
Günümüzün ve yakın geleceğimizin insanlık açısından en büyük problemlerinden birisi ve belki de birincisi gıda sorunu. Geçenlerde bir mail dolaşıyordu. Yıllık silahlanma harcamaları ile açlık ile mücadelede gerekli olan harcama miktarı karşılaştırılıyordu. Eğer doğru ise ki ben doğru olduğuna inanıyorum arada uçurumdan da büyük farklar var. Demekki dünyaya hakim güçlerin açlıkla mücadele denilen bir dertleri yok. Onların olmasın. Bizim var. Tarihte ilk füzeyi ecdat keşfettiğinde “olmaz bunun düştüğü yerde savaşa katılmamış masum insanlar olur onların vebalini ben çekemem “ diyen bir ecdadın ve kültürün torunları olarak, bizim var!
Onun için ilgili olan herkes ülkenin kaynaklarının geliştirilmesi yönünde, üretiminin arttırılması yönünde ne biliyorsa nasıl bir fikre sahipse, nasıl bir proje üretebiliyorsa ortaya koymalı.
Bu meyanda bende birkaç kelime edeyim. Türkiye coğrafyasına baktığımızda sulu tarıma elverişli olup da sulanamayan alanların oranı oldukça yüksektir. İç denizlerimize akan sularımızın debisi de küçümsenemeyecek kadar yüksek. Öyle ise bu zamana kadar üzerinde pek önemsenip durulmamış olan bu suların sulamaya kazandırılma işlemine derhal başlanmalı. Biliyorum birkaç yılda olacak iş değil. Ama düzenli bir şekilde her yıl yeterli bütçeler ayrılarak belirli bir sıralama ile onbeş –yirmi yılda ülkede sulanmayan alan kalmaz . yeterki düzenli çalışıp iç politika çekişmelerine kurban etmeyelim. Bunun en bariz örneği hollandanın dev su kanalları ve bu kanalların denize açılan kapaklarının yapım sürecidir ki bir çok hükümetin değişmesine rağmen “milli mücadelemizdir” denilerek öncelik verildiği için yanlış hatırlamıyorsam yirmibeş yılda tamamlanmıştır. Neden bu da bizim milli mücadelemiz olmasın. Topyekün kalkınmak üretimden geçer. Bunu herkes bilir.
Bunu da bir milli mesele yapıp belli şartlarda üreticiden su ücreti Almayalım. Mesela diyelim ki “uygun sulama sistemini kuran üreticilerden kurduğu tesis karşılığı on yıl su ücreti almayacağız”. Herhalde bu zaman içerisinde sistem kendini rahat amorti edecektir. Bu vesile ile doğrudan veremediğimiz sübvansiyonu dolaylı olarak vermiş oluruz. Hem de üretimimizin kalitesi ve miktarı artar.
Benimki bir fikir. İlgili sayın büyüklerimize duyurulur.
Selam ve dua ile
Kenan ALBAYRAK
Ziraat Mühendisi
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!