Elbette yardım, destek, teşvikler daha etkin olsa ve bakanlık sektöre daha elverişli uygulamalarla yaklaşsa çok daha iyi sonuçlar alınabilir belki. Ancak dediğim gibi, ben yazımı objektif olarak mevcut durum ve gelecekte bekleyen riskler üzerine oturttum.
Türk Tarımı Nereye ?
Ben çok karamsar değilim.
"Türk Tarımı nereye?" sorusunu sorarken, öncelikle "Türkiye tarım sektöründen ne bekliyor?" diye sormak gerekir.
Türkiye Tarım Sektöründen Ne Bekliyor?
- Çok büyük ekonomik girdi mi?
- Çok ciddi teknolojiler geliştirmek mi?
- Sektörün tüm çalışanlarının yüksek refah düzeyine ulaşması mı?
Bunlar elbette istenebilir. Ama tarım sektöründen, acaba aşağıda saydıklarıma dünyada kaç ülke sahip:
- Tarım sektörü Türkiye’ de 15-30 milyon insanına (nüfusunun % 25’ i) meşgale oluşturuyor. Büyük bir insan kaynağı dipsiz işsizlik sorunundan uzak tutuluyor. Ayrıca bu sayı tarım sektörü tarafından desteklenen sektör çalışanları ile de düşünülünce bambaşka bir şey oluyor. Unutmayalım ki burada istihdam edilen (ya da bir işle meşgul olması sağlanan) kesim, en az okumuş ve diğer iş kollarında iyi ihtimalle vasıfsız işçi olabilecek kesim.
- Tarım sektöründe çalışan insanlar sayesinde bir çok ülkenin önüne geçemediği, boş-işlenmeyen-kaderine terk edilmiş arazi problemi yaşanmıyor. Her yerde insanlar var ve ülkenin her alanı sahiplenilmiş. Çalışılıyor, çabalanıyor. İyi ya da kötü. (Ancak kuş gribi ve KKKA hastalıkları sebebiyle son zamanlarda bu avantajlı maddenin büyük darbeler yediğini kabullenmek lazım)
- Türkiye, bitkisel üretimde dünyada oldukça iyi bir konumda. 3 adet meyvede dünya üretim birincisi. En az 20 kalem tarım ürününde dünyada ilk 10’ da ! Hububat üretiminde dünya 12. si ve yaş meyve sebze üretiminde dünya 6. sı. Özellikle bitkisel üretim alanında ürün çeşitliliği en fazla olan ülkelerden biri. Tarım sektörü sayesinde dünyada açlık tehlikesine en uzak ülkelerden birisi Türkiye. Çok kötü durumda olduğunu düşündüğümüz hayvancılıkta bile dünya 27. siyiz. İnanmayanlar http://www.tarimsal.com/makaleler/aclik_tehlikesinin_neresindeyiz.htm adresinde istatistiki verilere dayalı makalemi okuyabilir.
Daha da sayamadığım bir çok iyi şey var.
Ama biz şikayet etmeyi severiz. Şikayet eder, eleştiririz ve böylece her şey daha iyiye gider.
Ama sürekli moralsiz yaşarız bu yüzden...
Sektörde elbet sorunlar var. Sorarım size ülke nüfusunun % 25’ i, yan kolları ile birlikte çok daha fazlasını, (ki bu kesim ülkenin eğitim seviyesi en düşük kesimi) içinde barındıran bir sektör nasıl sorunsuz olur?
Sorarım size Türkiye’ de tarım kesimi nüfusu, toplam nüfusun % 2’ si olsaydı her şey nasıl kolay çözülürdü farkında mıyız?
Ancak bu haliyle çözmek, çabalamak zorundayız.
Bence tüm değerler açısından bakıldığında dünyada (hayvancılığı bir kenara ayırırsak) bence Türkiye tarım sektöründen en çok faydalanan, onu en iyi ve etkin kullanan ülke konumunda.
Kırsal nüfus hızla azalıyor. % 60’ lardan % 20’ lere geldik. Bu belki Yunanistan seviyesine düşecek önümüzdeki 5-10 yılda (yani % 5-15). Bu durumda sorunlar gitgide daha kolayca aşılacak. Zaten 5-10 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında, sadece teknoloji algısında bile büyük ilerlemeler kaydedildi. Eğri oturup doğru konuşmak lazım.
Ama asıl sorun şu olacak, “Tarımda ne yapmak istiyoruz?” Gitgide iyileşen bu dev sektörümüz ile nereye varmak istiyoruz?
Buna ciddi ciddi karar vermenin zamanı geliyor. Buna iyi karar vermezsek, şimdi tatlı tatlı uyuyan bu dev işte o zaman bizi ezip geçebilir.
Peki çözüm önerisi sunmadan kaçmak var mı? Bize yakışmaz.
Şöyle bir çözüm uygun olabilir diye düşünüyorum:
Prototip bir şehir planlayabiliriz. “Geleceğin şehri !” Bu şehrin tarım sektöründen beklentileri hesaplanır, sıralanır. İlk etapta en azından şehirlerin iaşesi için ve somut adımların tespiti için oldukça faydalı bir çalışma olur bu ve bir yol izi çizilmiş olur. Riskler önceden hesaplanmış olur.
Bununla beraber ek-ana çözüm önerimi “Türkiye' nin Tarım Sektöründe Dünya Lideri Olması İçin Bir Strateji Önerisi” adlı makalemde http://www.tarimsal.com/makaleler/Turkiyenin_tarimda_dunya_lideri_olmasi.htm web adresinde anlattım. Merak eden okuyabilir.
Sonuç ve özet olarak, çok komik gelse de, yukarıda detayını verdiğim şekilde ben Türk Tarımının (her açıdan detaylı değerlendirme yaparsak) şu an çok iyi bir noktada olduğunu, hızla gelişip iyileştiğini; ancak özellikle ileriye dönük olarak akıllıca planlamalar yapmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum.
* * * * * *
Değerli okuyucular, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hatta belki çok daha eskiden beri Türk tarımını diğer ülkelerle karşılaştırıp ne kadar kötü durumda olduğumuza hayıflanırız. Ben ilkokuldayken de, lisedeyken de hele ziraat okurken en çok üniversitedeyken de Türk tarımının ne kadar kötü durumda olduğunu dinleyerek yetiştim.
Oysa her dönemi kendi içinde analiz etmek, öncesini bilmek ve sonrasını tahmin etmekle beraber durum analizini günün şartlarına göre şeffaf olarak yapmak önemli.
"Türk tarımı ne durumda?" sorusuna ezberlenmiş saiklerle "çok kötü durumda" demek bence bize yakışmıyor. Mümkünse her seferinde yeniden bakıp, yeniden inceleyip, yeniden karar vermeliyiz.
Nasrettin Hoca bir gün Akşehir Gölü kenarındaki tarlasına doğru giderken, ukalâ bir adam:
- “Hoca Efendi, eşeğinin kaç ayağı var?” diye sormuş.
Hoca inmiş, eşeğinin bacaklarını birer birer yokladıktan sonra:
- “Dört ayağı var” demiş.
- “Hocam” demişler, “Eşeğinin kaç ayağı olduğunu bilmiyor muydun? Neden saydın?”
Hoca gülümsemiş:
- “Biliyordum bilmesine de, dün akşamdan beri bakmamıştım. Belki çalınmıştır diye yeniden saydım.”
Hocanın yaptığı gibi, eşeğin bacaklarını her seferinde yeniden saymamız lazım.
En derin saygılarımla,
Hakan Ozan Erzincanlı
Ziraat Yüksek Mühendisi
www.tarimsal.com
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!