Örtü altı bitkisel üretim (seracılık) ile amaçlanan genel olarak; üretilen bitkilere asgari 15 C civarında sıcaklık sağlayarak sezon dışı bolca mahsul üretmek ve bu ürünleri de değer fiyattan satarak karlı bir üretim yapmaktır.
Kışın bu sıcaklığı sağlayabilmek için öncelikle kapalı bir ortam sağlanması gerekmektedir. Bitkilerin fotosentez yapmak amacı ile güneş ışığına ihtiyaç duymaları sebebi ile bu kapalı ortam ışık geçirmek zorundadır. Bu sebeple temel olarak seralar, genelde metal iskeletin üzerine şeffaf cam veya plastik malzeme kaplanması ile tesis edilir.
Isıtma Giderleri
Seracılıkta en önemli gider ısıtma gideridir. 1 dekar seranın Ekim ayından Nisan ayına kadar 7 ay süreyle 15°C de tutulması için yapılacak ısıtmalarda; Antalya'da 22 ton Fuel- Oil, Yalova'da 46 ton Fuel Oil, Ankara'da 86 ton Fuel Oil gerekir.
Buna göre Ankara koşullarında bir seranın ısıtılabilmesi için Antalya koşullarına göre yaklaşık 4 kat fazla enerjiye ihtiyaç vardır.
Isıtmada Kullanılacak Yakıt Tipleri
Burada en olası 3 enerji kaynağını değerlendirelim:
1) Doğalgaz
Yaptığımız fizibilitelerde yakıt olarak doğalgaz kullanıldığında, Antalya koşullarında bile doğalgaz ile ısıtmanın karlı olmadığı ve işletmenin zarar edeceği çıkabilmektedir.
2) Kömür
Antalya koşullarında uygun fiyatlı kömür ile ısıtma karlı olabilmekle beraber seranın genelde en büyük gider kalemini oluşturur. Ancak işletme, Antalya’ dan kuzeye gittikçe kömür ile ısıtma da karlı olmaktan çıkmaktadır. Ankara koşullarında kömür ile ısıtma da işletmeyi zarar ettirecektir.
3) Jeotermal
Jeotermal kaynakları kullanarak ısıtma, tüm olasılıklar içerisinde hem en karlı üretimi yapmayı sağlayan, hem de en temiz ısıtma şeklidir. Ancak burada bile sıcaklığın -10 C altına düşebildiği dönemlerde özellikle 4 metre ve üzeri yüksek seralarda ısıtma ile ilgili sorunlar yaşanabilmektedir. Bu amaçla ısı dağılımına dair hesaplamalar daha kuruluş aşamasındayken kötü ihtimal hesabına göre yapılmalıdır.
Sera ısıtmasında kullanılacak jeotermal kaynağın genel olarak en az 100 C çıkış sıcaklığında olması istenir. Ancak duyumlarımıza göre 50- 60 C sıcaklığında suyu da etkin olarak kullanabilen sistemler oluşturabilen kuruluşlar da vardır.
Yine duyumlarımıza göre, jeotermal kaynak ile sera arasında uzaklık 10 km kadar olduğunda bile sıcak su sera ısıtma amacı ile borularla etkin olarak taşınabilmektedir. Uzaklığın 10 km’ yi geçtiği durumlarda sorunlar çıkabilmektedir.
Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Bir Husus
Halihazırda örtü altı yetiştiricilik yapan bazı seracılar belki yukarıda yazdığım 15 C konusunda hem fikir olmayacaklardır.
Lakin ülkemizde özellikle güney bölgelerde seracılık yaparken ısıtma denildiğinde anlaşılan; sera içinde birkaç odun sobası yakarak soğuğu kırmak şeklinde olmaktadır.
Ancak bu çok sakıncalı, hatalı ve aslında astarı yüzünden pahalıya gelen bir uygulamadır. Bu uygulamanın sakıncalarını kısaca saymak gerekirse:
1- Çiçeklerin döllenme oranı düşer. Hatta bazı hallerde doğal döllenme (arı kullanılsa bile) hiçbir şekilde gerçekleşmez. Bu durumda üretici hormon kullanmak zorunda kalabilir. Ancak sıcaklık yeterli değilse hormon bile döllenmeyi sağlamayabilir.
2- Bir şekilde döllenme gerçekleşse bile ürün tatsız tuzsuz olur. Bitki, meyvesini gereği gibi besleyemez. Bazı besin maddelerini meyveye ulaştıramaz. Toprak veya ortam ile verilen besin maddeleri düşük sıcaklıklarda bitki tarafından gereği gibi alınamaz.
3- Bitki sürekli ısı değişimine maruz kaldığı ve ihtiyacının altında ısınabildiği için hastalık ve zararlılara dayanıklılığı zayıf olur. Bu durumda üretici sürekli ilaçlama yapmak zorunda kalır. Bu durum üreticiyi ekonomik açıdan zorladığı gibi üründe kalıntı problemi çıkma ihtimalini de arttırır.
İşte bu sebeplerden dolayı özellikle soğuk mevsimde bitkilere en az 15 C sabit sıcaklığı sağlamak çok önemlidir.
Aslında bence asgari 17 C ürünün lezzetli ve albenili olması açısından daha elverişli bir sıcaklıktır. Aynı seracılık işletmesinde 15 C’ de yetişmiş ve 17 C’ de yetişmiş iki ayrı domatesi yemiştim ve 17 C’ de yetişenin çok daha lezzetli olduğu hatta neredeyse yaz tarla domatesi lezzetinde olduğuna şahit olmuştum.
Tabiidir ki bu, ekonomik analizi iyi yapılması gereken bir konudur. Soğuk mevsimlerde, özellikle jeotermal gibi elverişli enerji kaynağı olmayan tesisler için + 2 C fazla ısıtma büyük bir mali yüktür.
Seralar Nerede Kurulmalıdır?
Buna göre seralar en uygun olarak 34, 35, 36 ve en fazla 37’ inci paralellerde bulunan illerimiz sınırları içerisinde kurulmalı; ancak jeotermal kaynağı olan yerlerde 38’ inci paralel’ de yatırım yapmak amaçlı düşünülmelidir.
Lakin 38’ inci paralelin üzerindeki bölgelerde yapılacak seralarda çok özel ve ucuz bir enerji kaynağı olsa bile bu kaynağı konut ısıtması veya elektrik enerjisi üretimi amacı ile kullanmak; sera ısıtma amaçlı kullanmaktan (günümüz koşullarında) daha verimli olacaktır.
Belki ileriki yıllarda, gıda ihtiyacı daha önemli bir sorun haline geldiğinde 38' inci paralelin kuzeyinde de sera tesis etmek ekonomik olabilir. Ancak şu anda ekonomik görünmemektedir.
Buna göre aşağıdaki 3 haritayı incelediğimizde Türkiye' deki potansiyel jeotermal kaynaklar ve yerleri hakkında bilgi sahibi olabiliriz:
(Haritaların büyük hallerini görmek için lütfen üzerlerine tıklayınız)
Harita 1- Türkiye Jeotermal Kaynaklar Dağılımı ve Uygulama Haritası (büyütmek için haritanın üzerine tıklayınız) Kaynak: Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Harita 2- Türkiye' de Faylar ve Jeotermal Alanlar Haritası (büyütmek için haritanın üzerine tıklayınız) Kaynak: Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Harita 3- Jeotermal Kaynaklar ve Uygulama Haritası (büyütmek için haritanın üzerine tıklayınız) Kaynak: Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Sonuç
Jeotermal enerji günümüzde, özellikle gıda tedariki amaçlı örtü altı tarımsal üretim açısından son derece önemli bir noktaya gelmiştir. Dünyada insanların her geçen gün artan gıda talebi ve bu talebin karşılanması konusunda jeotermal enerji ile örtü altı sebze üretimi açısından Türkiye, yukarıdaki haritalardan da anlaşılacağı üzere çok avantajlı bir konumdadır.
Duyduğum ve gördüğüm kadarı ile sera yatırımı yapmak isteyen yatırımcıların jeotermal kaynaklardan yararlanabilmesi (bölgelere göre değişmekle birlikte) eskisine oranla kolaylaştırılmıştır.
Ancak birçok yatırımcıdan da konu ile ilgili birçok bürokratik sorun çıktığı ve süreçlerin çok yavaş ilerlediği ya da hiçbir şekilde bu kaynakların kullandırılmadığı yönünde şikâyetler de duydum.
Jeotermal kaynaklar yeraltında sessizce beklemektedir. Bu kaynakları kullanıp gıda üretmek, hem gıda üretiminde önemli bir artış; hem istihdam artışı ve ekonomik gelişme sağlayacak; hem de Türkiye’ de tarım sektörünün gelişmesine büyük katkıda bulunacaktır.
Bu sebeple devletimizin jeotermal kaynakların kullanımı için en hızlı şekilde, süreçleri azami ölçüde kolaylaştırıcı çözümler üretmesi elzemdir.
Bir Arnavutluk atasözü bu konuda yapılması gerekeni özetliyor: “Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir.”
En derin saygılarımla,
Hakan Ozan Erzincanlı
Ziraat Yüksek Mühendisi
www.tarimsal.com
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!