Stres yönetimi (13)

Merhaba sevgili dostlar!

       Biz insanoğlunun o kadar çok arzuları, sahip olmak istedikleri var ki, saymakla bitmez. İşte bunlara kavuşamama ve elindekileri kaybetme korkusu, onu adeta deliye döndürür. Bu hepimizde yok mu? Elbette var. Ama bazı ilaçlarla bunun şiddetini azaltıyoruz. Bizim inancımızın sunduğu ilaç, kanaat ve tevekkül. Kuşkusuz diğer dini inançların da kendine göre birtakım reçeteleri var. Endişe duyma hissiyatımızın, bizler için faydalı olduğunu bir önceki yazımızda size aktarmıştık. Tabi sınırlarını göz ardı etmeden.

       İnsanlar ortalama olarak nelerden kaygılanırlar? En fazla dile getirilen gerekçeler nelerdir? Kaygılanmamamızı sağlamak için bunların listesini çıkarmanızı tavsiye ederim. Çıkaralım ve bu sorunlarımızla yüzleşelim ki, çözüme odaklanalım. “Yok” sayarak bir yere varanı gördünüz mü? Ben onca seminerimde bunun olumlu cevabını aldığımı hatırlamıyorum. Mesela eğitimlerimde bana aktarılanlar ve kendi hissettiklerimden yola çıkarak bir “kaygılarımız” listesi hazırladım. Birlikte buna bir göz atalım;

             Sevgili dostlar; endişenizin saplantı halini alması, zihninizin kötüye kullanılmasından başka bir şey değil. İstisnaları mutlaka vardır. Ama “panik atak” veya “şizofreni” hastası nasıl olunuyor zannediyorsunuz? Temelinde mutlaka bu ve buna benzer endişelerin saplantı halini almasından başka nedir ki?

      1- Gelecekte ekonomik durumum ne olacak?

      2- İstediğim zammı alabilecek miyim?

      3- Üst statüdeki (akraba ve iş yeri otoriteleri v.b.) hakkımda ne düşünüyor?

      4- İş arkadaşlarım ve çevremdeki tanıdıklarım benden memnun mu, onlara güvenebilir miyim?

       5- Acaba işten çıkarılır mıyım?

     6- Çevremdeki tanıdığım bazı insanlar gibi ben de ölümcül hastalığa yakalanır mıyım?

     7- Yaşlandıkça (kusura bakmasınlar ama genelde süsüne düşkün bayanlar ve karizmatik görünmek isteyen beyler) aynı sevecenlikle karşılanır mıyım?  

     8- Ölümden sonraki hayatta rahat edebilecek miyim?

     9- Çocuklarım iyi bir gelecek elde edebilecek mi?

    10- Eşim beni aldatıyor mu?

    11- Eşim beni terk eder mi,  üstüme (hanımlar için) evlenir mi?

    12- Cinsel gücüm azaldığında veya bittiğinde eşimin (bazıları için arkadaş çevresi de bunun içine giriyor)  bana bakışları nasıl olacak?

   13- Elimde bulunan (para, sağlık, statü v.s.) güçlerim giderse, etrafımda ne kadar insan kalır. Etrafımda ne kadar kara gün dostum var?

   14- …………………………….?

   15- …………………………….? (Bunlara siz ilaveler yapın ve bana iletin) 

       2000 krizini bilirsiniz; en büyük firmalar bile maaş ödeyemez (veya ödemez) hale gelmişti. Birçok arkadaş gibi, maaş almadan çalışmak, üstelik kişisel masraflarımızı hazırdan yapmak mantıklı gelmemişti. İçerde 4 – 5 aylık birikmiş alacaklarımızın üstüne bir de iş için bazı (yol, yemek v.b.) harcamalar yapmak çok can sıkıcıydı. Ayrılıp yeni bir iş aramaya başlamıştım. Ama abartısız olarak söylüyorum; çektiğim 150 faks ve mailden sonra, bunlardan ancak 30 kadarından randevu alabilmiştim. Bu arada 2 ay gibi bir süre geçmiş, özellikle çocukların etkilenmemesi için normal harcamalarımızdan çok fazla bir kısıntıya gitmemiştik. Ama elde avuçtaki birikimlerimiz sabun gibi eriyor ve belirsizlik devam ediyordu. Çok telaşa kapılmış, yemeden ve içmeden adeta kesilmiştim. Rüyalarım karmakarışık ve korkunç kâbuslara dönüşmüştü. Bu durum, on gün sürdü. Adeta çökmüştüm. Sonunda bir karar verdim. Elime kâğıt kalem alarak endişelerimi yazmaya karar verdim. Sorunlarım, adeta beni boğmadan, ben onlarla yüzleşip bu kördüğümü çözmeliydim.

 —Olabilecek en kötü şey nedir?

 —Bu en kötünün gerçekleşme ihtimali ne kadar?

 —Eğer bu gerçekleşirse, buna katlanabilir miyim?

 —Bununla nasıl başa çıkarım?

       Daha da kötüsü, bir süre daha işsiz kalabilirdim. Hemen eşimle oturup konuştum. Daha uzun bir süre işsiz kalacakmışçasına elimizdekileri “cimrice” harcamaya karar verdik. Yaptığımız tasarrufu, (kira hariç) tüm masraflarımızı 150 milyona sığdırarak uyguladığımızı söylersem, sanırım daha iyi anlatmış olurum. Kariyerimle ilgili bir iş bulmaktan (geçici bir süre) vaz geçerek ikinci adımı attım. Eski işimde satış yöneticisi ve eğitim koordinatörüydüm. Şimdi bedensel iş gücüne dayanan her türlü iş dâhil, tercihlerimi olabildiğince genişleterek iş aramaya devam ettim. Bu arada eşimin arkadaşlarının bulduğu, atölyede dikilen hazır giyim işlerinin iplik ayıklama işini (oldukça zor bir iş) dahi yaptım.

       Sonunda parası az da olsa, o güne kadar uzaktan yakından hiç anlamadığım bir iş ilanı için görüşmeye gittim. Bu, endüstriyel temizlik şirketinde yöneticilik işiydi. Sanki yıllardır bu mesleği yapıyormuşçasına bir motivasyon oluşturmak için kendime telkinde bulunarak, işin inceliklerini öğrenmeye koyuldum. Bunu nasıl başaracağımla ilgili ilk gözlemler yaptım. Eski çalışan personelle sürekli fikir alışverişinde bulundum. Şu an, gerekirse büyük bir işletmenin endüstriyel temizlik işinin yöneticiliğini yapabilirim. Bunu söylemekle beraber, şimdiki işimi çok seviyorum ve ölene kadar eğitimci kalmaya kararlıyım. Tabi büyük irade beni başka bir şeye mecbur etmezse…

       Zaman zaman altı doğal histen biri olan “öfke” bizi kaplayabilir. Yapılan araştırmalar, öfkenin vücut üzerindeki olumsuz etkilerinin ne denli zaralı olduğunu ortaya koymuştur. Aslında öfke, bizi korumaktan ziyade bağışıklık sistemimizi, yani vücudumuzun korunma sistemimizi zayıflatır. Olumsuzlukları olduğu gibi kabul etmek, yeni eylem imkânları ve stersi yönetebilmemiz için bizi motive eder. Tabi öylece durarak kabullenmekten söz etmediğimi anlıyorsunuzdur. Tüm duygular gibi öfke de tanımlayıp, açıklandığında yok olma eğilimi taşır. Öfke, endişe ve korku, kontrolü kaybetmenin sonuçsal bir ürünüdür. Kontrolü kaybetmekse, sadece durumu daha da kötüleştirir.

       Önceden bahsettiğimiz, ama açıklamasını sonraki yazılarımıza bıraktığımız. “altı adım”ı atarak bunu halledebilirsiniz. İnsan, öfkesini altındaki nedenleri tanımlamazsa onu tahrip eden ve yavaş yavaş hasta olmasını sağlayan zehir olur. Eğer unutup hayatına devam edemezse, (ki bazıları kolay unutulmaz) küskünlüğe sürüklenir. Bazen de kin beslemeye başlayabiliriz. Bunu halletmenin yöntemlerini düşünüp uygulamazsak, var olan sorunlarımıza bir yenisini ekleriz. Mesela; bir problemimiz için sürekli yakınmanın, dert yanmamın bize ne faydası oluyor? Sadece geçici bir rahatlama. Sorunların kendiliğinden hallolmasını beklemek, Nasrettin hocanın karanlık olan samanlıkta kaybettiğini, aydınlık bahçesinde aramasına benziyor.  

      Eğer intikam alarak bir sonuç elde etmeyi düşünenleriniz varsa, hemen söyleyeyim; intikam, önce ve en fazla sahibini yakar, yaralar. Genellikle sorunla ilgili değil, başka bir sebeple uygulamaya, fiiliyata konur. Bir bahane bularak icra edilir. Bu bazen dedikodu olabilir.  Ama diğer bütün olumsuz stratejiler gibi, stresinizi azaltmak yerine çoğalmasına sebep olur. Karşımızdaki insana saldırmak yerine, fikirlerine karşı koymayı, tartışmayı öğrenmeliyiz. İşi yavaşlatarak yapabileceğinden daha az performans gösterenler, aslında kendilerine olan özsaygıyı yavaş yavaş kaybederler. Ya da kendine acıyanlar; başarma becerisinden ve gücünüzden vazgeçer, olaylar karşısında aciz olduğunuzu kabullenirlerse, bu onlara ne gibi kazanım sağlar? İşler yolunda gitmediğinde hayal kırıklığı ile dibe vurmamız anlaşılabilecek bir ruh halidir. Tıpkı yukarıda bahsettiğim iş krizinde kısa bir dönem yaşadıklarım gibi. Herkesin başına gelebilir. Usta atletler de zaman zaman tökezler. Bizim gibiler neden tökezlemesin ki? Bu sendeleme bizim başarısız olduğumuzu göstermez. Ama bu olumsuz duygu ve bakış açısını değiştirmemek, işte asıl problem budur. Böyle yaparak olsa olsa stresimizi arttırırız. Buna izin verecek miyiz? Ebette ki hayır! Vermeyeceğinize eminim.

       Haftaya “3. temel adım”la devam edeceğiz. Size kendi hayatlarının baş aktörü, iradesine her zaman hâkim olan ve inisiyatifi asla elden bırakmayacağınız, bu çerçevede “kader”i karşılayacağınız ve kabul edeceğiniz bir yaşam diliyorum. Mutlu, azimli olun. Umut ve sevgiyle kalın… 

İsmail Hakkı Kar
İnsan İlişkileri Ustası


Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!
Yorum ekle

Yorum ekle

    • bowtiesmilelaughingblushsmileyrelaxedsmirk
      heart_eyeskissing_heartkissing_closed_eyesflushedrelievedsatisfiedgrin
      winkstuck_out_tongue_winking_eyestuck_out_tongue_closed_eyesgrinningkissingstuck_out_tonguesleeping
      worriedfrowninganguishedopen_mouthgrimacingconfusedhushed
      expressionlessunamusedsweat_smilesweatdisappointed_relievedwearypensive
      disappointedconfoundedfearfulcold_sweatperseverecrysob
      joyastonishedscreamtired_faceangryragetriumph
      sleepyyummasksunglassesdizzy_faceimpsmiling_imp
      neutral_faceno_mouthinnocent
Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız