Doğan her çocuk saftır. Tertemizdir ama daha sonra yetiştiği toplum ve ortamlar onu değiştirir, kirletir ve vahşileştirir. Bir bakarsınız, o saflığın arkasından bir canavar çıkıvermiş. Kendisinden hiçbir şekilde faydalanılamadığı gibi içinde bulunduğu topluma da zarar verir.
Google earth programından Sakarya havzasını inceledim. Ankara, Eskişehir, Bilecik ve Sakarya havzalarını kapsayan bir etki alanına sahip. Üzerinde sıralı üç adet de gölet saydım. Bunlar güzel. Keşke sayıları arttırılabilse. Aşağıya doğru indikçe su ve enerji potansiyeli artıyor. Buralar yerleşim yeri olduğundan buna paralel olarak sanayi artıyor. Dolayısı ile kirlenme kaçınılmaz oluyor. Özellikle Eskişehir, Bilecik ve Sakarya sanayisinin atıkları ne yazık ki Sakarya ya akıyor. Hani bir hikaye vardır ”Bir de üzerine tüy dikmiş” hikayesi. Tamda bunu anlatırcasına Sakarya belediyesi tam otoyolun yanında Sakarya’nın kenarını vahşi çöp depolama sahası olarak kullanıyor. Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum.
Sakarya, maalesef o eski saflığını kaybetmiş artık kendisinden faydalanılamayan hatta kullanıldığında zarar veren bir nehir olmuş. İstanbul içme suyunu temin için iki kattan fazla mesafe kat edip Düzce’ye geliyor Melen suyunu İstanbul’a götürüyor. Gerçi bana göre oda tehlikede. Bu farklı bir mevzu şimdilik bu konuya girmeyeceğim.
Sakarya ovası bu nehirden sulama suyu noktasında faydalanamıyor. İçerisinde her türlü kimyasaldan tutun da ağır metale kadar her türlü atık mevcut. Salına salına gidip Karadeniz’e dökülüyor. Eko sistem bir bütündür. Zannedilmesin ki Karadeniz bu işi hallediyor. Hayır aslında hallolan Karadeniz’in kendisidir. Bunun etkilerini görüyoruz aslında. Biz her ne kadar “küresel ısınma” suçlusunu bulup mahkum etmişsek de bu tek başına sorumlu değil.
İş bu duruma gelmişse kendimize şu soruyu sormalıyız. “ne yapmak lazım?” yönetimler radikal kararlar alıp arkasında dimdik durmazlarsa sadece günübirlik çözümler üretirler. Bunun da başarı olmadığını zaten anlarlar.
Sakarya nehri bölge bölge projelendirilip ileri arıtmaya tabi tutulmalı. Sanayi tesisleri sıkı takibe alınmalı. Hatta her iki yandan kuşaklanıp “arıtılan su” direk Karadenizin derinliklerine bırakılmalı.
Bu arada çöplük sahası da ilk etapta derhal kapatılmalı. İkinci aşamada dökülen çöpler o alandan uzaklaştırılmalı.
Bu konuda bir proje çalışması başlatılsa görülecek ki ne enteresan fikirler çıkacaktır orta yere.
Bu bir nehir için benim düşündüklerim. Ülkemizde sayılabilecek daha çok örnekler mevcuttur. Bunlar bizim değerlerimizdir. Kıymetini bilelim ve sahip çıkalım.
Selam ve dua ile.
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!