gerektiğinde yardım istememiz

— Zamanı iyi kullanmamız

— Gerektiğinde “hayır” diyebilmeyi öğrenmemiz

— Çalışırken zaman zaman mola vermemiz

— Stres unsurlarını önceden tahmin etmemiz gerekiyor.

      Çoğu insan, başka bir insanla olan problemi için yüzleşmek fikrinden oldukça rahatsızlık duyar. Bunun sebebi, medeni ve etkin şekilde yüzleşmeyi bilmemeleridir. Yüzleşme parmağınızda kalmış odun kıymığını çıkartmaya benzer. Kıymığı çıkarırken acı çekersiniz, fakat çıkarttıktan sonra sıkıntınız sona erer. Bazıları da yüzleşmenin, yüzleşilen kişi ile olan ilişkileri yaralayacağını, onu daha da kötü bir çıkmaza sokacağını düşünür. Bir kişi ile veya durumla ilgili kronik stres yaşıyorsanız, yüzleşme kontrolü sağlamak ve stresi yönetmek açısından mükemmel bir yöntemdir.

      Yeni çalışmaya başladığım iş yerindeki güvenlik görevlisi ile daha ilk gün sorun yaşamıştım. Kendi kendime “kim bilir bu gün ne tür sorun yaşadı. Hepimizin başına gelebilir” diye düşünerek üzerinde durmadım. Fakat bu durum sonraki günlerde de devam ettiğini fark ettim. İşte o zaman, belli etmeden bu arkadaşı gözlemledim; diğer gelen kimselere de yaklaşık olarak aynı tavrı gösterdiğini fark ettim. Meğerse bu, arkadaşımızın standart davranışıymış. Ama ben bu durumun her gün tekrarlanmasını kesinlikle istemiyordum. Müsait olduğu bir zamanda onunla konuşup olumsuz davranış tarzından kurtulmak için, kendi buluşum olan “sorunları gidermede altı adım” ı atarak, kapsamlı ve hepimizi rahatlatan sonuca ulaştık. İlerleyen zamanlarda bu konuyu sizinle paylaşacağım. Sonunda arkadaşım, aynı görevi daha da iyi bir şekilde, ama kimsenin gerilmesine gerek kalmadan yapmaya başladı. Aslında görevi gereği, kuruma gelen kişilerden gerekli şartları (tanıtıcı kartı göstermek, x-ray cihazından geçmek.. vs.) istiyordu. Fakat bunu yaparken kafamızı gözümüzü patlatıyordu adeta.

      Yukarıdaki kısa hikâyemden de anladığınız gibi öncelikle stresin kaynağıyla yüzleştim. Yoksa çoğu zaman daha işe başlarken orta şeker bir stresle işe başlayacaktım. Sizce gerek varmı?

      Unutmadan söyleyeyim; pazartesi sendromu diye bir şey yoktur. Bu, olsa olsa bizim ürettiğimiz “öcü”dür sadece. Her yeni gün, bizim için tertemiz bir sayfadır. Dünden kalan eksikleri tamamlamak için fırsattır. Olumsuzlukların size miras gibi kalmasına izin vermeyin. Tabi biz bunu böyle kabullenirsek, eksiklerimizi giderme çabamız olursa.

      Mutlu, huzur dolu, başarma heyecanı yaşayıp, çevrenizle bunu paylaşacağınız bir hafta diliyorum. Esen kalın, …


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız