
Bitkiler,
fotosentez yoluyla yılda 100 milyar ton karbon emer ve buna yakın bir miktarı
da solunumla bırakırlar. Bu karbon akışlarının miktarı öyle büyüktür
ki, fosil yakıtlarla açığa çıkan 6,5 milyar ton karbon bunun yanında çok
küçük kalır. Karada
gerçekleşen fotosentezin ve solunumun çoğu, odunsu
bitkilerin bulunduğu ormanlar ve savanlar gibi ekosistemlerde olur.
Solunumla
ortaya çıkan akısın bir bölümü bitkilerin kendisinden kaynaklanır;
yaklaşık %50'siyse bitkilerin ürettiği organik malzemelerin mikroplar
aracılığıyla
bozulmasıyla çıkar. Toprakta depolanan bu organik maddelerin çoğu,
yavaş
bozulan lignin (odunsu bitkilerin hücre duvarlarının ana malzemesi)
artıklarıdır. Karbondioksit birikiminin küresel desenlerinden,
karalarda fotosentezin ve solunumun
dengede olmadığı; fotosentezin yılda iki milyar ton karbonla solunumu
geçtiği
anlaşılmakta. Bu akışları belli orman alanlarında ölçmek de olası.
Ölçümler,
açıkça eski ve zarar görmemiş ormanlarla, orta yaşlı ormanların
sanılandan
daha fazla CO2 soğurduğunu gösteriyor. Bunun nedenleri, artan CO2
gübrelemesi
(CO2 fotosentezi uyarır) ve insan azot atıklarının artması (o da gübre
yerine geçer) olabilir. Yani ormanlar bir tahliye deliği işlevi
görüyor.
Atmosferdeki CO2'yi toplayarak bu gaza bağlı ısınmayı azaltan küresel
bir
çevre hizmeti yapıyor. Ancak, bu durum kalıcı olmayabilir. Şimdiye
kadar
araştırma yapılan tüm ormanlarda, salınana karşı toplanan karbon
lehindeki
farkın çok küçük olduğu görülmüş. Geleceğin sera dünyasında
fotosentez, artan CO2 düzeyleri ve azot atıklarıyla birlikte çoğalacak
ve
delikten akıp giden karbon miktarı çoğalacak. Fakat, her
doktorun bildiği gibi, sıcaklık arttıkça solunumun hızı da artar. Yani,
genel olarak, solunumun (hem bitkilerin kendisinin, hem organik
maddelerin
bozulmasının) küresel ısınmayla artması beklenir. Böyle olunca da,
küresel
değişim modellerinin ortak görüşü, ormanların oluşturduğu tahliye
deliğinin daralacağı; uzun dönemde, ormanların da atmosfer için birer
karbon kaynağı olacağı.
Nature
dergisinin 20 Nisan tarihli sayısında yer alan iki araştırmanın sonuçlarıysa,
bizi görüşlerimizi değiştirmeye zorluyor. Giardina ve Ryan'ın araştirmalarına
göre, on yılları kapsayan uzun zaman dilimlerinde, organik maddelerin
bozulma süreci aslında ısıya çok duyarlı değil. Öyle görülüyor ki, kısa
süreli ısınma deneyleri solunumun artacağım gösterse de, bu deneyler,
solunumun artan ısıya tepkisinin uzun vadeli özelliklerini belirlemede
yetersiz kalıyor. Avrupa ormanlarındaki CO2 ölçüm istasyonlarından
toplanan verilerin sunulduğu ikinci makaledeki sonuçlar daha da şaşırtıcı.
Valentini ve arkadaşlarının çalışması, daha soğuk iklime karşın kuzey
enlemlerinde
solunumun karbon dengesinde ağırlıklı bileşen olduğunu gösteriyor.
Buna göre, İzlanda'dan İtalya'ya kadarki enlemlerde değişkenlik gösteren
şey sanıldığı gibi fotosentez değil, solunum.
Bu
bulgular genellenebilir mi? Tüm Avrupa için geçerli özellikte orman türleri
belirlemenin güçlüğüne karşın, bilim adamları, bulguların bu enlemler için
gerçek bir eğilimi ortaya çıkardığı
görüşündeler. Şimdi,
ABD'deki benzer bir istasyon ağından gelecek sonuçların bu eğilimi doğrulaması
bekleniyor. Tropik ormanlardaki karbon akışlarının öteki ormanlardan daha
fazla olduğunu biliyoruz. Ancak, henüz sıcaklığın karbon dengesindeki uzun
vadeli etkileri üzerine yorum yapmaya yetecek kadar veri yok; küresel
tabloyu tamamlamak için yağmur ormanlarından ve savanlardan daha fazla
veri gerekiyor.
Peki toprak
solunumu daha soğuk bir iklimde neden daha baskın oluyor? Neden, belki toprağın
kuzeyde daha uzun süre nemli kalması ve soğukta iş görmeye alışık
mikropların yılın daha uzun bir bölümünde etkin olabilmeleri; buna karşın
güney enlemlerinde mikropların, yılın toprağın kuru olduğu daha uzun bölümlerinde
etkisiz kalmaları. Bir başka olasılık da, kuzey enlemlerinde eski, soğuk dönemlerde
organik madde olarak birikmiş daha çok karbon bulunması ve bunların, toprağın
ısınmasıyla ancak şimdi bozulmaya başlamaları.
Birinci durum için
ekosistem solunumunun, sıcaklıktaki uzun vadeli artışla birlikte artacağını
varsaymışlar. ikinci durum içinse, modeli biraz değiştirerek ekosistem
solunumunun sıcaklıktaki günlük ve mevsimlik değişimlere tepki vermeye
devam edeceği, fakat uzun vadeli sıcaklık değişimlerine duyarsız olacağı
varsaymışlar.
Birinci durum doğruysa,
tahliye deliği daralır ve orman atmosferdeki CO2'yi temizlemede verimsizleşir.
Eğer ikinci durum doğruysa, fotosentez artışının etkisi, solunumun artmasınca maskelenmez; orman atmosferdeki
CO2 için giderek daha geniş bir
tahliye deliği olur.
Her durumda, iki araştırmanın sonuçları, küresel bitki değişimi modelleri
üzerinde çalışan araştırmacılara önemli bir ileti gönderiyor. Toprak
solunumu modelleri için, yalnızca kısa vadeli deneylerin sonuçlarım
kullanarak parametreler koymak yanıltıcı olabilir. Solunum modelleriyle
iklim değişikliği modelleri tam olarak eşlendiğinde, küresel ısınmayı
arttıran solunumla küresel ısınma arasındaki olumlu geri besleme, yalnızca
sınırlı bir süre için ilerleyebilir; kolay bozulan topraktaki organik
maddeler tükenene kadar. Yoksa bu, küresel ısınma konusundaki kıyamet
tablosunun artık imkansız olduğu anlamına mı geliyor?,
Nature 20 Nisan 2000
Çeviri: Aslı Zülal
Kaynak:http://zinderud.com
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!