Kent ormancılığını, 6831 sayılı Orman Kanununun 4. maddesine göre incelediğimizde vasıf ve karakter bakımından işletme ormanları değildir. Kent ormancılığının tanımlarına bakıldığı zaman görüleceği gibi milli park olarak da mütalaa edilemez. Ancak, muhafaza ormanları içinde değerlendirilebilinir. Bunun için de kent ormanı olarak kabul edilecek yerler (devlet ormanları sınırı içinde kalan alanlar) en azından 6831 sayılı Orman Kanununun 23. maddesinin a bendi gereği Muhafaza Ormanları gibi Bakan oluru ile ayrılmalıdır. Bunda hukukun işleyişi açısından zaruretler vardır. Çünkü, kent ormanlarında işlenen suçlarda hakim, en azından muhafaza ormanları gibi cezayı iki misline çıkarabilmelidir. Yoksa hukuki boşluk oluşacaktır.
Ayrıca, 6831 sayılı Orman Kanununun 26. maddesi gereği devlet ormanlarından faydalanmanın amenajman planlarına göre olacağı hükmü vardır. Bu sebeple amenajman planlarının tadili gereklidir. Bunun lüzumunu, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 8. Maddesinin b bendi "Ormanların, turizme ayrılması ve amenajman planlarının tadili" şeklinde ifade ederek belirtmiştir.
Mülkiyet ve idare bakımından incelediğinde, kent ormanının devlet ormanlarından Bakan Olur'u ile ayrılması durumunda bazı hukuki boşluklar ortadan kaldırılabilir. Ama kent ormanının işletilmesinin devir edilmesi veya kiraya verilmesi, yukarıda sayılan kamu malı olma özelliğinden dolayı ve Anayasanın 169. maddelerine göre mümkün görülmemektedir. Şöyle ki; devlet ormanlarının ve yerlerinin zaman aşımı yoluyla kazanılamayacağı Anayasanın 169. maddesinde şu şekilde açıklanmıştır: "Devlet Ormanlarının mülkiyeti de devrolunamaz. Devlet Ormanları Kanununa göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz." Bu hüküm, halen devlet ormanı olan yerlerin mülkiyetinin devredilemeyeceğini, kamu yararı dışında her hangi bir irtifak hakkı ile sınırlanamayacağını ve devlet eliyle işletileceğini göstermekte ve ormanların zaman aşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılamayacağını belirtmektedir.
Ayrıca kamu mallarının tescili mümkün olmadığından kamu yararı gözetilerek bu yerler irtifaka da konu olamaz. İrtifak hakkının kurulması için bir yerin tescili gereklidir. Ormanlar için her ne kadar 6831 sayılı Orman Kanununun ll. maddesi tescil öngörse de Medeni Kanunda gösterilen tescil anlamında değildir. Bu sebeple kent ormanı ayrılan yerlerin irtifak hakkı ile gerçek ve tüzel kişilere devri mümkün değildir. Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar, 6831 sayılı Orman Kanununun 46. maddesine göre ilgili kamu kuruluşları tarafından işletilebileceği gibi, işletilmeleri başkasına da verilebilir. Bu sebeple Devlet ormanlarının devredilememe hükmü bu ormanlar için geçerli değildir. Bu gibi ormanların belediyelerce kent ormanı olarak işletilmesi mümkün olabilir. Aslında Belediyelerin kent ormanını kendilerinin kurması gerekir. Bunun için İmar Kanununda ve Belediyeler Kanununda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca 4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Kanunu belediyelere orman kurma görevi vermiştir. Bu sebeple belediyeler, hazine arazilerinde büyük alanlarda kent ormanı kurma çalışmaları yapmalıdır. Kent ormanlarının hukuki çerçevesini belirleyebilmek için öncelikle mevcut mevzuatı kısaca incelemek gerekir.
1. 6831 Sayılı Orman Kanunu
Ormanlar, 6831 sayılı Orman Kanununu 4. Maddesinde, mülkiyet ve idare bakımından;
A) Devlet ormanları
B) Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar
C) Hususi ormanlar; olmak üzere üçe ayrılırken,
Vasıf ve karakter bakımından;
A) Muhafaza ormanları
B) Milli Parklar
C) İstihsal ormanları olmak üzerede üçe ayrılmıştır.
Ormanlar ilk olarak, mülkiyet ve idare bakımından; sonra ise, ülkeye sağladıkları faydalar göz önünde tutularak üç kısımda mütalaa edilmiştir. Ormanlar, mülkiyet ve idare bakımından daima özel bir rejime tabi tutulmuştur. İlk kez Orman Nizamnamesiyle ormanlar;
1- Devlete, 2- Evkafa (vakıflara), 3- Kurra ve Kasabata (köy tüzel kişiliklerine), 4-Efrada ( fertlere) ait olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Efrada ait ormanların Arazi Kanunu hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş ve diğerleri özel rejime bağlı tutulmuştur.
Ormanlar; 3116 Sayılı Orman Kanununa göre de dörde ayrılmıştır;
1- Devlet ormanları,
2- Umuma mahsus ormanlar (köy, belediye ve özel idare gibi tüzel kişiliğe sahip kurum ve kuruluşlara ait)
3- Vakıf ormanlar
4- Hususi ormanlar.
31.08.1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanunu ise yukarıda açıklandığı gibi ormanları mülkiyet, idare ve vasıf bakımından önce iki gruba; sonra bunları kendi aralarında üçe ayırmıştır.
1.1. Mülkiyet ve İdare Bakımından Ormanlar
Devlet ormanları ile hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar konumuz içinde incelenmiştir. Hususi ormanların mülkiyeti özel kişilere ait olduğundan değerlendirmeye alınmamıştır.
1.1.1. Devlet Ormanları
1.1.1.1. Devlet Ormanlarının İşletilmesi
3116 Sayılı Kanun ile birlikte, ormanların devlet tarafından işletilmesi esası benimsenmiştir. İşletmenin nasıl yapılacağı yürürlükteki 6831 sayılı Orman Kanununun 26-44. maddelerinde gösterilmiştir. Devlet ormanlarının mülkiyeti hazineye ait olmakla beraber, korunması, bakımı, gözetimi, işletilmesi, imar ve ihyası ile indifaı döner sermayeli ve katma bütçeli tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşu olan Orman Genel Müdürlüğüne verilmiştir. 6831 sayılı Orman Kanununun (28.5.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3373 Sayılı Kanun ile değişik) 6. Maddesinde; "Devlet Ormanlarına ve Devlet Ormanı sayılan yerlere ait her çeşit işler Orman Genel Müdürlüğünce yapılır ve yaptırılır" denilmek suretiyle işletmenin Devlet tarafından yapılacağı ilkesi tekrarlanmıştır.
6831 sayılı Orman Kanununun 26. maddesine göre; Devlet Ormanlarından yapılacak istihsal (üretim), Çevre ve Orman Bakanlığınca tespit olunacak esaslar çerçevesinde ve amenajman planlarına göre Devlet tarafından yapılır veya 40. madde hükümlerine göre yaptırılabilir.
1.1.1.2. Devlet Ormanlarının Tescili
Türk Medeni Kanununun 641. maddesinde belirtilen "sahipsiz şeyler ile kamu yararına hizmet eden ayrıca bu niteliği bakımından Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kimsenin özel mülkiyetinde bulunmayan taşınmazlar", Medeni Kanunun 912. maddesi uyarınca kural olarak tescile tabii değildir. Ancak, Kamu malı niteliğindeki taşınmazlara ilişkin ve tescili gerekli bir ayni hak söz konusu olduğu zaman bu nitelikteki taşınmazların da tapuya tescili söz konusu olabilmektedir.
Kamu mülkünü özel mülkten ayıran bazı özellikler vardır:
a) Kamu malları devir ve temlike konu olamazlar,
b) Haczedilemezler,
c) Zaman aşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılamazlar,
d) Her türlü vergi ve resimden muaftırlar,
e) Tescile tabi olamazlar,
f) Kamulaştırılmaları söz konusu değildir,
g) Kamu malı üzerinde ayni bir hak tesis edilemez.
Ormanlar da, bu özellikleri taşıyan kamu mallarından sayıldığı için, tescile tabi değildir. Ancak, 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesi tahdit ve kadastrosu kesinleşen ormanların hiçbir harç, vergi ve resim alınmaksızın tapu dairelerince hazine adına tescil edileceklerini öngörmüştür. Orman Kanunundaki bu hükümlere göre, kamu mallarından olan ormanların da tescili mümkün olabilmektedir. Ancak, bu tescil işlemi hiçbir zaman kamu malı olan ormanı özel mülk haline getiremez. Başka deyimle tescil, ormanların kamu malı olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Esasen bu tescil bir belirtme, sınırlama niteliğindedir. O sebeple Medeni Kanunda gösterilen tescile ilişkin hükümler ormanların tescilinde uygulanmaz. Nitekim, 766 sayılı Tapulama Kanunun 2. maddesinde bu durum açıkça belirtilmiştir ve ormanların ancak sınırlanabileceği yoksa tapulamaya konu olamayacağı ifade edilmiştir. Ormanların sınırlamasını (tahdidini) yapmakla görevli organ, Orman Kadastro Komisyonlarıdır. Devlete, özel veya tüzel kişilere ait olsun bütün ormanların sınırlaması orman kadastro komisyonlarınca yapılmaktadır (Özdemir, Deda, 1991).
1.1.2. Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlar
Bu ormanlar sahipleri olan kamu kuruluşları tarafından işletilebileceği gibi, işletilmeleri bu kuruluşlarca başkasına da verilebilir. Amenajman planları orman dairesince parasız olarak hazırlanır. İşletme bu planlara göre yapılır. 6831 sayılı Orman Kanununun 47. maddesine göre ormanların mülkiyeti bu kuruluşlara aittir. Ancak, ilgili kuruluşlar bu ormanları şahıslara veya müesseselere toprağı ile birlikte devir ve temlik edemezler.
1.1.3. Vasıf ve Karakter Bakımından Ormanlar
Vasıf ve Karakter Bakımından Ormanlar, Muhafaza ormanları ve milli parklar olarak incelenmiştir. İstihsal ormanları ise orman emvalinden yararlanmaya yönelik olduğu için incelenmemiştir.
1.1.3.1. Muhafaza Ormanları
Muhafaza ormanları niteliği itibariyle iki türlüdür. Birincisi 6831 sayılı Orman Kanununun 23. maddesinde açıklandığı gibi, arazi kayması ve yağmurlarla yıkanması tehlikesine maruz yerlerdeki ormanlarla, meskûn mahallerin havasını, yollarını toz ve kum fırtınalarına karşı koruyan, nehirlerin dolmasını önleyen ve memleket savunması için zaruri olan ormanlardır. İkincisi ise eski hallerine dönmeleri için ayrılmış, tahrip edilmiş veya yanmış ormanlardır.
Muhafaza Ormanı olarak ayrılmış ormanların sınırlarının ilanı şarttır. Muhafaza ormanı olarak ayrılmanın şart ve esasları ile müddetleri, idare, imar ve ıslahı, faydalanma şekilleri Çevre ve Orman Bakanlığınca tespit edilir. Buna istinaden "Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmelik" çıkarılmıştır. Mülkiyeti devletten başkasına ait bulunan ormanlar ve sahipli yerlerin muhafaza ormanı olarak ayrılabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gereklidir. Muhafaza ormanlarında orman suçu işlenmesi halinde fiile uygun cezalar 6831 sayılı Orman Kanununun ilgili maddeleri gereğince iki misli artırılarak uygulanır.
1.1.3.2. Milli Parklar
Milli parklar, tabiatı muhafaza etmek, bilim ve fennin faydalanmasını, yurt güzelliğini sağlamak, toplumun spor ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılamak, turistik hareketlere imkan vermek için ayrılan yerlerdir. Milli Parklarla ilgili hususlar 6831 sayılı Orman Kanunun 23. maddesinde yer aldığı gibi konunun önemi yönünden ayrıca kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanununa göre bu alanlar milli park, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı olmak üzere dörde ayrılmıştır. İlgili Kanunun 2. Maddesinin tanımlar bölümünden konumuzla ilgili olan sadece milli parkın tanımı aşağıda yapılmıştır.
Milli Park; Bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçalarıdır. Milli parklarda da orman suçu işlenmesi halinde fiile mahsus cezalar, ilgili madde gereğince iki misli olarak tayin edilir. Cezaların iki misli olarak tayin edileceğine dair bir hüküm de 2873 sayılı kanunda yer almıştır.
Kaynak: Peyzaj Mimarı Murat ERMEYDAN, 2005 " KENT ORMANLARININ PLANLANMASI İSTANBUL ÖRNEĞİ"Bahceşehir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,İstanbul
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!