Uğruna savaşların yapıldığı, nice devletlerin kurulup, nice devletlerin yıkıldığı, medeniyetlerin kurulup medeniyetlerin yıkıldığı o sihirli iksir. Hayat kaynağı, Su
Evet su kaynaklarının etrafında tarihte kaç devlet kurulmuş kaç devlet yıkılmış bilemiyoruz. Suyu eğer doğru kullanmazsanız bir zaman sonra tuzlanmadan dolayı faydadan çok zarar vereceğini herkes bilir. Konumuz da zaten o değil.
Hangi savaşlar su için yapılmış yakın tarihimizin şekillenmesinde suyun ne kadar rolü olmuştur. Bunu da burada irdeleyecek değilim. Ama bir şeye değinmeden edemeyeceğim. O da gelecekteki politikaların belirlenmesinde, uluslar arası ilişkilerde petrol gibi su da çok aktif rol oynayacaktır. Zira tatlı su kaynakları hızla kirletilmektedir. Kalan temiz kısmı da bilinçsizce kullanılmaktadır.
Daha önce bir yazımda suyla ilgili bir bakanlığın ihdas edilmesi gerektiğini söylemiştim. Büyük medeniyetler ileriyi iyi görerek kurulur. Geleceğin belirleyici yegane unsuru olacak su hakkında bizim ülkemizde ne yazık ki çok ciddi çalışmalar yok. Hiç zaman kaybetmeden önümüzdeki elli yıllık, yüz yıllık su yönetim programlarını oluşturmamız gerekir.
Bizim ülkemizin daha doğrusu yönetimimizin en büyük handikaplarından biri dost ahbap veya hatır gönül ilişkileridir. Bu da nerden çıktı şimdi diyeceksiniz... Öyleya biz sudan bahsediyorduk. Bizim bildiğimiz Konya ovasında, Torbalıda, Selçuk ve civarında 15-20yıl önce açılan sondaj kuyularının en derini 30 metre idi. Şimdi 250 metreyi geçen kuyular mevcut. Hatta 250 metre yerin altında bile su bulunamıyor.
Bir kere yeraltı suları kesinlikle olağanüstü haller dışında kullanılmamalı. Çünkü bu sular öyle sanıldığı gibi her kış mevsiminde yerine ikame edilebilen yani yağmur ve kar sularının kolaylıkla beslediği sular değiller. Bu sular zemin yapısının müsaade ettiği kadar bazen yılda milimetrelerle ifade edilen ölçülerle biriken sulardır. Bu suyu tüketirken iki defa düşünmek lazım. Zemine nasıl bir etki yapar onu uzmanları araştırsın.
Gerçi kanun ve yönetmeliklere göre bu alan o kadar da boş değil. Öyle her önüne gelen kuyu açıp işletemez. Bu hususta DSİ yetkilidir. Ancak nerede kaç kuyu var ruhsatlımı değilmi bilmez. Şayet şikâyet yoksa bakmazda. Hatır gönül işleri dedim ya burada devreye giriyor. “gariban bir kuyu açmış dokunmayalım”. Biz şimdi dokunmazsak zaman gelir bize o dokunur.
Tekrar söylüyorum. Yetkili olan kurumlar bu yeraltı suları mevzusunda ciddi çalışmalar yapmalı. Şu an biraz önce saydığım bölgelerde yıllık alçalma ne kadardır. Bunun geri kazanımı oluyor mu? Ne kadarı yıllık yağışlarla geri kazanılıyor? Araştırılması ve bir stratejinin geliştirilmesi gerekir.
Nasıl ki “çevre bize geçmişin mirası değil geleceğin emaneti” ise “yeraltı suları da geçmişin bir mirası değil geleceğin emaneti”dir.
Selam ve dua ile.
Kenan ALBAYRAK
Ziraat Mühendisi
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!